1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

BM kararları İsrail'i etkiledi mi?

Mechthild Brockamp19 Temmuz 2006

BM Güvenlik Konseyi, Ortadoğu’da devam eden saldırılar karşısında 2004 yılında aldığı kararı yineledi. Karar, ana hatlarıyla Suriye’yi bağlıyordu ve Şam’dan Hizbullah’ın silahsızlandırılması istenmişti. Konsey’den şu ana dek İsrail’i yargılayan bir karar ise çıkmadı. Mechthild Brockamp’ın analizi...

https://p.dw.com/p/AZnz
BM Güvenlik Konseyi'nde alınan kararlara İsrail şimdiye kadar neredeyse hiç uymadı
BM Güvenlik Konseyi'nde alınan kararlara İsrail şimdiye kadar neredeyse hiç uymadıFotoğraf: AP

BM Güvenlik Konseyi, günümüze dek en çok Ortadoğu ile ilgili kararlar aldı. 1948 yılından bu yana toplam 294 karar metni imzalandı ve bu kararların 240’ında İsrail, insan hakları ihlallerinden, işgalci tutumuna ve komşu devletlere düzenlediği saldırı eylemlerine kadar birçok konu yüzünden eleştiriliyordu.

Ancak İsrail, neredeyse hiçbir zaman bu kararlar doğrultusunda hareket etmedi. Altı Gün Savaşları’nın ardından da BM, İsrail’e yönelik talepleri yineledi ve özellikle başta Doğu - Kudüs olmak üzere, işgal edilmiş toprakların statüsünü değiştirmemesini istedi. İsrail’in cevabı ise 1980 Kudüs yasasına dayandırılarak burayı ilhak etmek şeklinde oldu.

BM Güvenlik Konseyi’nin 262 numaralı kararı da İsrail’in Beyrut havaalanına verdiği tahribatı tazmin etmesi yönündeydi. Ancak hiçbir şey olmadı. İsrail aleyhine alınan en önemli kararlardan bir diğeri de 242 numaralı olan. Çünkü bu karar, ana hatlarıyla Altı Gün Savaşları’na dahil olan tarafların karşılıklı olarak birbirlerini tanımasını ve sınırlarının kabul edilmesini kapsıyor.

Karar yoruma açık

Ancak Hamburg Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü’nden Margret Johannsen’e göre bu karar, yanlış anlaşılmalara mahal verecek şekilde alındı. Johannsen’ın karara ilişkin değerlendirmesi şöyle:

“Karar, 2 farklı şekilde dile getirildiği için yanlış anlaşılmaya müsait. Karar metninin başında, savaş sırasında yapılan işgallerin, devletler hukukunu ilgilendirmediği ve ihlal etmediği yer alıyor. Daha sonra da, İngilizce versiyonunda ‘İsrail, işgal ettiği bölgelerden çekilmek zorundadır’ maddesine yer verilirken, Fransızcası’nda bu ifadeyi yumuşatan, ‘İsrail, işgal ettiği bölgelerden çekilmeli’ şeklinde bir tanımlama yapılıyor. Metindeki farklılıklar bilinçli bir şekilde yapıldı, çünkü aksi halde, Konsey’den muhtemelen herhangi bir karar çıkamayacaktı. Bu birbirinden farklı ifadeler de, tarafların şu anki pozisyonlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmesine yol açıyor.”

Günümüzde de 242 numaralı kararın taraflarca farklı farklı uygulandığı gözleniyor. Filistinliler ilk başta metni kabul etmedi. Çünkü bu, aynı zamanda İsrail’in varlık hakkını tanıması anlamına geliyordu. Ancak 1993 yılına gelindiğinde Filistin Kurtuluş Örgütü, Oslo Anlaşmaları gereği, İsrail’i tanımış oldu. İsrail ise kararın gereklerini, Sinaa’yı Mısır’a geri vererek yerine getirmiş olduğunu kabul ediyordu. Oysa taraflardan hiç biri gerçek anlamda kararın şartlarını yerine getirmedi.

Nedeni ABD

BM Güvenlik Konseyi kararların uygulanması konusunda diretebilir ya da sert yaptırımları gündeme getirebilirdi. Margeret Johansenn’e göre, İsrail’e karşı ağır baskının uygulanmamasının sebebi ABD.

Johannsen, “Bu ortaklık bir tarafta stratejik ittifakı, diğer yanda da ABD ve İsrail arasındaki kültürel bağlılığı kapsıyor. İsrail, hem askeri hem de diplomatik anlamda ABD’nin koruma güvencesi altında. Bu gerçek de BM Güvenlik Konseyi’nden İsrail aleyhine neden sert yaptırımlar içeren kararların alınmadığını açıklıyor. Çünkü böyle bir durumda ABD’nin vetosuyla karşılaşılabilir” diyor.