1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Cezaevinde LGBTİ olmak: "Her gün ayrı mücadele"

2 Eylül 2019

Türkiye'de cezaevinde ayrımcılık, cinsel taciz ve kötü muameleyle karşılaşabilen LGBTİ mahkûmlar, temel ihtiyaçlar için bile mücadele vermek zorunda kalıyor.

https://p.dw.com/p/3Osth
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

"Yirmi sekiz ay tecritte, sekiz ay müşahede koğuşunda tutuldum çünkü cezaevinde benden başka eşcinsel mahkûm yoktu; beni nereye koyacaklarını bilemediler."

Bu anlatım, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum (CİSST) Derneği’nden Hilal Başak Demirbaş tarafından hazırlanan "Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak" kitabında yer alan bir LGBTİ mahkûma ait. LGBTİ’lerin cezaevi koşullarını ortaya koyan kitapta yer alan sözler, buzdağının görünen kısmından sadece bir kesit.

LGBTİ tutuklu ve hükümlülerden mektuplar alan CİSST Derneği, kendilerine en fazla sevk konusunda başvuru geldiğini söylüyor çünkü yerleştirme, en sık karşılaşılan sorunlardan biri. Dernek üyesi Demirbaş, "Eğer gittikleri cezaevinde başka LGBTİ’ler yoksa tek başlarına kalıyorlar. Bazen kapasite sebebiyle LGBTİ koğuşu açılmıyor. Örneğin, iki sene önce Alanya Cezaevi’nde LGBTİ mahkûm çoktu ancak doluluk gerekçesiyle açılamamıştı. Mahpuslar uzun süre tecritte kaldı" diyor.

"Özgür hayatta nasılsa hapishanede de aynı"

LGBTİ mahkûmların haklarının artık daha görünür olduğunu ve infaz memurlarının daha dikkatli davrandığını dile getiren Demirbaş, trans mahkûmlara kimlik ismiyle hitap etme sorununun ise devam ettiğini dile getiriyor. "Mahpusun, örneğin, isminin ‘Ayşe’ olmasına rağmen, kullanmadığı kimlik ismiyle hitap edilebiliyor. Farklı şekillerde aşağılayıcı cümlelere ve hakaretlere maruz kalabiliyorlar" diyor.

LGBTİ’lerin cezaevi koşullarına yer veren kitapta, bir LGBTİ mahkûmun, "Özgür hayatta nasılsa hapishanede de aynı. Hakaret, sözlü taciz, aşağılayıcı tavır ve davranışlara maruz kalıyoruz" sözleri de, yaşanan muameleyi örneklendiriyor.

"Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak" kitabının yazarı Demirbaş
"Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak" kitabının yazarı DemirbaşFotoğraf: Privat

"Görünür olduklarından translar daha fazla ayrımcılığa uğruyor”

LGBTİ hakları aktivisti avukat Aylin Kırıkçu, trans mahkûmların görünür olmaları sebebiyle daha fazla sıkıntı yaşadıklarına dikkat çekiyor. "Bu da daha fazla ayrımcılığa maruz kalmaları demek. Translar uyum süreçleri bitmediyse pembe kimlikleri varsa kadın, mavi kimlik varsa erkek muamelesi görüyorlar. Kimlik rengi belirleyici oluyor" diyor.

Kimlik sadece yerleştirme sırasında değil, üst aramalarında da belirleyici bir unsur. Bu durum ise taciz vakalarına neden olabiliyor. Üst aramasını kadın memurun yapmasını isteyen bir trans kadına olumsuz cevap verildiğinde istenmeyen durumların yaşandığına dikkat çeken avukat, "Fiziksel olarak temas istemediğin birinin temasına maruz kalmış oluyorsun, cinsel işkenceye dönüşüyor. Trans kadın müvekkillerim arasında erkek memurların tacizine maruz kalanlar olmuştu" diyor.

"Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak” kitabında yer alan, "Samsun Hapishanesi’nde bir gardiyanın cinsel tacizine maruz kaldım. Şikâyet ettim. Sperm kalıntılarını kendi ellerimle teslim ettim. ‘Gönül rızasıyla olmuştur’ diye beraat verdiler" anlatımı, tacizin ulaşabileceği boyutları ortaya koyuyor.

Cezaevindeki ihtiyaçların karşılanması noktasında da sıkıntılar yaşanabiliyor. Mavi kimlik sebebiyle erkek cezaevinde kalan bir trans kadının sütyen, ağda ya da makyaj eşyası gibi malzemelere erişimi sağlanamıyor. Aylin Kırıkçu, "Her bir ihtiyacı edinmek mahpus için ayrı bir mücadeleye dönüşüyor" diyor.

"Önceliğim bedenimdeki hapishaneden kurtulmak"

CİSST Derneği’nin son dönemde en fazla aldığı bir diğer başvuru ise beden uyum ameliyatları. 44 yaşındaki Buse, onlardan biri. Trans kadın Buse, 24 yıldır cezaevinde bulunan siyasi bir hükümlü. Beş yıldır beden uyum ameliyatı olmak için bekliyor. Avukat Eren Keskin, Buse'nin cezaevindeki ilk görüşmelerinde hiç avukatı olmadan kesinleşmiş hapis cezası hakkında konuşmak yerine, "Benim önceliğim bedenimdeki hapishaneden kurtulmak" diyerek ameliyatın kendisi için önemini vurguladığını anlatıyor.

Buse, cinsiyet uyum ameliyatı için bütün yasal süreci yerine getirmiş. Ameliyat için hem mahkeme kararı hem de ruh sağlığı açısından zorunlu olduğuna dair raporu var. Ancak savcılığa sorusuna Adli Tıp Kurumu’nun verdiği ameliyatın "acil olmadığı" cevabının ardından masrafları Sağlık Bakanlığı’nın karşılamayacağını söylemesi üzerine uyum süreci sekteye uğradı.

Avukat Keskin cinsiyet uyum ameliyatının devlet tarafından karşılanması gerektiğine dikkat çekiyor
Avukat Keskin cinsiyet uyum ameliyatının devlet tarafından karşılanması gerektiğine dikkat çekiyorFotoğraf: imago/H. Rudel

Keskin’in verdiği bilgiye göre, sesini duyurmak adına açlık grevi ve ölüm orucuna giren Buse, geçtiğimiz günlerde cezaevi tuvaletinde cinsel organını kesti. Koğuş arkadaşının çığlıkları arasında hastaneye kaldırılan trans kadın, şu anda rehabilitasyon merkezinde. Eren Keskin, “Kanuna göre masrafları devlet karşılamalı, bu kararın homofobik bakıştan ve siyasi hükümlü olmasından kaynaklandığını düşünüyorum” diyor.

LGBTİ'lere ayrı hapishane tartışması

Adalet Bakanlığı, 2014 yılında LGBTİ’lerin güvenliğini gerekçe göstererek ayrı bir hapishane açmayı planladığını açıklamıştı. Ancak aktivistler, bunun iyi bir fikir olmayacağı ve mahkûmlar arasındaki dayanışmaya zarar vereceği görüşünde. Hilal Başak Demirbaş, ayrı cezaevi projesi konusunda öncelikle tutuklu ve hükümlülerin fikri alınması gerektiğini belirttikten sonra, "Var olan ayrımcılığı kurumsallaştıracak bir hapishane, mahkûmları damgalamaktan, ziyaret edecek aile ve arkadaşların durumunu zorlaştırmaktan ötesine geçmeyebilir" diyor. Demirbaş’a göre, mevcut sorunların çözülmesine dair çaba sarf edilmesi daha anlamlı.

"Cezaevinde ciddi memur çalışır, sen eşcinselsin"

Güvenlik sebebiyle görevi yaptığı kurumun ismini ve adını saklı tuttuğumuz eşcinsel S. ise infaz memuru olarak görev yaparken ayrımcılığa maruz kalmış. DW Türkçe ile yaşadıklarını paylaşan 34 yaşındaki eşcinsel memur hakkında bir ihbar üzerine soruşturma başlatılmış.

Sosyal medya paylaşımlarının ihbar edilmesi üzerine açılan soruşturma sonucunda "devlet memurluğuna yakışmayan davranışlar" sergilediği için cezaevinde görev yapması sakıncalı olacağı gerekçesiyle Nisan ayında açığa alınmış.

İtirazı yerel mahkeme tarafından reddedilmiş, Adalet Bakanlığı ise mahkemeye gönderdiği savunmada, "Cezaevleri ciddi kurumlardır, ciddi memurların çalışması gerekir" demiş. Şimdi hakkını arayan ve işsiz olan S., savunmaya oldukça tepkili. "Ben sekiz senedir gayet ciddi çalıştım. Bunca senedir ciddi değildim de şimdi mi ciddiyetsiz oldum? Nasıl bir ciddiyet bekliyorlar? Sadece eşcinsel olduğum için açığa alındım" diyor.

Burcu Karakaş/İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe