1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dağlık Karabağ sorununa çözüm beklentisi

Nihat Halıcı / DW15 Şubat 2006

Son günlerde gündemin üst sıralarına taşınan Dağlık Karabağ sorununa çözüm arayışları hızlandırıldı. Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi Başkanı Sinan Oğan ise 2006’da konuyla ilgili önemli adımlar atılmasının beklendiğini söyledi. Oğan, DW’den Nihat Halıcı’nın sorularını yanıtladı…

https://p.dw.com/p/AaBu

Kafkaslar’ın uzun yıllardır çözüm bekleyen sorunlarından Dağlık Karabağ yeniden uluslararası toplumun gündeminde. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rene van der Linden, „Güney Kafkasya'nın istikrarının, Yukarı Karabağ sorununun çözümüne bağlı olduğunu“ belirterek „taraflar arasında diyalogun geliştirilmesi için parlamenter diplomasisinin imkanlarını sonuna kadar kullanacaklarını“ belirtti. Von der Linden, „Mayıs ayında Erivan ve Bakü'ye yapacağı ziyaretlerde bu konuyu özellikle gündeme getireceğini sözlerine ekledi.

Ermenistan'a çalışma ziyaretinde bulunan İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ise Yukarı Karabağ sorununun barışçı çözümü için Bakü ve Erivan'ın gerekli politikaya sahip olduklarını söyledi. Mutteki, İran'ın her zaman çözüme destek olmaya çalıştığını ve taraflar arasında varılacak bir anlaşmayı destekleyeceğini kaydetti. İran Dışişleri Bakanı, uzlaşmadan sonra bölgeye barış gücü yerleştirilmesi sürecinde de yer alabileceklerini bildirdi.

Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasında hafta sonunda Fransa’nın başkentinde yapılan zirveyi değerlendiren Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi Başkanı Sinan Oğan, uluslararası güçlerin çözüm ve istikrar istediğini ve 2006 yılında Dağlık Karabağ meselesinde önemli adımlar atılmasının beklendiğini söyledi. Sinan Oğan’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW: Dağlık Karabağ uluslararası toplumun temel meselelerinden... Bu noktaya nasıl gelindi?

S.OĞAN: Dağlık Karabağ sorununa sadece Azerbaycan ve Ermenistan arasmında bir sorun gibi bakmamak gerekiyor. Aslında sorunun bu aşamaya gelmesinde zaten bu ince çizgi oldukça önemli bir rol oynamıştır. Bölgede gerek Rusya, gerekse diğer küresel güçlerin etkin olma çabaları, özellikle Rusya’nın 90’ların başında bölge ülkeleri üzerindeki birtakım silah ve baskı araçlarını kullanmaları, sorunu iki ülke meselesi olmaktan çıkarmış, bölgesel ve hatta küresel bir sorun hale getirmiştir. Dolayısıyla hem Azerbaycan’da bir geçiş döneminin olması, devlet sisteminin tam olarak oturmaması hem de Rusya’nın müdahil olarak bu meselenin içinde yer alması Dağlık Karabağ sorununu daha çetrefilli bir hale getirmiş ve hakikaten şimdi yeniden küresel güçlerin müdahil olmasıyla çözülebilecek bir sorun hale getirmiştir.

DW: Fransa zirvesinde Ermeni ve Azeri liderler biraraya geldi. Bu zirvede herhangi bir mesafe alınabildi mi?

S.OĞAN: Bu zirvenin en önemli özelliklerinden biri ise basına çok şey açıklamamaları. Takdir edersiniz ki, oldukça hassas bir konu, hassas bir coğrafyada yer alıyor ve her iki ülkenin kamuoyu da bu konuya son derece duyarlı. Dolayısıyla alınan mesafeler de kamuoylarıyla yeterince paylaşılmıyor. Fransa’daki görüşmeler, bu sorun üzerindeki en önemli görüşmelerden birisi. Tabii ki bu kadar kangrenleşmiş ve geçmişi sadece 10-15 seneye dayanmayan, aslında 100 yıl öncesine kadar giden bu Azeri-Ermeni sorununda hemen bir çözümün bulunması zaten beklenmiyordu. Son derece güç bir sorun. Çünkü burada Dağlık Karabağ’ın, bir bölgenin statüsü de söz konusu. Zaten iki tarafın anlaşamadığı en önemli nokta da Dağlık Karabağ’ın statüsünün ne olacağı, Laçin’in statüsünün ne olacağı... Ermenistan tarafı paket çözümden, oysa Azerbaycan tarafı ısrarla aşamalı çözümü önermekte ve muhtemelen de sorunun çözümü aşamalı bir şekilde çözülecek gibi görünüyor. Uluslararası basına, kamuoyuna, bölgeye baktığımız zaman, 2006 senesinin bu konu üzerinde çözüm yılı olacağı şeklinde bir empozenin olduğunu görüyoruz. Hakikaten de bütün uluslararası güçler artık bölgede bir çözüm istemektedirler. Ancak çözüm, her iki tarafa da fayda sağlayacak mı veya bu çözüm kalıcı olabilecek mi sorusunun çok basit verilebileceğini düşünmüyorum. Ermenistan, bir taraftan Azerbaycan ekonomisiyle kıyasladığınız zaman giderek aradaki mesafenin açıldığını, Azerbaycan’ın savunma bütçesinin Ermenistan’ın neredeyse toplam bütçesine denk gelecek orana ulaştığını görüyoruz. Dolayısıyla 2006 senesi içerisinde yapılabilecek bir barışın küresel güçlerin baskısıyla yapılabilecek bir barışın iki ülkenin kamuoylarında, özellikle Azerbaycan kamuoyunda hoşnutsuzluk yaratacağını ve yeni bir karmaşaya sebep olacağını öngörmek mümkün.

DW: Dağlık Karabağ sorununun çözümünde bundan sonra taraflara düşen görev nedir?

S.OĞAN: Şu gerçeğin altını çizmek gerekiyor: Ermenistan hem Dağlık Karabağ’ı, hem de onun ötesinde Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini savaşarak geri almıştır. Ve savaşarak geri aldığı bu toprakları çok kolay bırakacağını düşünmüyorum. Diğer taraftan Azerbaycan’da ordu ve ekonomi güçlenmekte... Bu şekilde yapılacak bir barışa, iki ülke kamuoyunun, özellikle Azerbaycan kamuoyunun çok sıcak bakmayacağını düşünmekteyiz. Tabii hemen bir çözümün olması çok zor gözüküyor. Toptan çözüm yerine, belki zamana yayılacak bir çözüm iki ülke halklarının kaynaşabileceği, en azından kapılarının açabileceği sivil toplum örgütlerinin görüşmelere başlayabileceği ve ondan da önemlisi, bölge ülkelerinin dahil edilmediği bir çözümün kalıcı olabileceğini düşünmüyorum. AGİT - Minsk Grubu çerçevesinde sorun çözümlenmeye çalışılıyor. Oysa AGİT - Minsk Grubu’nun üç başkanı ABD, Rusya ve Fransa’nın önemli bir Ermeni lobisine sahip olduğunu ve bunların da çözüm sürecinde hakikaten ciddi bir baskı unsuru olduğunu görmekteyiz. Azerbaycan’ın bu konuya olan itirazını açıkça görebiliyoruz.