1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Die Zeit: Erdoğan'ın tuzağına düşüldü

12 Mart 2017

Türkiye’yi başkanlık sistemine götürecek anayasa değişikliğinin oylanacağı referandum öncesinde Türk siyasetçilerin Avrupa’da yapmayı öngördükleri mitingler nedeniyle yaşanan gerilime dair yorumlar öne çıkıyor.

https://p.dw.com/p/2Z4UO
Türkei Präsident Recep Tayyip Erdogan in Ankara
Fotoğraf: picture alliance/AA/M. Ali Ozcan

Hafta sonunda Hollanda’nın önce Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına iniş izni vermemesi, ardından kara yoluyla Rotterdam Başkonsolosluğu’na gitmeye çalışan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’yı sınır dışı etmesiyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmiş durumda. Son olarak Çavuşoğlu, Hollanda için “faşizmin başkenti” ifadesini kullandı. Haftalık Der Spiegel dergisinin internet sitesinde yer alan yorum, Türkiye ile Hollanda arasında ciddi diplomatik krize yol açan gelişmeler ile ilgili:

“Bu tartışma hem iki baş aktöre hem de saçını Mozart gibi kestiren radikale yarayacak. Erdoğan, kötü niyetli dış güçlere kafa tutan güçlü adammış gibi yapacak. Hollanda Başbakanı Rutte de ülkesini koruyan ve tehdide boyun eğmeyen güçlü adam rolünde. Peki, ya İslam düşmanı Wilders? O da Rotterdam sokaklarında ortalığı birbirine katan yabancı kökenli güruhun görüntülerini kendi çıkarları için kullanıp, Müslümanlara yönelik nefreti tetikleme çabalarına devam edecek.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung'un internet sitesinde Reinhard Müller imzasıyla yer alan yorum ise “Türkiye’ye haddini bildirmek” başlığını taşıyor. Yorum şöyle:

“Lahey tabii ki bu tür mitinglere izin verebilir. Ve Türk Konsolosluğu’nda davetliler önünde yapılacak bir konuşma da aslında, Hollanda devletinin sorumlu olduğu kamu düzeni için bir tehlike teşkil etmiyor. Ancak burada, yapılması planlanan toplantının amacına ve genel çerçevesine bakmak gerek. Görünüşe göre burada kitlesel bir miting çağrısı söz konusu. Ama yine de partnerler arasında uzlaşmak mümkün olmalıydı. Fakat Türkiye bu konudaki müzakereler henüz sürmekteyken yaptırım tehdidinde bulundu. Böyle yaptırımlara yer yok. Bunun için Hollanda hükümetinin devletler hukukuna dair bir hatırlatma yapması yetecektir: Erdoğan hükümetinin başka ülkelerde seçim kampanyası yapma hakkı bulunmuyor – hele de otoriter bir sistem için. Türkiye’ye uzatılan el geri çekilmemeli. Fakat Ankara ne kadar küstahlaşırsa, Erdoğan’a sınırlarını, hukuki sınırlarını göstermek de o kadar gerekli oluyor.” 

Die Zeit gazetesinin internet sayfasındaki yorum ise “Erdoğan’ın tuzağına düşüldü” başlığını taşıyor:

“Hollanda hükümeti Erdoğan ve mücadele arkadaşlarına büyük bir iyilik yaptı. Türk hükümeti şimdi günlerdir kışkırtmaya çalıştığı tantanaya kavuştu. Almanya’da Merkel hükümetinin itidalli tutumu bu planları engellerken, Hollanda Türkiye'nin durumu çığırından çıkarma oyununa ayak uydurdu. Sonuçta orada da seçimler var. Erdoğan da Avrupa kamuoyunun şimşeklerini üzerine çekerek - özellikle de Nazi benzetmeleri ile – Avrupalı politikacıların seçmenden puan almak için karşı hamle yapmasına neden oldu. Böylece, kendi seçmenlerini arkasında toplayabilmesi için bir düşman imgesi hazır artık. Özellikle de, anketlerde iki tarafın başa baş gittiği anayasa referandumu öncesinde. Bu yüzden, cumartesi günü Erdoğan için bir bayramdı.”

Augsburger Allgemeine gazetesinde Walter Roller imzasıyla yayımlanan yorumda ise, Hollanda’nın tutumu ışığında Merkel hükümetine eleştiri var:

“Federal Hükümet Lahey’in açık ve net çizgisini örnek almalı. Ama Merkel Erdoğan’a sınırlarını göstereceğine hâlâ çok aşırı dikkatli davranıyor. Berlin, Almanya’ya Nazi benzetmesi yapan, faşist olarak hakaret eden ve bakanlarına Alman topraklarında kışkırtıcı konuşmalar yaptıran bir siyasetçiyi sakinleştirmeye çalışıyor. Merkel'in, tartışmanın boyutlarının büyümesini engellemeye çalışması saygıya değer bir çaba, ancak mülteci anlaşmasının iptalinden duyulan korkunun da rol oynadığı bu tavrın ifade ve toplanma özgürlüğüne saygı ile hiçbir alakası yok. Ne anayasa ne de devletler hukuku, Federal Hükümet’in Türk politikacıların miting yapmasını yasaklamasını engelliyor. Toplanma özgürlüğü, yabancı politikacıların seçim kampanyasına sahne sunmak için değil. Bu, AKP'li bakanların yaptıkları propaganda ile Almanya'daki Türkler arasında atmosferi zehirlediği, iç huzuru tehdit ettiği ve burada yaşayan Türkleri Alman devletine karşı tahrik ettiği gerçeği karşısında daha da geçerli bir nokta. Angela Merkel bu durumu bitirebilir ve bitirmek zorundadır. Almanya, Türk iç siyasetindeki ağır çekişmelerin sahnesine dönüşemez.”
 

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Aydın Üstünel