1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

''Dokunulmazlık kültürü aşılmalı''

Bernd Riegert16 Mayıs 2011

İşkenceye karşı mücadele ve hukukun egemenliği, bu yıl 6’ncısı düzenlenen Avrupa-Arap İnsan Hakları Diyaloğu’nun ana konusuydu. Konferansta işkencenin, dokunulmazlık kültürü ile yakın ilişkisine dikkat çekildi.

https://p.dw.com/p/11HHW
Fotoğraf: Daryush Shokof

Her yıl bir başka ülkede temel ve güncel insan hakları ihlallerine çözüm arayan Avrupa ve Arap ülkelerinden 14 insan hakları örgütü, bu yıl Berlin’de, 3 gün boyunca işkencenin nasıl önüne geçilebileceğini tartıştı. Almanya İnsan Hakları Örgütü’nün Başkan Yardımcısı Michael Windfuhr, konferanstan çıkan önemli sonuçları şöyle özetledi: ‘'Konferansta netlik kazanan konulardan biri; işkencenin, dokunulmazlık kültürünün egemen olduğu ülkelerde ne kadar sık başvurulan bir yöntem olduğu ve bunun mutlaka aşılması gerektiği oldu. Bu ülkelerde genelde on yıllarca aynı politik ya da baskıcı aktörler, dokunulmazlık zırhı nedeniyle mahkeme önüne çıkarılamıyor ve bu da bir anlamda meşru görülüyor.’’

Almanya İnsan Hakları Örgütü’nün Başkan Yardımcısı Michael Windfuhr
Almanya İnsan Hakları Örgütü’nün Başkan Yardımcısı Michael WindfuhrFotoğraf: Institut für Menschenrechte

''Kamu çalışanlarının eğitimi çok önemli''

Danimarka İnsan Hakları Örgütü’nün Yürütücü Başkanı Jonas Christoffersen işkence ile mücadelede, memurların eğitiminin önemini vurguladı ve ‘’Kamu kurumlarının her kademesindeki kişinin, işkencenin yasak olduğunu kavramış olması çok önemli. Çalışanların hepsi işkencenin bir suç olduğunun ve amirleri tarafından hiçbir şekilde işkence uygulamaya zorlanamayacaklarının çok net bir şekilde bilincinde olmalılar. Bu düşünce, eğitim ve kamusal bilincin de içine işlemiş olmalı’’ şeklinde konuştu.

Katılımcılar, üç günlük toplantının ardından yayımlanan ortak bildiride, hükümetleri ülkelerindeki insan hakları örgütlerini desteklemeye çağırdı. Yemen ve Kuveyt gibi bağımsız insan hakları organizasyonlarının bulunmadığı ülkeler de, bir an önce bu açığı kapatmaya çağrıldı. Ürdünlü insan hakları savunucusu Muhiddin Tok, bu örgütlerin, özellikle rejim değişikliklerinin yaşandığı Arap dünyasında önemli bir role sahip olduğunu kaydetti ve bunun nedenini şu sözlerle açıkladı: ‘’Çünkü hâlihazırda Arap dünyası, yönetimlerini demokratikleştirme yönünde çok temel değişiklikler yaşıyor. İnsanlar, hukukun egemen olduğu, insan haklarına saygı duyulan, iyi bir devlet yönetiminin söz konusu olduğu ve yolsuzluklara karşı mücadele edilen bir ülke istiyor.’’

Logo vom Deutsch-Arabischen Menschenrechtsdialog, der in Berlin vom 11. bis zum 13. Mai stattfindet; eingestellt: Mai 2011***Das Bild darf ausschließlich im Rahmen einer Berichterstattung genutzt werden

Avrupa'nın mülteci politikasına eleştiri

Muhiddin Tok bütün bu temel değişim taleplerinin, Avrupalıların Araplara ve Müslümanlara olan önyargılarını değiştirmesini, Arap ve Müslümanların özgürlük ve barış isteyen insanlar olarak görülmelerini sağlamasını umuyor. Tok, AB'nin son dönemde Avrupa'ya akan göçü durdurmak üzere yürüttüğü mülteci politikasını da eleştirerek, sınırları kapatmanın, dışlayıcı mülteci politikasının bölge ülkelerinde endişe yarattığını söyledi ve ‘'Bu tür önlemler, Libya, Suriye, Yemen ve diğer Arap ülkelerinde hayatı ve varlığı tehdit altında olan; kötüleşen yaşam koşulları, işsizlik, yaygın husumet gibi nedenlerle ülkesini terk etmiş mültecilerin, acı ve çaresizliklerini sadece daha fazla artırır’’ şeklinde konuştu.

Konferansta Arap dünyasında yaşanan devrim ve halk ayaklanmaları da önemli rol oynadı. Rejim değişikliği yaşayan Tunus ve Mısır’dan gelen temsilciler, ülkelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Ancak özellikle de Mısır'da çok şey değişmiş gibi görünmüyor. Ülkede Mübarek rejiminin devrilmesinin ardından da güvenlik güçlerinin işkence ve keyfi uygulamalarının devam ettiği yönünde haberler geliyor.

© Deutsche Welle Türkçe


Bettina Marx / Çeviri: Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu