1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Duygusal ve milliyetçi söylemler terk edilmeli

3 Nisan 2006

Güneydoğu’da başlayan olaylar Istanbul’a da sıçradı. Bir IETT otobüsüne düzenlenen molotof kokteylli saldırıda üç kişi öldü, Mardin Kızıltepe’de bir kişi daha yaşamını yitirdi… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise “Çocuk da olsa, kadın da olsa, terörün maşası haline gelenlere gereken yapılacaktır“ dedi. DW'den Baha Güngör’ün yorumu:

https://p.dw.com/p/AZqM

"Militan Kürtlerin, Türkiye’de başlattıkları yeni şiddet dalgasına sempatiyle bakmak için ortada bir neden yok. Otobüslere molotof koyteyli atanlar, masum insanların ölmesini göze alanlar, turizm merkezlerini tehdit edenler, ne destek ne de kabul görmeyi hak ediyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde de yasaklılar listesinde bulunan PKK’nın infaz timi Kürdistan Özgürlük Şahinleri’nin yaptıkları, tek kelimeyle terör!

Bu durumda, vatandaşlarını korumak için devletin elindeki tüm olanakları seferber etmesi doğal. Fakat, devletin kullandığı yöntemlerin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşması gerek. Sağduyu, olaylarla ilgilisi olmayanların ayrı tutulması, asker veya polisin müdahalelerde ölçülü davranması önemli.

Bu son şiddet dalgası şunu gözler önüne serdi: Devlet, PKK ile 15 yıllık savaşta hiçbir şey öğrenmemiş. Hatta, ülkeyi milyarlarca dolarlık zarara uğratan, Türkiye’nin yurtdışındaki imajına büyük zarar veren hataların aynısı tekrarlanıyor denilebilir. Ayrıca güvenlik güçlerinin olaylara sert müdahalesi de, ümitsiz ve gelecek kaygısıyla boğuşan birçok genci, militan yeraltı örgütlerinin kollarına itiyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları akıl karı değil. Erdoğan’ın “Çocuk da olsa, kadın da olsa, terörün maşası haline gelenlere karşı gereken yapılacaktır,“ sözleri, uluslararası norm ve değerlerle bağdaşmıyor. Avrupa Birliği’nin kapısında bekleyen bir ülke olarak, bu gibi sözler, hele hele mühadale biçimleri kabul edilemez.

Ülke geneline yayılan şiddet dalgası, Kürt sorununun barışçıl yollardan halledilebileceğine dair ümitleri söndürdü. 20 yıl önceki tavrın aynısını sergileyen devlet aygıtı, sorunun daha da büyümesine neden olacaktır. Ayrıca devlet, son yıllarda kısmen huzura kavuşmuş olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da, değişimi tetikleyecek hiçbir girişimde bulunmadı. Ne feodal yapılar kırılabildi, ne de koruculuk sistemi lağvedilebildi. Bölge ekonomisine ivme kazandıracak, istihdamı arttıracak planlar, Ankara’nın tozlu raflarında bekliyor.

Erdoğan hükümetinin mesajları karşısında, Kürt kökenli vatandaşların birçoğu kendilerini taraf seçmek zorunda hissedecek: Ya devletin karşısındasındır ya da yanında! Devlet, duygusallık ve milliyetçi söylemleri bir kenara bırakıp hukuk ve sağduyuyu çerçevesi içinde hareket etmeli! Aksi takdirde küçük protestolar yeraltı hücrelerine ve bu yeraltı hücreleri de yeniden teröre dönüşebilir!"