1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dört soruda İdlib'de son durum

10 Mayıs 2019

İdlib neden önemli, bölgede kim kiminle savaşıyor, bölgeyi nasıl bir gelecek bekliyor? Türkiye'nin bu süreçteki rolü ne? Dört soruda Suriye savaşının kilit bölgelerinden olan İdlib'deki son durumu derledik.

https://p.dw.com/p/3IHxG
Fotoğraf: Getty Images/AFP/O.H. Kadour

Suriye'nin kuzeybatısında bulunan İdlib vilayeti, Suriye savaşında kritik önem taşıyor. "Muhaliflerin son kalesi" olarak tanımlanan İdlib'de sekiz ay kadar süren göreli sükunet, yerini çatışmalara bırakmış bulunuyor. Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu'nun (ICG) Mart ayında yayınladığı bir analizde de, "İdlib'in önünde iyi bir seçenek mevcut değil" ifadesine yer verilmişti.

Eylül 2018'de Rusya ile Türkiye arasında varılan Soçi mutabakatında, İdlib vilayetinde oluşturulmasında karar kılınan "çatışmasızlık bölgelerinin" denetim ve gözetim görevi Türkiye'ye verilmişti. Bu çatışmasızlık bölgeleri şiddeti bir süre engellemiş ve ertelemiş olsa da, çatışmasızlık sona ermiş durumda. Rusya destekli Suriye ordusunun bir süredir hava saldırıları düzenlediği bölgeyi binlerce sivil terk etmek zorunda kaldı. BM verilerine göre bu sayı bir haftada 150 bin oldu.

Peki bölgeyi yakın gelecekte ne bekliyor? İdlib'deki durumu dört soruda derledik:

İdlib neden önemli?

İdlib, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 8 yıldır süren savaşta muhaliflere karşı zaferinin önünde duran son engel. Esad'ın kontrolündeki Suriye ordusu 2011'den bu yana muhalifleri bastırmış olsa da, bu muhaliflerin kontrolü elinde bulundurduğu son bölge, İdlib.

İdlib vilayeti, ülkenin kuzeybatı köşesinde, Türkiye sınırında yer alıyor. Suriye iç savaşını görselleştiren haritalarda bu bölge, muhalifleri temsil eden yeşil renginde ve bu renkteki son yer. Bu yeşil alanı, Esad'ın hakimiyetini temsil eden kırmızı renk çevreliyor.

Bu vilayetin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesi, muhalif güçlerin Şam karşısındaki mağlubiyetinin nihai kanıtı olacak. Kentte veya kenti çevreleyen önemli otoyollarda kontrolün yeniden sağlanması, Esad'a çok önemli ekonomik kozlar sağlayacak.

Ancak İdlib yalnızca Esad için önem taşımıyor. Vilayetin hemen yanıbaşında sınırı bulunan Türkiye, Esad'ın devrilmesi için yıllardır muhaliflere siyasi ve lojistik destek sağlıyor. Buna ek olarak Ankara’nın İdlib çevresinde 10'u aşkın askeri gözlem noktası bulunuyor ve Türk askerleri bölgede devriye faaliyeti yürütüyor.

Halihazırda 3 milyon Suriyeli mülteciyi ağırlayan Türkiye, İdlib'de daha da fazla tırmanacak bir gerilimin Türkiye yönünde büyük bir mülteci akını yaratabileceğinden korkuyor.

Kim kiminle savaşıyor? 

Eylül ayında Türkiye ile Rusya arasında varılan mutabakatla oluşan çatışmasızlık ortamı, son haftalarda kademeli olarak yıpranmaya başladı. Ayrıca anlaşmanın belirli bölümleri halen uygulanmayı bekliyor. Örneğin, uygulanmasını Türkiye'nin üstlendiği, El Kaide bağlantılı militanların bölgeyi terk etmesi konusu. Öte yandan muhaliflerin kontrolü altında bulunan bölgeler tarafından kesintiye uğrayan iki büyük otoyolun da 2018 yılından önce yeniden açılması planlanıyordu ancak bu gerçekleşmedi.

Bölgede giderek daha fazla asker ve silah konuşlandıran Suriye ordusunun stratejik önem taşıyan köyleri ele geçirerek bölgedeki ilerleyişini sürdürmesi, olası bir büyük askeri operasyonun habercisi olarak değerlendiriliyor. Ancak Şam'ın şu an sürmekte olan harekatının, stratejik M4 ve M5 otoyollarında kontrolün yeniden sağlanmasıyla sınırlı kalması bekleniyor. Bu gerçekleştiği takdirde, dev bir Rus hava üssü bulunan, Akdeniz kıyısındaki Lazkiye ile Hama ile Halep arasındaki bağlantı yeniden sağlanmış olacak.

Şu anki çatışmalar Hama'nın kuzeyindeki kasaba ve köylerin yanı sıra İdlib'in güney kısmında yoğunlaşmış durumda. İdlib'in güneyinde ordunun son dönemde ele geçirdiği birkaç köy arasında, Ortaçağ'dan kalma kalesiyle de bilinen Kalaat El-Madık da var.

Rusya ve Suriye ordusu, El Kaide'yle bağlantılı militanların hükümet kontrolündeki bölgelere yaptıkları saldırılara karşılık verdiklerini söylüyor. Nisan ayında Halep'te düzenlenen bir saldırıda 22 Suriye askeri hayatını kaybetmişti. Muhalifler, Rusya ve hükümetin, başarısızlıkla sonuçlanan müzakerelerin ardından, otoyola erişim sağlamak ve Rus üssünün bulunduğu sahil bölgesinde güvenliği sağlamak amacıyla askeri baskı kullandığını savunuyor.

İdlib'de kim var?

İdlib, Suriyeli muhaliflerin son kalesi. Savaş öncesinde bölgenin nüfusu bir buçuk milyondu. Bölgenin Mayıs 2017'de Türkiye, Rusya ve İran tarafından "çatışmasızlık bölgesi" ilan edilmesinden sonra ise nüfus 3 milyona çıktı. Ülkenin farklı bölgelerinde kapana kısılmış olan on binlerce Suriyeli, çeşitli ateşkes anlaşmaları sonucu buraya geldi.

Bu kişilerin geldiği yerlerin Şam'ın eline geçmesi ile de bu kişilerin dönebileceği bir yer kalmadı. Türkiye'nin mülteci akınına karşı tedbir olarak inşa ettiği duvar da bu mültecileri caydırıcı nitelikte.

İdlib'de sivillerin yanı sıra on binlerce muhalif militan ve cihatçı olduğu tahmin ediliyor. El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütü de bu bölgede. Diğer silahlı örgütler ise, Ulusal Kurtuluş Cephesi şemsiyesi altında birleşmiş bulunuyor. Bu örgütlenme radikal İslamcıları ve Suriye ordusundan firar eden kişileri de içeriyor. 2019 yılı başlarında HTŞ, İdlib bölgesinin büyük bir kısmında kontrolü eline almıştı.

2017 yılında ABD'nin IŞİD'le mücadele koalisyonu özel temsilcisi Brett McGurk, İdlib'i "11 Eylül'den bu yana var olmuş en geniş El Kaide kalesi" olarak nitelendirmişti.

En kanlı aşamaya gelindi mi?

İdlib'de kontrolün yeniden sağlanması amacıyla başlatılacak tam teşekküllü askeri harekatın, Suriye savaşı boyunca görülmüş en kanlı çatışmalardan birine sahne olması bekleniyor.

Bölgede köşeye sıkıştırılmış ama sonuna kadar savaşmaya hazır tutucu militanlar ile kapana kısılmış binlerce sivilin bir karışımından bahsetmek mümkün. Mart ayında yayınlanan ICG raporu, İdlib'teki cihatçıların sivillerin ölmesine izin verilmeksizin "etkisiz hale getirilmesi için bariz bir yol mevcut olmadığına" vurgu yapmıştı.

Suriye iç savaşında bugüne kadar bir buçuk milyon kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişiyse yerinden edildi.

Birleşmiş Milletler'e (BM) göre, hava saldırıları ve topçu ateşleri son 10 günde 80 sivilin hayatını kaybetmesine ve 300'ü aşkın sivilin yaralanmasına yol açtı. Saldırılarda en az 12 sağlık tesisi vuruldu. BM ve insani yardım çalışanları, 800 bin kişinin yerinden edilme tehlikesi altında bulunduğu uyarısında bulunuyor. Türkiye sınırlarını kapatırken bu sivillerin nereye gideceği de bilinmiyor.

AP/BÜ,JD

© Deutsche Welle Türkçe