1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Edebiyatın vatanı dünyadır"

Jülide Danışman14 Ekim 2008

Almanya'da yaşayan Türk kökenli yazarlar, Almanca yazıyor olmalarına rağmen, Alman yazarlar arasında sayılmıyorlar. DW'den Jülide Danışman E. Sevgi Özdamar ve Dilek Güngör ile konuştu.

https://p.dw.com/p/FYK6
Aras Ören, Yüksel Pazarkaya Almanca eserler üreten ilk Türk yazarlar arasında yer aldı
Aras Ören, Yüksel Pazarkaya Almanca eserler üreten ilk Türk yazarlar arasında yer aldıFotoğraf: AP

Alman okurlar, Almanca yazan Türk kökenlilerin adını ilk kez 1970’lerde duymaya başladı. Aras Ören, Yüksel Pazarkaya Almanca eserler üreten ilk yazarlar arasındaydı. Bu romanların, öykülerin dili Almanca olmasına rağmen, Alman edebiyatından sayılmadı. Bu yazarların eserleri kitabevlerinin raflarında ”misafir işçi edebiyatı” olarak yer buldu. Aradan geçen 30 yılı aşkın süre sonunda artık ”misafir işçi edebiyatından” söz edilmiyor. Ancak bu yazarların eserleri hala Alman edebiyatının bir parçası olarak görülmüyor. Peki, Türk kökenli yazarlar bu konuda ne düşünüyor? Yazarların milliyeti önemli mi?

Yazarın vatanı dünya

Berlin’de yaşayan yazar Emine Sevgi Özdamar, Türk veya Alman sayılmanın kendisi için önemli olmadığını vurguluyor. "Böyle bir tanımlamayı yapmaktan herhalde çok utanırdım" diyen Özdamar, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Can Yücel’in söylediği çok güzel bir şey vardı, literatürün tek bir vatanı vardır, o da dünyadır. Şöyle bir fıkra vardır; iki kişi aşağıda duruyor, metrelerce yukarda biri denge kurmaya çalışarak ipin üzerinde yürümeye çalışıyor, aşağıda duranlardan biri öbürüne ”bu tehlikeli işi yapmasına rağmen bu çok az para alıyor” diyor. Öteki de ”eğer parayı düşünürse aşağıya düşer” diyor. Bu böyle bir şey, eğer ben de Türk yazar mıyım, Alman yazar mıyım diye düşünseydim kitap filan yazamazdım." Türkiye’den 1960’larda Almanya’ya gelen Sevgi Özdamar, Almanya’da ses getiren ”Annedili,” Türkçe’ye de çevrilen ”Hayat Bir Kervansaray” gibi öykü ve romanlarını Almanca kaleme alıyor.

"Ben Alman bir yazarım"

Özdamar gibi Almanca yazan, ilk romanı ”Türk Babaannemin Sırrı” geçen yıl yayınlanan yazar Dilek Güngör ise kendisini bir Alman yazar olarak görüyor. "Almanya’da doğdum, Almanca’yı çok daha iyi konuşuyorum, Alman pasaportuna sahibim" diyen Güngör, bu nedenle kendini Alman yazar olarak gördüğünü kaydediyor.

Türklük ön plana çıkartılıyor

Emine Sevgi Özdamar, Almanca yazdığı için edebiyat çevrelerinde Alman yazar olarak kabul edildiğini vurguluyor. Dilek Güngör ise Alman yazar olarak kabul görse de, Türk olmasının ön plana çıkartıldığını söylüyor. Dilek Güngör, "örneğin romanımın adı ”Türk Babaannemin Sırrı.” Hiç sevmediğim ve aslında saçma bulduğum bir başlık. Ben istememiştim, yayınevi seçti ve onların çok hoşuna gittiği için karşı koyamadım. Ben kendimi ne kadar yazdıklarımla ön plana çıkartmaya çalışsam da, sanki Türk olmam, anlattığım insanların Türk olması, daha çok ön plana çıkıyormuş gibi geliyor bana" şeklinde konuşuyor.

Özdamar belirli kalıplardan şikayetçi

Sevgi Özdamar, Almanya’da bazı klişelerden vazgeçilmemesinden, hikayelerin belirli kalıplara indirgenmesinden şikayet ediyor. Özdamar, "mesela Die Zeit gazetesi benden bir yazı istedi, bir seyahat yazısı. Ve ben Edirne’den Avusturya’ya trenle gelen bir kadın üzerine bir hikaye yazdım. Ve koydukları resim başörtülü bir kadın. Ama alakası yok, benim yazdığım dadaist bir hikaye. Yani artık kurtaracak hiç bir şey yok burada. Son derece küçültülüyor hikayeler" şeklinde konuşuyor. Özdamar, ama gizli okuyucularına güvenerek hala yazmaya devam ettiklerini vurguluyor.