1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Erdoğan fenomeni

1 Nisan 2014

Yerel seçimler Başbakan Erdoğan’ın konumunu daha da sağlamlaştırdı. DW Türkçe Yayınlar Sorumlu Baha Güngör’e göre, Erdoğan karşıtlarını, argümanlarının ve stratejilerinin tekdüzeliği başarısızlığa sürükledi.

https://p.dw.com/p/1BZ33
Fotoğraf: DW

Pazar günü yapılan yerel seçimler Başbakan Erdoğan ve partisi AKP'ye rüya gibi bir seçim sonucu hediye etti. Şu sıralarda, ülke içindeki ve dışındaki Erdoğan muhalifleri çaresizlik içerisinde yaşadıkları şoku atlatmaya çalışıyor. Muhalefet partileri, net ve ikna edici argümanlar üretememiş, program ve stratejiler ortaya koyamamış olmaları nedeniyle başarısızlığa uğradı.

Peki, bu sonuçlar nasıl elde edilebildi? Erdoğan ve çevresine karşı sayısız yolsuzluk ve rüşvet iddiası ortaya atılmadı mı? Bu nedenle halkın ona cezasını sandıkta vereceğinden herkes emin değil miydi? İstanbul ve Ankara gibi metropoller oldukça güçlü görünen adaylara karşın nasıl oldu da AKP'nin elinde kaldı? Bir önceki yerel seçimlerde yüzde 39 olan oy oranını yüzde 45'e çıkartmayı başarmış olan Erdoğan ve AKP karşısında hezimete uğrayan AKP karşıtı cephenin birbiri ardına sorduğu sorular bunlar. AKP'nin son genel seçimlerdeki oy oranı olan yüzde 50'ye ulaşamamış olması ise yerel seçimlerin kendine özgü karakteri ile açıklanabilecek önemsiz bir kusur. CHP ise sadece kâğıt üzerinde varlığını sürdürme yolunda ilerliyor. Erdoğan'a kıyasla oldukça sönük kalan Kılıçdaroğlu liderliğindeki, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün dünyevi değerleri temel alan reform eserini korumakla yükümlü parti bugün anlamını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya.

Ezilen kesimlerin cezası

Yerel seçim sonuçları, yerleşik partilere ve devlet katmanında yıllardır baskı altında tutulan, sömürülen kitlelere karşı kibirli bir tavır takınan eğitimli kesimlere verilen bir ceza. Asgari ücretle çalıştırılan ve büyük bir bölümü büyük şehirlerin çevresinde insanlık dışı koşullarda yaşayanlar ile kırsal kesimde yaşayan, küçük ve hor görülen insanlar intikamını aldı. Erdoğan, bu insanlara fani değerler yerine, dini değerleri koyarak onlara ikna edici bir kimlik kazandırmanın önemini kavradı. 77 milyonluk nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan eğitim seviyesi düşük kesimler, Erdoğan'ı kendi temsilcileri olarak görüyor ve bu yüzden de ona itham edilen görevini kötüye kullanma, yolsuzluk gibi suçları sineye çekiyor.

Oy oranını 2009 yılındaki yerel seçimlere kıyasla yüzde 2 dolayında artırarak yüzde 26'ya ulaşan sol-ulusal çizgideki ana muhalefet partisi CHP ise sağ-ulusalcılar ve Kürtlerle yapılan ittifakın hiçbir faydasını görmedi. Bilakis, Erdoğan karşıtı kesimlerin kerameti kendinden menkul oluşumu, CHP'nin inandırıcılığına da darbe indirdi.

Balkon konuşması

Erdoğan'ın balkon konuşmasındaki üslubu, seçim zaferinin ardından genelde barış ve sempati arayışına giren Avrupalı mevkidaşlarından oldukça farklıydı. Dış politikada kendisini tehlikeye sokarak, Suriye'nin Türkiye'ye karşı savaşta olduğunu öne sürdü. NATO üyesi olan ve müttefikleri Suriye ile bir savaşa girmek istemeyen bir ülkenin başbakanının ağzından bu tür sözler çıkması oldukça riskli.

Aynı zamanda Gülen cemaati de açıkça bu seçimin kaybedenleri arasında. 1999 yılından bu yana ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'in başını çektiği hareket, muhalefetin tümü gibi sonuçlar karşısında adeta neye uğradığını şaşırdı.

Peki, Avrupa bütün bu olanların neresinde? Erdoğan AB ile üyelik müzakerelerinde daha da atik bir tutum sergileyecek ve ülkesinin üyelik çabalarını tehlikeye atmaktan kaçınmayacaktır. Ancak AB ülkeleri bunu bahane ederek Türkiye'yi gözden çıkarmamalı, müzakereleri askıya almayı ise ihtimal dahilinde dahi görmemelidir. Zira Avrupa'nın Türkiye'ye huzursuzluklar içindeki bölgede ekonomik ve askeri bakımdan güvenilir bir ortak olarak ihtiyacı var.

© Deutsche Welle Türkçe

Yorum: Baha Güngör