1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ergenekon'da sona gelindi

4 Ağustos 2013

Silivri Cezaevi’nde özel olarak inşa edilen duruşma salonunda görülen Ergenekon davasında sona gelindi. Skandallarla başlayan, tartışmalarla devam eden dava Türk siyasetinde derin izler bıraktı.

https://p.dw.com/p/19Ivk
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Düzinelerce sanık, onlarca iddianame, yüz binlerce sayfayı bulan belgeler, haftalar, aylar süren savunmalar, ifadeler, skandallar, tartışmalar… Aslında birçok kişi kimin neyle suçlandığını, kimin kiminle bağlantısı olduğunu ya da kimin neyi savunduğunu hala tam olarak bilmiyor. Herkesin bildiği tek suçlama, sanıkların Ergenekon adında silahlı bir örgüt kurarak darbe hazırlığı yapmakla itham edildikleri.

Yıllar süren soruşturma sonucunda 20 kadar dava dosyası birleştirilirken, Ergenekon’a ait üç ayrı iddianame hazırlandı. Bu üç iddianame 5 bin 818 sayfayı, delillerin toplandığı dosyalardaki belge sayısı ise 1 milyonu aştı. Mevcut adliye binaları yeterli gelmeyince 275 kişinin yargılandığı dava için Silivri Cezaevi’nde özel bir duruşma salonu inşa edildi.  Ayrıca Ergenekon’la birleştirilmeyen ama bu dosyayla bağlantılı olarak görülen başka davalar da başka mahkemelerde görülmeye devam ediliyor.

Cezaevinde mahkeme

Peki, bu bilgi karmaşası ve yüz binlerce sayfalık belge arasında sağlıklı ve adil bir yargılama yapılabildi mi? Ergenekon’la bağlantılı Oda TV davasının sanıklarından gazeteci Ahmet Şık, Türkiye'de herhangi bir gazetecinin davanın tamamını izlediğini ya da izleyebildiğini tahmin etmediğini dile getiriyor. Ergenekon’la ilgili bin 100 sayfayı bulan iki ciltlik bir kitap yazan Ahmet Şık, ana akım medyada detaylı yer verilmeyen davayı anlayabilmek için 350 bin sayfa belge okuduğunu dile getiriyor.

Şık yargılama ortamı ile ilgili şunları söylüyor: “Sağlıklı yargılama yapılmıyor… Bir kere cezaevinin içinde mahkeme olmaz. Oradan başlıyor sorun. İçerik olarak da zaten orada bir bağımsız yargıdan ya da bütün kurallarının geçerli bir şekilde oluştuğu ve hayat bulduğu bir yargılama orada hiçbir şekilde yapılmıyor zaten. Çok korkunç.”

Ahmet Sik Journalist Türkei Freilassung
Ahmet ŞıkFotoğraf: picture alliance/abaca

Ahmet Şık’a göre, böyle bir davayı izlemek mümkün değil. Şık, dosyaya gereksiz ve kafa karıştırıcı bilgiler koyarak gerçeklerin gizlendiğini savunuyor. Şık, “Bazı sanıklar suçunun ne olduğunu bile tam olarak bilmiyor. Suçunun ne olduğu birtakım kanunlar üzerinden söyleniyor, ama o suçun karşılığı olan fiiller var mı ortada var mı dersen, bana göre birçok insan için yok” diyor. 

Ergenekon'da dönüm noktası

Ahmet Şık, emniyet birimlerinde Gülen cemaatinin güçlü olduğunu anlattığı ‘İmamın Ordusu' adlı kitabı nedeniyle Oda TV davasında yargılanıyor. Gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener, iki yıl önce 'Ergenekon silahlı örgütüne yardım etmek' suçundan tutuklanması kamuoyunda büyük tepkiye yol açmıştı. Ergenekon'un kamuoyunda sorgulanmasına ve davaya yönelik kuşkuların artmasına yol açan bu tutuklamalar, bir dönüm noktası olmuştu. Şener ve Şık daha sonra serbest bırakıldı.

Hakkındaki suçlamaları reddeden Ahmet Şık, farklı görüşte olduğu insanlarla aynı davada yargılandığını belirterek, “Yıllarca yaptığım gazetecilik, şu anda yargılandığı, soruşturulduğu iddia edilen sistemi içeriyordu, hak odaklı bir haberciliği içeriyordu. Hatta 1996’da beni kaçırmaya kalkan polislerle ben aynı davada yargılanıyorum. Onlar da bu davanın sanığı, ben de sanığıyım. Birinin bunu bana açıklaması lazım. Bırak örgüt kurmayı, dernek bile kuramayacağın insanlar” ifadelerini kullanıyor.

'Darbe ortamı yaratıldı'

Ergenekon'la ilgili yürütülen soruşturmada Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk 'un da öldürülmesinin planlandığı ortaya çıkmıştı. Bu davaları ciddiye aldığını ve darbe girişimlerine dair gazetelerde okuduklarını ikna edici bulduğunu söyleyen Pamuk, "Hâkimlerin, darbe girişimi iddialarını araştırmasını olumlu buluyorum" demişti. Ahmet Şık da Ergenekon davasında suçlu olduğunu düşündüğü sanıkların da bulunduğunu ifade ediyor. “Ne herkes masum demek ne de herkes suçlu demek gerekiyor” diye konuşan Şık, Türkiye'de bir dönem darbe ortamının yaratıldığını söylüyor.

Şık, ”Bu Ergenekon’la ilgili soruşturma sürecinden gerçekliğinden kuşku duymadığım tek bir belge var, o da Özden Örnek’in günlüklerinde anlatılan darbe planları. Evet, onlar doğru. Ve bir darbe niyeti var mı, planlar yapılmış mı, evet var. Yargılama konusu edilmeli mi, evet kesinlikle edilmeli. Gereken ceza neyse verilmeli. Ama orada şunun ayırtına iyi varılmalı. Orada yargılananlar arasında eli silah tutanlarla tutmayanlar arasında, işlenen suçlar arasında bir ayırım yapılmalı ve ceza verilirken hakkaniyetli olunmalı diye düşünüyorum” şeklinde konuşuyor.

Türkei Literatur Orhan Pamuk Flagge
Orhan PamukFotoğraf: picture-alliance/dpa

'Ergenekoncu olmak ya da Ergenekoncu olmamak'

AKP de Ergenekon davasının müdahil olan taraflardan biri. Ergenekon’la birleştirilen ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ davasının mağdurları arasında yer alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP ve Gülen cemaatini zayıflatmak amacıyla hazırlandığı iddia edilen planı “Demokrasiye yönelmiş ve demokrasiyi adeta yok etmeye yönelik bir girişimin ipuçlarıdır” diye değerlendirmişti.

Ergenekon'un siyaseti iki kutba ayırdığını belirten Şık, genellemeci yaklaşımlara işaret ediyor: “Bana sorarsan burada iki kutup var. Ergenekoncu olmak ya da Ergenekoncu olmamak. Ergenekoncu olanlara faşist, darbeci, ırkçı falan deniyor, olmayanlar için de hükümet yanlısı ya da cemaat yanlısı deniyor. Ama ben ikisinin de birbirinden farklı olmadığını düşünüyorum. İkisine de eşit mesafede durup ikisinin de gerçekliğini ifade etmeye çalıştığında hedef oluyorsun.”

İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi Ergenekon'la ilgili kararını pazartesi günü açıklıyor. Ancak bu yargı sürecinin bittiği anlamına gelmiyor. Ergenekon'la bağlantılı devam eden başka davalar var, ayrıca açıklanacak kararın temyiz aşamasını da beklemek gerekecek.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Hülya Schenk

Editör: Başak Özay