1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Erken seçim baskısı artıyor

DW30 Nisan 2007

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı tartışmaları, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması sonrasında daha da hassas bir zemin üzerinde devam ediyor. CHP lideri Baykal, düzenlediği basın toplantısında erken seçim talebini yinelerken, demokratik sürecin devam ettiğini kaydeden hükümet ise erken seçime şimdilik yanaşmayacağını duyurdu.

https://p.dw.com/p/AZOS
Gergin günler yaşayan Ankara’dan art arda gelen açıklamalar tansiyonu daha da arttırıyor.
Gergin günler yaşayan Ankara’dan art arda gelen açıklamalar tansiyonu daha da arttırıyor.Fotoğraf: AP

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta cumhurbaşkanlığına kendisinin değil Dışişleri Bakanı ve Başbakan yardımcısı Abdullah Gül’ün aday olacağını açıklamasıyla Ankara’da cumhurbaşkanlığı düğümünün çözüldüğü yorumları yapılmıştı, ancak Ankara’da düğüm her geçen gün daha da karmaşık hale geliyor.

Genelkurmay Başkanlığı’nın Cuma günü yaptığı sert laiklik uyarısı ve İstanbul’da yüz binlerce kişinin katıldığı Cumhuriyet Mitingi’nin ardından şimdi Ankara’da gözler Anayasa Mahkemesi’ne çevrilmiş durumda.

Mahkeme’nin Salı ya da en geç Çarşamba günü, cumhurbaşkanlığının ilk tur oylamasına ilişkin kararını vermesi beklenirken, muhalefet ise erken seçime gidilmesi konusunda bastırıyor.

Baykal: "Ülke krize sürüklenir"

Ankara’da bugün bir basın toplantısı düzenleyen Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, “Cumhuriyete sahip çıkanlar sağ veya sol fark etmeden birleşmeli” çağrısında bulunurken, Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanı seçimi oylamasına 367 milletvekilinin katılımının zorunlu olmadığı yönünde bir karar vermesi durumunda, bunun ''Türkiye'yi çok tehlikeli bir çatışmaya sürükleyeceğini'' savundu. ''Erken seçimin tek başına ülkede yaşanan krizi çözemeyeceğini, ancak krizi çözme şansını getireceğini'' kaydeden Baykal, ''Bu şansı kullanacak olan halkımızdır'' dedi.

Hükümet ise erken seçim çağrılarına “hayır“ diyor. Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, adaylıktan çekilmeyeceğini açıklarken, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de demokratik sürecin devam ettiğini söyledi. Şener, işleyen süreci takip etmemiz daha doğru. Seçimle ilgili herhangi bir şey söylemiyorum. Bu konuyla ilgili alınmış bir karar da yok. Bu tarihten sonra gidilecek bir seçim de erken sayılmaz. Çünkü dört yılı aşan tek hükümet biziz'' şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyasi krize dönüşmesi ve Genelkurmay’dan hükümete gelen sert uyarısından en çok etkilenen ise finans piyasaları oldu. Borsa, haftaya rekor düşüşle başladı, dolar ve faizler ise yükseldi. Ve piyasaların dalgalanması, hem ülke içinde hem de dışında ekonomik kriz endişelerine neden oldu. Peki yaşanan bu siyasi gerilim ekonomide istikrarsızlığa yol açar mı? Ekonomide şimdilik kriz tehlikesi olmadığına işaret eden gazeteci Erdal Sağlam’a göre, piyasaların beklentisi ve daha büyük bir dalgalanmayı önleyebilecek gelişme ancak erken seçim olabilir.

Avrupa Birliği kaygılı

Batı da Türkiye’deki gelişmelere endişeyle izliyor. AB Komisyonu’nun Başsözcüsü Johannes Laitenberger, günlük olağan basın toplantısında Türkiye'deki son gelişmelerle ilgili soruları yanıtladı. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun ve AB dönem başkanı Almanya'nın gerekli açıklamaları yaptığını hatırlatan Laitenberger, tutumlarını şöyle özetledi: "Türkiye'de demokrasi, demokratik yollarla seçilmiş hükümete bırakılmalı. Avrupa Birliği için laik demokrasi yüksek değerdedir. Anayasa Mahkemesi, dış baskılardan etkilenmeden tam bağımsızlık içinde karar almalı."

Laitenberger, İstanbul'da Pazar günü yapılan gösteri ve Türkiye'deki sermaye piyasalarında bugün meydana gelen çalkantı konusunda ise yorum yapmadı.

Avrupa Parlamentosu’nun eski Türkiye raportörlerinden Avusturya milletvekili Johannes Swoboda, DW’ye yaptığı açıklamada, Türkiye’deki gidişatın, ülkenin geleceğine zarar verdiği kanısında olduğunu söyledi.

Bu arada Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis, yaptığı yazılı açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamanın "yeni cumhurbaşkanı seçimi sürecini etkilemek için kasıtlı bir girişim gibi göründüğünü" ileri sürdü. Davis, "Avrupa Konseyi üyesi bir ülkede ordunun demokratik ve anayasal süreç devam ederken böyle davranmasını şaşkınlıkla karşılıyorum. Demokrasilerde ordu, demokratik yollarla seçilmiş devlet yetkililerinin emri altındadır" dedi.

Demokratik çözüm temennileri

Almanya Federal Hükümet Sözcü Yardımcısı Thomas Steg ise Türkiye'deki gelişmeleri dikkat ve endişeyle izlediklerini söyledi. Steg, Berlin'de yaptığı açıklamada, Almanya'nın AB dönem başkanı olarak AB Konseyi ile aynı görüşleri paylaştığını belirtti. İstanbul'daki mitingle ilgili bir soruya, "Türkiye'deki gelişmeleri büyük bir dikkat ve endişeyle izliyoruz" karşılığını veren Steg, "Anayasa Mahkemesi, hiçbir dış etki olmaksızın karar verecektir" dedi.

Ve cumhurbaşkanlığı seçimi heyecanın yaşandığı Fransa da Ankara’daki gelişmeleri yakından takip ediyor. Fransız Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy, tartışmaların bir an önce bitmesini ve demokratik gerekliliklerin yerine getirilmesini istedi ve Avrupa Birliği–Türkiye ilişkilerine değindi.

Douste–Blazy “Türk dostlarımıza, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin anayasal süreç içinde tamamlanması gerektiği söylenmek zorunda. Kadın hakları, din, düşünce ve ifade özgürlüğünün, Batı Avrupa değerleri çerçevesinde özgürlüklerin öğrenilmesi açısından bunun daha fazla dile getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bu değerlere saygı göstermesi önemli. Ancak Türkiye’nin henüz buna hazır olmadığı ise aşikar” dedi.

İtalya Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Massimo D'Alema ise Türkiye'de cumhurbaşkanı seçimi çerçevesinde, kimi sivil toplum kuruluşlarının dün İstanbul'da düzenlediği Çağlayan mitingini "ilginç bir gelişme" olarak niteledi. Tepkiyi laikliğe sahip çıkmak olarak yorumlayan D'Alema, "İslamcılığa yenik düşmek istemeyen sivil toplum, modern Türkiye tarihinin önemli bir kazanımı olan laiklik mirasını savunmak için tepki göstermiştir" diye konuştu.