1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ermenistan ile uzlaşma askıda

23 Nisan 2010

1915 olaylarının yıldönümü öncesinde Erivan normalleşme sürecini askıya aldı. Gözler Obama’nın vereceği mesajda. Uzman Hugh Pope’a göre 1915'in siyasileştirilmesi, milliyetçileri güçlendiriyor, çözümü güçleştiriyor.

https://p.dw.com/p/N4oT
Fotoğraf: DPA

Ankara ile Erivan arasındaki ilişkileri normalleştirme çabaları, 24 Nisan'ın yıldönümü öncesinde donduruldu.

Türk ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının 2008 yılında “futbol diplomasisi” ile başlattıkları, iki ülke arasında geçen yıl imzalanan protokollerle hız kazanan yakınlaşma sürecinin dün yapılan açıklamalarla askıya alınması, uzlaşma umutlarına darbe vurdu.

Hugh Pope
Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) Türkiye Direktörü Hugh PopeFotoğraf: Hugh Pope

Ünlü düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'nun (ICG) Türkiye Direktörü Hugh Pope'a göre, sürecin büyük darbe almasının nedeni Türkiye'nin öne sürdüğü Dağlık Karabağ'da çözüm koşulu, diğer taraftan Ermenistan liderliği üzerinde diaspora ve milliyetçi grupların baskısı.

“Türkiye, Ermenistan ile imzalanan protokolleri Dağlık Karabağ sorunu ile bağlantılandırarak yanlış hesap yapmış gözüküyor” diyen Pope, “Türk hükümeti bu yolla, Dağlık Karabağ sorunun çözümünde büyük bir aşama kat edilmesini bekliyordu. Ancak bu ilerleme sağlanamadı. Diğer taraftan tabii ki Ermenistan'da da yönetim büyük bir milliyetçi baskı altında kaldı. Bunlar sürece zarar verdi” görüşünü kaydetti.

Türkiye'nin Ermenistan ile diplomatik ilişki kurmasını ve sınır kapılarını açmasını öngören protokoller geçtiğimiz yıl Ekim ayında imzalanmıştı. Ancak protokoller parlamentolarda onaya sunulamadı ve süreç askıya alındı.

Ankara üzerinde Azerbaycan baskısı

10 Ekim 2009'da Zürih'te imzalanan protokoller, Ankara'nın yakın müttefiki olan ve Dağlık Karabağ toprakları Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan'ın büyük tepkisine yol açmıştı. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bunun üzerine Dağlık Karabağ sorununun çözümünde ilerleme olmadan, sınır kapılarının açılmayacağı sözünü vermişti.

Yaşanan anlaşmazlıklar Erdoğan ile Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan'ın önceki hafta Washington'da yaptıkları görüşmede de giderilemedi. Bunun üzerine Sarkisyan, 22 Nisan Perşembe günü ulusa sesleniş konuşmasında, protokollerin onaylanması sürecini durdurduklarını açıkladı.

Erivan'ın bu adımının, Ermenistan'da soykırımı anma günü olarak kutlanan 24 Nisan'dan iki gün önce gelmesi dikkat çekti. Gelişmeler gözlerin, Türkiye ile Ermenistan arasında uzlaşma için yoğun çaba gösteren ABD'ye çevrilmesine yol açtı.

Obama soykırım diyecek mi?

Obama Betroffenheit
Fotoğraf: AP


Son gelişmelerle birlikte 24 Nisan'ın yıldönümünde ABD Başkanı Barack Obama'nın yayımlayacağı mesajın önemi daha da arttı.

Uluslararası Kriz Grubu uzmanı Hugh Pope, her yıl 24 Nisan'da Amerikan başkanlarının mesajı konusunda yaşanan diplomatik tartışmalar ve telaşın artık bir “parodiye” dönüşmekte olduğunu belirterek şu yorumu yaptı:

Obama da diğer Amerikan başkanları gibi yapacaktır. Tarihte yaşananları güçlü ifadelerle kınayacaktır, ancak soykırım sözcüğünü kullanmadığı için bu Türkiye'de rahatlama yaratacaktır. Bu çok paradoksal bir konu. 1915'teki olaylar bir katliamdı. Bunu, bu konuyu çalışan herkes biliyor. Bunu her sene tekrarlamaya gerek yok. Ama işin siyasi önemi, kullanılacak ifadelerin önemi nedeniyle bu konu neredeyse bir parodiye dönüşmüş durumda. Bu konu ne yazık ki çok fazla siyasileştirildi

Genozid Türkei Armenien
Fotoğraf: Wikipedia


“Konu tarihçilere bırakılmalı”

1915 yılında yaşanan katliam, yıllardır Avrupa ülkelerinde ve dünya genelinde parlamentoların gündemine geliyor ve soykırım kınama kararları alınıyor. Bu kararlara gerekçe olarak da Türkiye'nin tarihi gerçekleri inkâr etmesi gösteriliyor.

Hugh Pope, bu siyasi girişimlerin tarihsel gerçekliğe ışık tutmadığı gibi Türkiye ile Ermenistan arasında uzlaşma çabalarına da yardımcı olmadığı görüşünde. Türkiye'yi ve bölgeyi yakından tanıyan deneyimli gazeteci şu değerlendirmeyi yapıyor:

Bu girişimler Türkiye'yi baskı altına alıyor. İnsanlar baskı altına alındıklarında, daha az esnek olurlar. 10 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında Türkiye bugün çok daha açık bir toplum ve 1915'te neler yaşandığını tartışmaya açık. Bu da büyük ölçüde pozitif bir atmosfer sayesinde sağlandı. Ne yazık ki şimdi bu parlamentolardaki girişimler, bir anlamda tarih hakkında yargıda bulunma girişimleri, hem Türkiye'de hem Ermenistan'da milliyetçileri güçlendiriyor. Bu da sorunun çözümünü daha da güçleştiriyor…Konu tarihçilere bırakılmalı

1915 olayları bugüne kadar yaklaşık 18 ülke parlamentosunda soykırım olarak tanımlandı ve kınandı. Ermeni tarihçiler, yaklaşık 1,5 milyon Ermeninin soykırımda öldürüldüğünü iddia ediyor. Ankara ise Birinci Dünya Savaşı koşullarında silahlanan Ermeni çetelerin güvenlik için tehdit oluşturduğunu, Ermeni tehciri sırasında katliamlar yaşandığı ancak soykırım olmadığını kaydediyor. Türk tarihçilere göre tehcir sırasında 300 binden fazla Ermeni yaşamını kaybetti.

Türkiye-Ermenistan ilişkileri

Abdullah Gül trifft in Armenien ein
Fotoğraf: AP


1973-1984 yıllarında bazı silahlı Ermeni örgütleri ve ASALA'nın terör eylemleri sonucunda çoğu diplomat 41 Türk vatandaşı yaşamını yitirmiş, ve bu suikastler Türk kamuoyunda büyük infial uyandırmıştı.

Türkiye,1990'lı yılların başında ise SSCB'den ayrılan Ermenistan'ı tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştu. 90'ların başlarında Levon Ter-Petrosyan'ın devlet başkanlığı sırasında ilişkileri normalleştirme yönünde atılan adımlar, sonraki yıllarda sürdürülememiş, Dağlık Karabağ işgali ile de ilişkiler kopmuştu.

Uzun bir aradan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 2008 yılında Sarkisyan’ın daveti üzerine Ermenistan-Türkiye milli futbol maçını izlemek üzere Erivan'a gitmesi, futbol diplomasisi olarak adlandırılan yeni bir süreci başlatmıştı. İlişkileri normalleştirmeyi öngören protokoller de 10 Ekim 2009'da Zürih'te imzalanmıştı.

Son aylarda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle askıya alınan protokoller, taraflarca reddedilmiş değil.

Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) Türkiye Direktörü Hugh Pope, protokollerin kısa sürede yeniden onay sürecine girmesini beklemese de, geleceğe ilişkin olarak karamsar değil. Deneyimli gazeteci-yazar şu yorumu yapıyor:

Kısa dönemde çok güç olacak. Ancak her iki taraf da kapıyı açık tutuyor. Ermenisten Devlet Başkanı da Türk Cumhurbaşkanı da kapıyı açık tutuyor. Bu çok önemli. Uzun müzakereler sonrasında imzalanmış olan bu protokoller, geleceğe ilerlemek için en iyi zemini oluşturuyor. Belki adım adım ilerlenebilecek yeni bir formül bulunabilir. Hepimiz biliyoruz. Her yıl 24 Nisan'da her iki tarafta da milliyetçilerin sesi çok çıkar. Ancak sonra bu tansiyon düşer. Her iki tarafta da iyi niyet sahibi yetkililer var. Onların yeniden harekete geçmesini bekliyorum.”

© Deutsche Welle Türkçe

DW Türkçe, AŞ/AG