1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Schulden und Finanzen: Wie macht man Europa langfristig krisenfest?

17 Kasım 2011

Euro'nun hayatta kalması için uzun vadeli stratejiler geliştiriliyor. "Basel III" adıyla anılan kapsamlı reform paketi ve merkezî ekonomi yönetimi, gündemdeki öneriler arasında… DW'den Zhang Danhong'un haberi.

https://p.dw.com/p/13CCu
Fotoğraf: Fotolia

Finans krizi ve kamu borçlanmaları, Euro Bölgesi’ni sarsan iki büyük sorun... Her şey, bundan birkaç yıl önce güney Avrupa ülkeleri ve İrlanda’da banka kredilerinin çığ gibi büyümesiyle patlak vermişti. İktisat uzmanlarına göre, tüm bunlar yeterli öz sermayesi bulunmayan bankaların cömertçe kredi dağıtmasından kaynaklandı.

"Basel III" paketinde neler var?

Oxford Üniversitesi’nden iktisat profesörü Clemens Fuest, finans sisteminin reformdan geçirilmesi gerektiği görüşünde. Bu yönde ilk adımlar da atılmaya başlandı. Uluslararası Ödemeler Bankası’nın Basel Komisyonu tarafından “Basel III” adı altında özetlenen reform paketinde, bankaların daha yüksek oranda öz sermayeye sahip olmaları öngörülüyor. Ancak iktisat profesörü Clemens Fuest için bu yeterli bir adım değil. Fuest, “Devlet tahvillerinin gelecekte öz sermaye ile desteklenmesi yönünde karar almaya hâlâ kimse cesaret edemiyor” diyor.

Devlet tahvilleri şimdiye kadar risksiz yatırımlar olarak algılanıyordu. Bu hisselerin alımında bankalar, herhangi bir güvence sunmak zorunda değildi ve hâlâ da bunu yapmak zorunda değiller. Bu da devlet borçlarının şişmesine yol açan nedenlerden biri. Uzmanlara göre, bütçe açığı bulunan ülkelerin borçlarını geri ödeyebilmesi daha fazla ihracat yapması ve cari işlemlerden elde ettiği gelirleri giderlerinin üzerine çıkarması gerekiyor. Ayrıca bu ülkeler aynı zamanda rekabet gücünü de artırmalılar. Alman Yeşiller Partisi’nin Federal Meclis Grubu Başkanı Jürgen Trittin'in bu konuda bir önerisi var:

“Bu ülkelerde alt yapıya yatırım yapılabilir. Örneğin Avrupa ötesi elektrik ve doğal gaz ağları genişletilebilir. Burada özellikle güney ülkeleri için devasa imkanlar var; özellikle de yenilenebilir enerjiler alanında.”

Öte yandan bütçe açığı olan ülkelerin de rekabet gücüne yeniden kavuşabilmesi için zarara uğrayan ekonomilerini iyileştirmeleri gerekiyor. Ancak dikkatler sadece borçlu ülkelere yöneltilmemeli. Zira birilerinin açık vermesi, diğerlerinin fazlası olduğunu gösteriyor. İşte bu dengesizlik de Euro Bölgesi’ndeki krize neden olan gösterilen faktörlerden biri.

Merkezî ekonomi yönetimi tartışması

AB Komisyonu, gelecekte Euro Bölgesi'ndeki ekonomik dengeyi korumak ve sadece bütçe açığı durumunda yaptırım uygulamak istiyor. Alman Yeşiller Partisi’nden Jürgen Trittin, örneğin İrlanda’nın vergi oranlarını yıllarca düşük düzeyde tutarak ülkeye büyük miktarda yatırım yapılmasına olanak sağlamasını eleştiriyor. Trittin, vergi politikalarının uyumlu hale getirilmesiyle ekonomik birliğe, dolayısıyla bir AB ekonomi hükümetine doğru ilk adımın atılmış olacağını savunuyor.

İktisat profesörü Clemens Fuest ise AB ülkelerinin borç batağına batmasını önleyecek böyle bir hükümetin önümüzdeki yıllarda hayata geçirileceğini tahmin etmiyor. Ekonomi uzmanlarına göre, eğer Almanya’nın istikrar kültürünü diğer birlik üyesi ülkeler örnek alır ve kamu borçlanması frenini anayasalarına hüküm olarak koyarlarsa, o zaman bir ekonomi hükümetinin müdahalesine de gerek kalmaz. Ancak iktisat uzmanı Fuest bu çözüm olasılığını da inandırıcı bulmuyor:

“Borç freni gibi bir önlem, eğer siyaset ve halk tarafından destek görmüyorsa bir şey getirmez. Yani güney Avrupa’daki insanlar, bize Almanya’nın borç freni uygulatılmaya çalışılıyor düşüncesine kapılacak olurlarsa, o takdirde bir yolunu bulup, bu önlemi delmeye çalışacaklardır.”

Jürgen Trittin
Jürgen TrittinFotoğraf: Bündnis 90/Die Grünen
Clemens Fuest
Clemens FuestFotoğraf: DW


© Deutsche Welle Türkçe

Zhang Danhong / Çeviri: Çelik Akpınar

Editör: Hülya Köylü