1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ev işçisi kadınlar: Taciz, tecavüz ve şiddete uğruyoruz

12 Kasım 2017

Ev işçisi kadınlar seslerini duyurmak ve kanser hastası arkadaşlarına destek vermek için saçlarını kazıttı. "İnsanca koşullarda çalışmak istiyoruz" diyen kadınlar, haklarını kurdukları sendikayla arıyor.

https://p.dw.com/p/2nU0M
Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Başkanı Gülhan BenliFotoğraf: Burcu Karakaş/Privat

Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (Evid-Sen) Başkanı Gülhan Benli, 24 senedir ev işçiliği yapıyor. Ailesi "Kız çocuğu okur mu" diyerek ilkokuldan sonra okula göndermemiş. Liseyi dışarıdan bitiren 45 yaşındaki Benli'nin hayatının yarısı, çocuk ve hasta bakımı ve gündelik temizlik ile geçmiş.

Amasya'da ailesiyle beraber yaşadığı evden çıkarak tek başına İstanbul'a geldiği ilk günden beri kendi ayakları üzerinde durmak için çabalıyor. Hayat, Gülhan Hanım için kolay olmamış. Bunca yıllık emeğinin karşılığında, örneğin, hâlâ sigortası yok:

"Ev işçiliği alanının boşlukları çok fazla. Kimsenin görmediği bir alan… Taciz, tecavüz, şiddet, alıkoyulma… Sorun çok ama dile getirilecek yer yoktu. Biz de sendikalaşalım dedik."

"Onlar et, siz makarna yersiniz"

Karşımda oturan kadının saçları kısacık çünkü kısa bir süre önce hem kendisi gibi ev işçisi olan kanser hastası arkadaşlarına moral vermek, hem de ev işçiliğinin çalışma koşullarına, evlerde maruz kaldıkları mobbinge ve meslek hastalıklarına dikkat çekmek için saçlarını kazıtmış. Benli, ev işçiliği yapan arkadaşlarının hastalıklarında çalışma koşullarının da etkili olduğunu düşündüğünü söylüyor:

Gülhan Benli
Gülhan Benli, hem ev işçileri olarak seslerini duyurmak hem de kanser hastası arkadaşına destek vermek için saçlarını kestirdi.Fotoğraf: privat

"Arkadaşlarımıza destek için saçlarımızı kestik. Ev işçileri yeterli derecede beslenemiyor. Ev sahibi et, meyve yer; siz makarna yersiniz. Beş dakika oturup dinlenemiyorsunuz. Yemek molası yok. Psikolojik ve fiziksel olarak çok yıpranıyorlar. Stres bir taraftan… Bağışıklık sistemi çöküyor."

Haklarını aramak için sendika kurdular

Gülhan Benli'nin fikriyle çıkılan yolda, sendika kurmak da kolay olmamış. DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası ile yapılan görüşmelerden sonuç çıkmamış. "Erkek egemen" bir işleyiş olduğunu söylüyor. "Bizimle çalışma yapmak istemediler. Angarya iş olarak gördüler" diyor ve 2011 yılında nihayet kadınların kendi çabalarıyla Evid-Sen'i kurduklarını anlatıyor. Sendikanın sitesinde "ev işçileri" şu şekilde tanımlanıyor:

"Gündelikçi, aylıkçı olarak çocuk, hasta, yaşlı bakan, bahçıvan, merdiven silen, parça başı iş ütücü, aşçı olarak evlerde çalışan; evlerde servis yapan; evin içinde üreten, hayatı evin içinde kazanan ev işçileriyiz.”

Aslında dernekleşmeyi de düşünmüşler ancak dernek yapısının bir "hak arama yeri” olamayacağı sonucuna vararak vazgeçmişler. Gülhan Benli, sendikaya neden ihtiyaç duyduklarını yaşadıkları sorunlardan örnek vererek aktarıyor:

"Çocuk bakan ve işten çıkarılan bir arkadaşımıza evden giderken parası ve eşyaları verilmedi. Ev sahibi emniyet amiriydi. ‘Seni bir gece ortadan kaldırırım, hiçbir şey yapamazsın' demiş. Suç duyurusunda bulunduk."

Ana talepleri, "işçi" olarak görülmek. İş tanımının yapılmasını, yasal bir zemine sahip olmayı ve sendika olarak hazırladıkları yönetmelik taslağını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na sunmak istiyorlar.

Genel-İş Sendikası, DW Türkçe'ye verdiği bilgide, 2009 yılında ev işçisi kadınlarla birden fazla kez çalışma ve toplantı yaptıklarını doğrulayarak, sonrasında beraber girişimde bulundukları kadınların DİSK üzerinden değil, kendi olanaklarıyla sendikalaşmayı tercih ettiklerini öne sürdü.

"Sadece bu işi mi yapıyorsunuz?"

Evlerde maruz kaldıkları taciz ve şiddet vakalarının gün yüzüne çıkmamasından da şikâyetçiler. Benli, İstanbul Kemerburgaz'da bir evde çocuk bakan arkadaşlarının alıkoyulduğunu, hakaretlere maruz kalan sendika yönetimindeki kadını kurtarmak için polisle eve gittiklerini anlattıktan sonra, "O kızın bana sarılıp bir ağlayışı vardı, anlatamam. ‘Gözyaşımın her bir damlasının hesabını verilmesini istiyorum' dedi ve dava açtık" diye ekliyor. Kendi başına gelen bir olaydan ise şu şekilde bahsediyor:

"Danışmanlık aracılığıyla bir eve gittim. Temizliğe başlayacağım. Ev sahibi adam, ‘Otur, bir konuşalım' dedi. Nereleri daha iyi temizlememi söyleyecek sanıyorum. ‘Siz sadece bu işi mi yapıyorsunuz' dedi. Bu şekilde konuşabiliyorlar mesela. Sen kimsin? Bana böyle bir teklifte bulunamazsın."

Gülhan Benli
Gülhan Benli ve Fatma AydınFotoğraf: privat

"İnsanca koşullarda çalışmak istiyoruz"

Fatma Aydın, 46 yaşında. Dadı olarak 26 sene çalışmış. Kızı Bilgi Üniversitesi'nde okuyor. Aynı zamanda bir ev almış, onu ödemek durumunda. Ancak kanser hastası ve hastalığı nedeniyle ne okulun taksitlerini ne de evin kredisini ödeyebiliyor. Gülhan Benli gibi Fatma Aydın'ın da sigortası yok:

"Devamlı stres altındasınız. Gece gündüz çalışıyorsunuz, uykusuzsunuz. Ama devlette hiçbir yeriniz yok. Sosyal haklarınız yok. İş garantiniz yok."

Ev işçilerinin yanında çalıştıkları ailelerin keyfi bir biçimde kendilerini işten çıkarabildiklerini vurgulayan Aydın, izin kullanmak istediklerinde bile tepkiyle karşılandıklarını söylüyor. Şu anda arkadaşlarının yardımları sayesinde ayakta durabildiğini ekliyor:

"İlk defa hasta olduğum için böyle uzun süredir evde kalıyorum. Maddi manevi kimse yanımda değil. Gelir seviyesi çok yüksek insanların yanında çalıştım. Yıllarımı verdiğim ailelerin yanımda olmasını isterdim. Kanser olduğumu biliyorlar ama maalesef mesajlarıma bile cevap vermediler."

Arkadaşlarının saç kazıtma eylemi ise onu oldukça mutlu etmiş. Moral açısından da kendisini çok iyi hissetiğini söylüyor. Şu an hasta olduğu için çalışamasa da Fatma Aydın'ın çok temel bir isteği var:

"İnsanca koşullarda çalışmak istiyoruz. Benden sonra gelenler faydalansın. Devletin bize sahip çıkmasını istiyorum."

Burcu Karakaş

© Deutsche Welle Türkçe