1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Fazla şeffaflık zarar verebilir

Peter Phillip / DW3 Mayıs 2006

Irak'ta, Ocak ayında kaçırılan 2 Alman mühendis, 99 gün rehin tutulduktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Bu arada Alman medyasında rehinelere ne kadar fidye ödendiği tartışmaları yer alıyor. Deutsche Welle’den Peter Philipp’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZq1

“Irak’taki rehine krizi, ardında bir dizi soru işareti bırakarak sona erdi. Bu soruların büyük kısmı, büyük ihtimalle hiçbir zaman yanıtlanmayacak. Basın ve ifade özgürlüğüne saygı bir yana, saydamlığın fazlasının bazen zarar verici olduğunu göz önünde tuttuğumuzda, soruların karşılıksız kalması muhtemelen en doğrusu…

Sorulara verilecek cevaplardan, halen kriz bölgelerinde bulunan Alman vatandaşlarının zarar görme ihtimali çok yüksek. Çünkü geride bıraktığımız aylara dönüp baktığımızda, iki Alman mühendisin, Susanne Osthoff adlı bir başka Alman vatandaşının serbest kalmasının hemen ardından kaçırıldığını tesbit ediyoruz. İki olayın peş peşe gelmesi bir tesadüften mi ibaret, yoksa Osthoff’un özgürlüğüne kavuşabilmesi için fidye ödendiği yolunda medyada yer alan spekülasyonlar mı rehinecileri cesaretlendirdi?

Özellikle fidye tartışmalarında saydamlığın hiç yeri yok. Almanya’nın Irak savaşında yer almaması, Almanya’yı ve Alman vatandaşlarını savaşın sonuçlarından kurtarmıyor. Diğer yandan, ister siyasi amaçla hareket etsin isterse maddi çıkarlar gözeterek, rehineci dediğimiz aslında bir teröristtir. Terörist, kurbanını seçerken suçlu olup olmamasına hiç aldırış etmez. Önemli olan, her ne pahasına olursa olsun, hedefe ulaşılmasıdır. Terörist ya gazete manşetlerine taşınmayı ya da cebini doldurmayı hedefler.

Alman hükümeti, rehineleri kurtarabilmek için elinden geleni yaptı. Hükümetin bu insanlara yardım elini uzatması doğal bir tavır. Berlin, ne ilk ne de son kez vatandaşlarını özgürlüğüne ve ailelerine kavuşturdu. Şimdi rehin alma olaylarının önüne nasıl geçebileceğimizi, devletin vatandaşlarının kaçırılmasını önlemek için neler yapması gerektiğini ciddi şekilde tartışmamız gerekiyor.

Anlaşılan, kriz bölgelerine seyahat edilmemesi için Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı uyarılar işe yaramıyor. Kimi zaman macera peşindeki turistler, kimi zaman işadamları kimi zaman da Irak’taki son kaçırma olayında olduğu gibi bir şirketin elemanları ikazlara kulak tıkayıp hayatlarını tehlikeye atabiliyor.

Özgür bir ülkede yaşadığımızdan bu olayların önünü tamamen almak mümkün olmayacak. Ancak rehine alınma ihtimalini en aza indirgemek, gerektiğinde sorumluların hesap vermesini sağlayacak imkan ve araçlar araştırılmalı. Vatandaş zor duruma düştüğünde elbette hükümetinin, devletinin yardımına koşacağından emin olmalı. Ancak diğer yandan bu yardımın açık çek anlamına gelmediği, yardımın istismar edilmemesi gerektiği vurgulanmalı.

Irak nezdinde bu bakış açısını şöyle formüle etmek mümkün: Almanya, Irak’ın yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunuyor. Alman firmalar da bu süreçte yer almak istiyor. Buna rağmen güvenlik ve istikrar ortamında nispeten bir düzelme olmadığı sürece Alman vatandaşlarının bu ülkede bulunmaları uygun değildir. Irak’taki ortamın düzelmesi daha uzun süre alacak.“