1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Fidel yaşam mücadelesi veriyor“

Ajanslar, Mirjam Gehrke/DW20 Ocak 2007

Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’nun yakın dostu Venezuela Devlet Başkanı Chavez, ilk defa Kübalı liderin sağlık durumunun ciddi olduğunu itiraf etti. Uzun süredir tedavi gören Castro’nun kanserle pençeleştiğine dair haberler Kübalı yetkililer tarafından reddediliyor. Peki Castro döneminin sona ermesi halinde, Küba’da neler değişecek?

https://p.dw.com/p/AZXK
Hugo Chavez Ağustos 2006'da da Fidel Castro'yu hasta yatağında ziyaret etmişti.
Hugo Chavez Ağustos 2006'da da Fidel Castro'yu hasta yatağında ziyaret etmişti.Fotoğraf: AP

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Küba lideri Fidel Casto'nun yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Güney Amerika liderleri toplantısı için Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde bulunan Chavez, Castro ile birkaç gün önce yaklaşık yarım saatlik bir görüşme yaptığını belirterek, Castro'nun iyileşme mücadelesini, 1950'lerde dağlarda gerillayken Küba hükümetini yıkmaya çalıştığı sürece benzetti. Chavez, "Fidel yaşam mücadelesi için yine Sierra Maestra'da" diye konuştu.

"Bir doktor olmadığı için Küba liderinin sağlık durumu hakkında ayrıntılı bilgi veremeyeceğini" ifade eden Chavez, "Fidel'in ne zaman öleceğini bilmiyorum. Umarım 80 yıl daha yaşar, 100 yıl daha yaşar" dedi.

80 yaşındaki Castro, geçirdiği ameliyattan sonra geçici olarak devlet başkanlığı görevini 75 yaşındaki kardeşi Savunma Bakanı Raul'a devrettiğinin açıklandığı 31 Temmuz 2006'dan beri ortalıkta görünmüyor.

Castro'nun sağlık durumu ile ilgili giz perdesi ortadan kalkmazken, Amerikalı yetkililer Küba liderinin ölümcül bir kanser türüne yakalandığını iddia ediyor, Kübalı yetkililerse iddiayı reddediyor.

"Politika aynen sürer"

Küba’da ekonomi reformlarının mimarı Carlos Lage, Ricardo Alarcon ya da Dışişleri Bakanı Perez Rogue, Fidel Castro döneminin sona ermesi sonrasında etkili olacak isimler olarak gösteriliyor. Hepsi Küba Komünist Partisi’nden geliyor ve ülkede izlenen politikanın devam etmesi gerektiğini savunuyor.

Washington’daki Uluslararası Politikalar Merkezi’ndeki Küba uzmanı Wayne Smith, bu politikacıların Castro’nun ölmesinden sonra yumuşak bir geçiş için çabalayacağını söylüyor ve ekliyor: “Bana göre en güçlü olasılık Fidel Castro’nun kardeşi Raul’un, ülkede ekonomiyi daha esnek hale getiren reformları devam ettireceği. Ancak Küba’da kayda değer bir politik değişiklik beklemiyorum.“

Bazı gözlemcilerin senaryosuna göre ise Küba Çin’in geçiş modelini örnek alacak. Politik açıdan bir değişiklik yapmazken, ekonomik olarak dışarıya açılacak. Burada ordu önemli bir rol oynayacak. Raul Castro yönetiminde ordu zaten ekonomide kilit noktalarda kontrolü eline aldı. Turizmde devletin elindeki önemli işletmeler, nikel madenleri ile şeker sanayi ordunun elinde.

Washington’daki Uluslararası Politikalar Merkezi’nden Wayne Smith şöyle konuşuyor: “Küba ekonomisi yükselişe geçti ve gayet iyi gelişiyor. Bunun böyle gitmeyeceğine yönelik endişeye de gerek yok.“

Halk hala destekliyor

Hamburg’daki Ibero-Amerika Derneği’nin Başkan Yardımcısı Peter Rösler ekonomideki bu gelişmenin Latin Amerika’daki politik gelişmelerle yakından bağlantısı olduğunu söylüyor. Küba hükümetinin verdiği bilgiye göre ekonomi, geçen yıl yüzde 12.5 oranında büyüdü. Uluslararası alanda bu rakamlara şüpheyle bakılıyor.

Küba’da devriminin üzerinden 48 yıl geçtikten sonra halkın yüzde 47’si hala hükümete destek veriyor. Bağımsız kamuoyu araştırma şirketi Gallup geçen yılın sonlarında açıkladığı bir araştırma bu sonucu gösterdi.

Hamburg’daki Ibero-Amerika Derneği’nden Peter Rösler, bunu “Kübalıların en büyük kaygısı, ülkelerinde kaosun hakim olması ve Rusya’dakine benzer bir iktidar değişikliğinin yaşanması. Sanırım Kübalılar iktidarın Rusya’daki gibi değişmesinden, şimdiye dek alıştığı koşulların devam etmesinden daha çok korkuyor,“ diye değerlendiriyor.

Kübalıların alıştıkları koşullar, hayat şartlarının kötü olmasının yanı sıra basın ya da düşünce özgürlüğünün olmaması ve halkın gizli servisce sürekli olarak gözetlenmesi olarak özetlemek mümkün. Küba’da etkili bir muhalefetin olmamasını da buna bağlayan Alman siyaset bilimci Jürgen Burchardt, “Muhalefet bir taraftan ABD ve sürgünde yaşayanlardan güçlü bir destek alıyor. Diğer yandan ise devlet tarafından güvenlik gerekçesiyle küçük tutulmaya çalışılıyor.

Muhalifler de ABD'nin politikasından şikayetçi

Küba hakkında konuşmak isteyen her muhalif ülkede basın ve düşünce özgürlüğü olmadığı için bunu ABD üzerinden yapıyor. Ancak bu durumda da vatanlarına ihanet etmiş konumuna düşüyorlar. Muhalefet bu yüzden halk arasında çok az desteğe sahip,“ sözleriyle düşüncelerini fade ediyor.

Bu arada ABD Başkanı George Bush ve yönetiminin Küba politikasının değişmesi de beklenmiyor. ABD’nde yaşayan Kübalılar da Küba’ya uygulanan seyahat ve ticaret kısıtlamalarından şikayetçi; Küba’ya en azından insani yardım desteğinin sunulması için çalışmalar yürütüyorlar.