1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Filistinli mültecilerin unutulan acısı

15 Mayıs 2018

Filistinliler, İsrail devletinin kurulmasına ve topraklarından sürülmelerine "felaket" anlamına gelen Nakba diyor. O yıllarda Lübnan'a kaçan Filistinli Hafida Hatib, 70 yıldır geçmişiyle yaşıyor.

https://p.dw.com/p/2xhUq
Hafida Hatib 70 yıldır Lübnan'daki mülteci kampında yaşıyor
Hafida Hatib 70 yıldır Lübnan'daki mülteci kampında yaşıyor Fotoğraf: DW/D. Hodali

Bugün 90 yaşında olan Hafida Hatib "70 yıldır Lübnan'da yaşıyorum ama Filistin'i unutmadım” diyor. Hatib, on yıllar önce Beyrut'un güneyindeki Burc el Barayne adlı mülteci kampına sığınmış. Kampın sokakları kirli ve dar. Kampta kalanlar bu sokaklardan tabut geçirmenin bile çok zor olduğunu söylüyor. Telefon kabloları ve elektrik telleri yere kadar sarkıyor. Yağmurda elektrik çarpmasıyla ölenler oluyor. Barınağı andıran evler zor ayakta duruyor. Üç yıl önce bir bacağını kaybeden şeker hastası Hafida Hatib alt katta oturuyor.

Hatib'in evini bulmak çok zor. Filistinliler için geçici yer olması düşünülen kamp zamanla birçok kuşağın yaşadığı bir yerleşime dönüşmüş. 18 bin kayıtlı Filistinli'nin kaldığı kampın nüfusu mültecilerle birlikte 40 bine çıkmış. Mülteci kampındakilerin yarısının yaşı 25'ten az. Çoğu hayatında başka yer görmemiş.

"Her şeyi hatırlıyorum"

Hafida Hatib 1948 savaşında ailesiyle birlikte Lübnan'a kaçtığında 19 yaşındaymış. Akko yakınlarındaki bir yerde yaşamışlar. "Havası tertemizdi, buradaki gibi boğucu değildi. Geri dönebilsem, evimizi elimle koymuş gibi bulurdum. Hayatımız, toprağımız, köylerimiz hiç aklımdan çıkmıyor. Babam Lübnan'da çok kalmayacağımızı söylemişti. Üç, dört haftaya kadar döneriz demişti” diyen Hatib 70 yıldır Lübnan'da yaşıyor.

Hatib, terk etmek zorunda kaldığı topraklarının hayaliyle yaşayan tek Filistinli değil. Kamptaki evlerin duvarları "Yaşasın Filistin" ve "Dönme Hakkı" sloganlarıyla bezenmiş. Her yerde 2004 yılında ölen Filistin'in eski lideri Yaser Arafat'ın resmi asılı.

Kaçış ve sürgün

14 Mayıs 1948'de İsrail bağımsızlığını ilan etmiş, 15 Mayıs 1948 ise Filistinlerin kaçış ve sürgünün başladığı "Felaket Günü" olmuştu. Felaket 30 Ekim 1948'de Hatib ailesini de bulmuştu. İsrail milisi köylerini işgal ettiğinde Mısır, Lübnan, Suriye, Irak ve Ürdün ile İsrail arasındaki savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu.

Burc el Barayniye kampı
Burc el Barayniye kampı Fotoğraf: DW/D. Hodali

Hafida Hatib ve ailesi çoktan denklerini bağlamıştı. Yüzlerce Filistin köyü daha önce İsraillilerin eline geçmişti. Hatib, "En gerekli şeyleri yanımıza aldı. Kapıyı kilitleyip yola koyulduk”, diyor. Şiddet korkusundan kaçan Hatib babası ve beş kardeşiyle yakındaki Lübnan sınırına doğru yola çıkmış. Annesini o daha küçükken kaybetmiş. 90 yaşındaki Filistinli mülteci "Köyümüzün yakınında Hristiyan köyü vardı. Toprağı birlikte sürerdik. Yahudi komşularımızla da sık sık görüşürdük, bize ev yoğurdu getirirlerdi. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar arasındaki yakınlık vardı. Dostlarımız kaçmamızı istemiyorlardı ama korkumuz büyüktü” diyor.

Kendiliğinden toprağını terk etmeyen sürülüyordu. Mayıs 1949'a kadar Hatiblerin köyü çevresindeki köylerle birlikte İsraillilerin eline geçmişti. Şimdi harabeyi andıran Filistin köylerinin adı da değiştirilmiş, Deyir el Gassi'nin adı Elkoş olmuştu.

Savaş 1949 yılının Haziran ayında sona erene kadar 750 bin Filistinli İsraillilerden kaçmış ya da onlar tarafından topraklarından sürülmüştü. Bazıları şimdi Gazze ve Batı Şeria'daki mülteci kamplarında yaşıyor. Büyük çoğunluk ise Suriye, Lübnan ve Ürdün'e sığınmıştı. İsrail 1950 yılında çıkardığı kanunla, yerini terk eden Filistinlilerin mal varlığına el koydu. "Fakirdik ama hiç olmaz bir evimiz vardı” diyen Hafida Hatib, Deyir el Gassi'deki yerinde şimdi yeller esen evinin anahtarını halâ saklıyor. O artık tıka basa dolan mülteci kampında kiraladığı karanlık iki göz odalı bir dairede yaşıyor. Filistinlilerin Lübnan'da toprak ve gayrı menkul sahibi olmalarına izin verilmiyor.

Filistin'den vazgeçmemek

Burc el Barayne, Hafida Hatib'in yaşadığı tek mülteci kampı değil. 1948'de önce Lübnan dağlarındaki Baalbek'e yerleşmişler. En büyükleri olduğu için kardeşlerine annelik etmek ona düşmüş. Hep yakında memleketlerine dönme umuduyla yaşamışlar. Varlıklı ve yakışıklı bir Lübnanlıdan evlenme teklifi de almış. "Benimle birlikte köyümüze dönmek istemeyeceğini bildiğimden, teklifini ret etmiştim”, diyor.

Hafida Hatib kuzeniyle evlenmiş ve on çocuğu olmuş. Kocasının iyi bir baba ve iyi bir eş olduğunu söylüyor. 1978 yılında evlenmemiş çocuklarıyla birlikte Burc el Barayne'ye yerleşmişler. Lübnan'da toplam 12 resmi mülteci kampı bulunuyor. Lübnan devleti masraflarını üstlenmediği için onlara Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler İçin Yardım Ajansı (UNRWA) bakıyor. Hafida sekiz yıl önce eşini kaybetmiş. Şimdi yalnız yaşıyor. "Burada hayatımız kötü olmadı ama ne bizler, ne de çocuklarımız bir fırsat yakalayabildiler” diyor.

Çocuklarından bazıları dış ülkelere iltica etmiş. Danimarka'da yaşayan oğullarından biri kısa süre önce ziyaretine gelmiş. İki oğlu da ABD'de yaşıyor. Bir oğlu 1976'daki Lübnan iç savaşı sırasında hayatını kaybetmiş. Diğer altı çocuğu ise Burc el Barayne'ten ayrılmamış.

Lübnan ile soğuk ilişki

Lübnan hükümetlerinin Filistinlilerle ilgilenmemesinin nedenleri arasında Filistin Kurtuluş Örgütü'nün iç savaşa müdahale etmiş olması da var. Lübnan'daki Filistinlilerin mülteci statüsü veraset yoluyla çocuklarına geçiyor. Akademik mesleklerde çalıştırılmıyorlar ve kendilerine Lübnanlılardan daha az ücret ödeniyor. Bu uygulamaya mültecilerin Lübnan'a entegre edilmelerinin topraklarına dönüşlerini zorlaştıracağı gerekçe gösteriliyor.

Burc el Barayniye kampı
Burc el Barayniye kampı Fotoğraf: DW/D. Hodali

Hafida gibi çocukları da kendilerini Lübnan toplumunun bir parçası olarak görmüyorlar. Danimarka'da yaşayan oğlu Subhi Hatib "Sürekli konukları olmak istemedik. Onurumuzla yaşayabileceğimiz bir yurdumuzun olmasını istedik. Ben Filistin hayaliyle büyüdüm. Memleketimi yüreğimde yaşatıyorum. Bize Danimarka'da saygılı davranılıyor. Lübnan'da yaşamak istemezdim” diyor.

Beyrut'a yakın olmasına rağmen Hafida Hatib kampın dışına adım atmak istememiş. Burj'da en azından Filistin anısını yaşatabildiklerini söylüyor. Çocuklarına Filistin yemekleri pişirirmiş. Bütün çocukları Arapça'yı Filistin şivesiyle konuşuyormuş. Gelecek nesillere aktarmaları için onlara ‘felaketin' tarihini öğretmiş. Oğlu Birleşmiş Milletler tarafından açılan okullarda Filistin tarihi okutmanın yasak olduğunu söylüyor.

Son arzu

Lübnan'da Birleşmiş Milletler tarafından kayıt altına alınan 450 bin Filistinli yaşıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın, BM'nin yardım ajansına yapılan ödemeyi durdurmasından sonra mali sıkıntı daha da artmış.

Tekerlekli sandalyede oturan Hafida Hatib evinden çok nadir çıkıyor. "Sokaklar çok kötü durumda. Yemeğimi çocuklarım pişiriyor. Bazen yardımcı uğruyor”, diyor. Mülteci kampının pazar meydanına çoktandır gitmemiş.

İleri yaşına rağmen bir hafta da olsa Filistin'de yaşayabilmenin hayalini kuruyor. O toprağa dokunmayı, orada toprakla buluşmayı arzuluyor. Devletler hukukuna ve 194 sayılı Birleşmiş Milletler kararının kendisine geri dönme hakkını tanımasına rağmen hayalinin gerçek olmayacağını biliyor. İsrail bu kararı tanımıyor. Sayıları beş milyonu aşan Filistinli mülteciler anlaşmaya varıldığı takdirde topraklarına geri dönme haklarının barışa kurban edilmesinden korkuyorlar.

Diana Hodali, DW

© Deutsche Welle Türkçe