1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

FR: Erdoğan'ın oyununa gelinmemeli

13 Mart 2017

Türk hükümet yetkililerinin referandum kampanyaları nedeniyle Almanya ve ardından Hollanda ile yaşanan kriz, Alman basınında geniş yer alıyor.

https://p.dw.com/p/2Z5Mj
Rotterdam Verhältnis der Niederlande und der Türkei
Fotoğraf: DW/K. Brady

13.03.2017 - Alman basınından özetler

Türk hükümet üyelerinin Avrupa'da yapacakları referandum toplantılarının iptal edilmesiyle baş gösteren kriz Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Hollanda'ya sokulmaması ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın aynı ülke tarafından sınır dışı edilmesiyle doruğa çıktı. Hafta başında çıkan Alman gazetelerinin konuyla ilgili yorumları:

Süddeutsche Zeitung:

"Avrupa Birliği Türkiye'de demokrasinin tasfiye edilmesini önleyemez. Ama buna tepkisiz de kalamaz. Tam üyelik müzakerelerinin şimdilik kaydıyla kesilmesi kaçınılmazdır... Kaba tehditler savrulup, bakanlar gerilla seçim savaşına gönderilir ve hele Hollanda gibi bir ülke Nazilikle suçlanırsa, tahammül sınırları aşılmış demektir. Toplanma hürriyeti ise, Alman politikacıların İstanbul'da Deniz Yücel'in serbest bırakılması için gösteri yapmalarından sonra yeniden görüşülebilir.”

Frankfurter Rundschau:

"Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kurduğu tuzak ayan beyan ortadayken bu tuzağa ancak dar görüşlüler düşebilirdi. Erdoğan'ın tekleyen referandum kampanyasını kurtarmak için bahaneye ihtiyacı vardı. Avrupa Birliği hükümetleri bu oyuna gelmemelidir. Avrupa Türk asıllı vatandaşları için sorumluluk taşımaktadır. Onların kendilerini tırmanan gerginliğe kaptırmaları önlenmezse, saldırılara hedef olabilirler ve iç güvenlik tehlikeye girer. Skandal, Avrupa'nın Ankara'dan gelen tahriklere karşı strateji geliştirmesi gerektiğini gösteriyor. Erdoğan'ın oyununa gelinmemeli ve Türk politikacıların konuşmalarına izin verilmelidir.”

Landeszeitung:

"Recep Tayyip Erdoğan'ı antipatik bulmak zor değil. Dar kafalı yerel politikacıların sudan gerekçelerle Türklerin seçim kampanyası yapmalarını engelleyerek devlet politikası yapmaya kalkışmalarına belli etmeden sevinmek de kolaydır. Erdoğan'ın Avrupa ülkelerindeki toplanma ve fikir hürriyetlerinden, Türkiye'deki toplanma ve fikir hürriyetlerini ortadan kaldırmada faydalanmak istemesi rahatsız edicidir. Hollanda'da olanlar ise Türkiye Cumhurbaşkanı'nın eline aradığı kozu vermiştir. Karşı karşıya gelinmesi Türk milliyetçiliğini kamçılar ve Erdoğan'a taraftar kazandırır. Nazi kıyaslamaları ve faşizm suçlamaları krizi hesaplı bir şekilde tırmandırmak için kullanılmaktadır.”

Westfalenpost:

"Erdoğan'ın tiratları hiç de kontrolsüz patlama değildir. Siyasi taktiktir. Türkiye Cumhurbaşkanı Nazi benzetmelerini bilerek kullanıyor. Bakanlarına konuşma izni verilmemesi onun elini güçlendiriyor. Erdoğan düşmanları tarafından kuşatılmış Türkiye resmi çiziyor. Böylece safları sıklaştırıp azami sayıda seçmeni harekete geçirmeyi amaçlıyor. Cumhurbaşkanının avazları asabileştiğini gösteriyor. Kendisini hemen sınırsız yetkiyle donatacak olan Anayasa referandumuna beş hafta kala Erdoğan'ın elde etmeyi umduğu kahir ekseriyet hiç de garantiye alınmış sayılmaz. Mart ayı başlarındaki bir anket ‘hayır' oylarının oranını yüzde 57,6 olarak vermekteydi. Bu bakımdan, Türk hükümetinin Berlin ve Lahey hükümetlerini Anayasa değişikliğinin kabul edilmemesi için çalışmakla suçlaması öne alınmış bahane arayışına benzemektedir.”

Mannheimer Morgen:

"Hollanda Başbakanı Mark Rutte güçlü lider gibi görünmek istedi. Bunu başardı da. Ancak bedeli ağır oldu. Türk tarafının Almanya ve Hollanda'yı hedef alan sözleri her ne kadar tamamen saygısızlık sayılsa da hukuk devleti gücünü, tahriklere kapılıp bizzat hukuksuz devlet durumuna düşmemekle göstermelidir.”

Rhein-Zeitung:

Türkiye Avrupa devletlerinin kurallarını kabul etmeli ve saymalıdır. Hollanda'nın kendi seçimlerine üç gün kala yabancı hükümet üyelerinin sonuç üzerinde etkili olabilecek kampanyalarına izin vermemesi de bu kurallardan biridir. Lahey yönetimi sert tepkisini gerekçelendirirken bu güçlü teze sığındı. Gerçekte ise Başbakan Mark Rutte güçlü lider gibi görünmek için bu fırsatı kaçıramazdı ve daha önce Almanya Başbakanı'nın yaptığı gibi o da faşistlik suçlamasına seyirci kalmadı. Krizin tırmanması, Almanya'nın izlediği tahriklere kapılmama taktiğinin en doğrusu olduğunu gösterdi.”

© Deutsche Welle Türkçe

AG,BK