1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Fransa'da 100 yıllık laiklik

Andreas Noll9 Aralık 2005

Fransa, bundan tam 100 yıl önce anayasasına laiklik maddesini koydu. Kabul edilişinden tam bir asır sonra, Müslüman göçmenler ve okullardaki başörtüsü yasağı nedeniyle, Fransa’da laiklik ilkesi yeniden gündemde. Andreas Noll, Fransa’da laikliğin dününü ve bugününü araştırdı…

https://p.dw.com/p/AaKi
Fransa'da okullarda türbanın yasaklanması protesto gösterilerine neden olmuştu
Fransa'da okullarda türbanın yasaklanması protesto gösterilerine neden olmuştuFotoğraf: AP

Bundan 100 yıl önce, 9 Aralık 1905 tarihinde, Katolik Kilisesi, Fransa’da büyük bir darbe aldı: Fransa’da laiklik kabul edildi, yani devlet ve din işlerinin ayrılması kabul edildi. Elbette Vatikan, bu durumdan hiç hoşlanmadı. Papa kızdı, din adamları şaştı kaldı.

Zira laikliğin kabulü, Katolik Kilisesi için birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyordu: Maddi yardımlar kesilecek, din dersleri kalkacak ve sonuçta Kilise güçten kaybedecekti… Nitekim öyle de oldu. Örneğin, bugün hiçbir işveren, çalışanlara dini inançlarına ilişkin soru sorma hakkına sahip değil. Hatta devlet bile, ülke sınırları içerisinde yaşayan Katolikler’in, Protestanlar’ın veya Müslümalar’ın sayısını tam olarak bilmiyor.

Ancak Almanya, Ludwisburg’daki Alman-Fransız Enstitüsü’nde görevli bilim adamı Profesör Henrik Uterwedde, teoriyle partiğin örtüşmediğini söylüyor. Uterwedde, “Fransa’da 1905’te kabul edilen laiklik yasası, devletin dinler karşısında tarafsızlığını öngörüyor. Ancak gerçekte durum farklı. Bu, özellikle devletlerin İslamiyet ve Müslümanlar’a karşı tutumlarında belli ediyor kendini“ diyor.

Avrupa’da en kalabalık „Müslüman ülkesi“

Yaklaşık 4 milyonu bulan Müslüman nüfusuyla Fransa, Avrupa’nın en kalabalık ‚Müslüman ülkesi’. Bu bağlamda Fransa’nın yaşadığı en önemli tartışmalardan biri okullarda başörtüsü yasağıydı. 15 yıl önce, ülkenin kuzeyindeki Creil’de iki kız öğrencinin, başörtüsü takıyor olmaları nedeniyle derslere alınmamalarıyla alevlenen tartışmanın boyutları giderek büyüdü.

Köktendinci unsurların güçlenmesini engellemek isteyen devlet çözüm yolları aramaya başladı. Derken Eylül 2004’te Fransa’daki okullarda başörtüsü, Museviler’in kippaları gibi dinsel simgeler yasaklandı. Şimdi, yasağa uymayanlar derse alınmıyor. Yasa ilk yürürlüğe girdiğinde özellikle başörtüsü yasağı nedeniyle günlerce protesto gösterileri düzenlendi ve yasağı kaldırılması istendi,

Ancak şimdi başörtüsü yasağının yarattığı ilk infial dinmişe benziyor. Birçok Müslüman yasağa uyuyor. Ancak gözlemciler, bu yasanın toplumsal birlik ve beraberliği güçlendireceğinden şüpheli. Elbette akla hemen Fransa’nın varoşlarında yaşanan sokak çatışmaları geliyor.

Yönetimin tutumu

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ise devletin tarafsız kalması gerektiğini iddia etse de, birçok kişi bu tutumun yanlış olduğunu, devlet hiçbir şeye karışmadığı için, zengin Arap ülkelerinin Fransız varoşlarında etkili olabildiklerini düşünüyor.

Öte yandan, devletin buralardaki cemaatleri kontrol altına alması da oldukça zor. İmamların dörtte üçü Fransız vatandaşı değil. Üçte biri Fransızca bile bilmiyor. Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, köktendincilerin gücünü zayıflatmak için, buralarda yaşayan insanları sosyal yaşama entegre etmeye çalışıyor.

Üç yıl önce de bir İslam Konseyi’nin kurulmasına ön ayak oldu. Profesör Henrik Uterwedde, bu konuda şunları dile getiriyor: “Hükümet bir tür Fransız İslam modeli oluşturmaya çalışıyor. Hükümet, kendilerine, demokratik topluma uyan bir İslamiyet istiyor.“