1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gül’ün Babacan desteğinin zamanlama ve anlamı

18 Şubat 2020

Abdullah Gül uzun yıllardır koruduğu suskunluğunu neden şimdi bozdu? Gezi’ye neden destek açıkladı? Gazeteci Murat Yetkin, Gül’ün açıklamalarını DW Türkçe için değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/3Xwg3
Ali Babacan ve Abdullah Gül. (ARŞİV)
Ali Babacan ve Abdullah Gül. (ARŞİV)Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 18 Şubat’ta Karar gazetesinde yayınlanan mülakatıyla Ali Babacan’ın kurma hazırlığında olduğu partiye ilk açık desteğini verdi. Bu, aynı zamanda Gül’ün uzun zamandan bu yana kamuoyu önüne ilk çıkışıydı. Cumhurbaşkanlığı süresinin bitiminin ardından Adalet ve Kalkınma Partisine (AKP) yeniden kayıt yaptırmayan Gül, bu mülakatla yalnızca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP ile arasındaki bütün kapıları kapatmakla kalmadı, karşısında saf tutmuş oldu.

Zaten Gül, Karar yazarlarının sorularına verdiği yanıtlarda; günümüz Türkiye'sine dair hemen hemen her konuda -yani sadece genel olarak değil, özel olarak her bir konuda da- Erdoğan gibi düşünmediğini ve tutum almadığını göstermiş.

Bunların başında, bütün yürütme yetkilerinin tek elde toplandığı mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yerine parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini söylemesi geliyor. Gül’ün “TBMM bugüne kadar hiç bu kadar önemsizleştirilmemişti. Bunun noksanlığını Türkiye hissediyor” sözleri önemli. Bu çıkışıyla Gül, CHP, İYİ Parti, HDP ve Gelecek Partisi ile aynı “parlamenter sistem” zemininde buluşmuş oluyor. Bu çerçevede HDP’yi dışlayıcı tutum takınmadığı ve Kürt sorununu artık ulusal bir sorun olduğunu söylemesi de önemli.

Murat Yetkin
Murat YetkinFotoğraf: Privat

Gezi’de yol ayrımı ve Suriye

Gül’ün bu mülakatta Erdoğan’ı her halde en rahatsız edecek -parlamenter sistemle birlikte- ikinci çıkışı da Gezi protestoları ve davası konusunda söyledikleri olmuştur. “Gezi onurumuzdur” demesi gerçi sosyal medyada kendisinin o dönemde Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan sert eleştiriler aldı. Öte yandan Gül ve Erdoğan arasında kamuoyuna yansıyan ilk ciddi görüş ayrılığının da Gezi Parkı protestoları konusundaki tutum farkından kaynaklandığı unutulmamalı.

Gül’ün mülakatının yayınlandığı gün, Gezi Parkı davasında Osman Kavala dahil bütün sanıklara beraat kararı çıkması iyi bir tesadüf oldu. Gül, tutuklu yargılanmanın uygulamada kurala dönüşmesine son verilmesini, Türkiye’yi rahatlatacak adımların ilk sırasında sayması da bu çerçevede dikkat çekiyordu.

Gül'ün, ilk yıllarında kendisinin de Cumhurbaşkanı olarak karar mekanizmasının başında bulunduğu Suriye siyasetine sert eleştiriler yöneltmesi bir başka konu; bu konuda gazeteci meslektaşların eleştirel yaklaşımı da dikkatten kaçmıyor. Gül’ün işlerin daha da kötüye gidişinde dönüm noktası olarak ABD’nin Türkiye’den desteğini çekmesi ve Rusya’nın 2015’ta Suriye’ye yüklenmesine “çıkış stratejisi olmadan” yakalanmış olunmasını göstermesi ağır bir suçlama. O dönemde Gül’ün görev süresi bitmiş, Erdoğan (2014 Ağustos ayında) Cumhurbaşkanı seçilmiş, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Başbakan olmuştu.

Gül’ün şu anda Türkiye’nin en ciddi sorunları arasında bulunan hayat pahalılığı, işsizlik gibi ekonomik sıkıntılara özel olarak değinmemesi bir eksiklik sayılabilir. Acaba Karar yazarları sorup yanıt mı alamadı, yoksa sormadılar, Gül de Ali Babacan’ın esas iddialı olduğu ekonomi konusunu özel olarak açmadı? O kısmını bilemiyoruz.

Neden şimdi konuştu?

Gül'ün Babacan’a bu kadar açık destek vermek için neden böyle bir zamanı uygun bulduğu, siyaset kulislerinde konuşulan konulardandı.

Öncelikle, Babacan’ın parti kuruluş tarihini birkaç defa ertelemesi zihinlerde bir belirsizliğin doğmasına yol açtı. AK Parti içinden ve dışından, yollarını Babacan ile birleştirme eğilimindeki bazı siyasetçiler, mesafeli durmaya başladı. Gül’ün çıkışı “Endişe etmeyin, sorun yok, ben de bu gemideyim” anlamını taşıyor. Yani Gül, Babacan’la birleşme cesareti kırılmış olanlara cesaret veriyor.

İkincisi, hem içeride, hem dışarıdaki siyasi çevrelere, kendisinin Babacan ile birlikte olduğunu resmen duyuruyor, tabanda ve tavanda mevcut bir hareket olacağı mesajını vermek istiyor. Bu ilgiye son zamanlarda katıldığım bütün uluslararası toplantılarda Türkiye’den havadis almak isteyenlerin Suriye ve Libya’nın yanı sırsa, Kavala ve Babacan’dan haber sormuş olmaları bu ilginin canlı olduğunu gösteriyordu.

Nihayet bir süredir Babacan ve ekibiyle parti program taslağı üzerinde birlikte çalıştığı bilinen Gül’ün çıkışı Babacan’ın partisinin kuruluşunun artık yakın olduğunun işaret ediyor. Nitekim parti kaynakları mart başında partinin kuruluşunu tamamlayacağı tahmininde bulunuyor.

Murat Yetkin

©Deutsche Welle Türkçe