1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

‘Hepimiz bu caddeden geçtik’

19 Mart 2016

İstanbul’da düzenlenen intihar saldırısı halk arasında kaygıları artırdı. DW’nin sorularını yanıtlayan Heinrich Böll Vakfı İstanbul Temsilcisi Kristian Brakel, saldırıya ilişkin tahminlerini dile getirdi.

https://p.dw.com/p/1IGM5
Türkei Istiklal-Straße in Istanbul
Fotoğraf: Reuters/M. Sezer

DW: Saldırı sonrasında İstanbul'da atmosfer nasıl?

Brakel: Günlerden bu yana sönük bir atmosfer vardı. Şimdi bu son saldırıdan sonra insanların kaygısı arttı. Bir saldırının kurbanı olma olasılığı çok düşük de olsa, bu saldırının düzenlendiği yer dikkati çekti. Zira hepimiz bu caddeden geçtik.

DW: Türkiye'deki durum, güvenlik birimlerinin birimlerinin kontrolü altında mı?

Brakel: Benim gözlemlerime göre uzun zaman boyunca çok az şey yapıldı. İstanbul'un şehir merkezinde bulunan güvenlik güçleri daha çok insanların gösteri yapmasını engellemek için görev yapıyordu. Ancak ocak ayında Alman turistleri hedef alan saldırının ardından değişiklikler fark edilmeye başlandı. Özellikle havalimanlarındaki güvenlik kontrolleri artırıldı, metrolarda kontroller sıkılaştırıldı. Alınan bu önlemler bizim Avrupa başkentlerinden bildiğimiz önlemlere benziyor. Avrupa'dan da bildiğimiz gibi, mutlak güvenliği sağlamak mümkün değil.

Kristian Brakel
Heinich Böll Vakfı İstanbul Temsilcisi Kristian BrakelFotoğraf: privat

DW: Bu saldırıyı kimin düzenlendiğini tahmin ediyorsunuz?

Brakel: İlk etapta söz konusu olabilecek üç seçenek mevcut. Bunlardan ilki saldırılarında özellikle turistleri hedef alan İŞİD. Bugünkü saldırının düzenlendiği İstiklâl Caddesi, İstanbul'a gelen turistlerin gittiği bir yer. Ama diğer yandan, bu saldırının biraz amatörce düzenlenmiş olması, İŞİD olasılığını zayıflatıyor. Örneğin, saldırı akşam saatlerinde düzenlenmiş olsaydı çok daha sayıda insanı etkileyebilirdi.

İkinci bir olasılık PKK ve ona bağlı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) gibi örgütlerin saldırıyı düzenlemiş olması. Ankara'daki son iki saldırının sorumluluğunu bu örgüt üstlenmişti. Siyasi gösterilere ve gerginliklere sahne olabilecek, Nevruz'un pazartesi başlayacak olması, saldırının bu gruplar tarafından düzenlendiği olasılığını güçlendiriyor. PKK saldırılarını bütün ülkeye yayacağını duyurmuştu. Ancak PKK ve TAK'ın saldırılarında özellikle güvenlik güçlerini hedef aldığını düşününce bu tez de zayıflıyor. Ankara saldırılarından sonra basına yaptıkları açıklamalarda, saldırılarda hedefin polis olduğu vurgulanmıştı.

Üçüncü bir olasılık ise aşırı solcu bazı gruplar. Bu tür grupların saldırıları genellikle deneyimsiz gençler tarafından gerçekleştirildiği için bu güçlü bir olasılık gibi görünüyor. Ancak bir yandan da normalde bu tür gruplar emniyet güçlerini veya yabancı temsilcilikleri hedef aldıkları için bu olasılık zayıflıyor.

DW: Bu saldırılarla Türkiye'de kırılgan bir durumun hâkim olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa Birliği mülteci krizinin çözümünde Türkiye'ye yönelik tutumunu yeniden mi düşünmeli sizce?

Brakel: Bunları birbirinden ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye ile yapılan pazarlıkta ortaya çıkan bir çok soru var. Mültecilerin hakları, Avrupa'daki sığınma hakkı gibi konular bu sorular arasında bulunuyor. Ancak bu tür saldırılarla aradaki bağlantı olduğunu düşünmüyorum. Eğer Türkiye'de güvenliğe ilişkin durum daha da kötüleşirse, Avrupa'nın da izlediği tutumu bir daha düşünmesi gerekebilir. Ama şimdi önemli olan, Türk devleti ile PKK arasındaki barış sürecinin yeniden başlaması gerektiğinin Türkiye'ye açık bir şekilde gösterilmesidir.

Ortadoğu uzmanı Kristian Brakel, Heinrich Böll Vakfı'nın İstanbul temsilcisi olarak görev yapıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Daniel Heinrich