1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

HS: Tatil sezonu herkes için gerçek bir sınav olacak

14 Temmuz 2020

Koronavirüs salgını döneminde tatil ve Polonya’da Andrzej Duda’nın kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçimi, Alman basınında öne çıkan konu başlıklarını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/3fGkc
Fotoğraf: Reuters/E. Calvo

Koronavirüs döneminde tatil konusunu irdeleyen Mitteldeutsche Zeitung, salgın gerçeği nedeniyle insanların eskiden olduğu gibi rahat bir tatil yapamadığını şu cümlelerle ifade ediyor:

"İnsanın koronavirüse rağmen hayalini kurduğu tatili yapabileceğini düşünmenin artık bir gerçekten ziyade illüzyon olduğu, giderek daha fazla idrak ediliyor. Özellikle de tatil kavramına, hiçbir şeyle ilgilenmemek, ruhu dinlendirmek, ya da her şeyi dikkate almamak gibi davranışlarla aynı anlam yükleniyorsa. Şu an için koronavirüsten tatil almak, ara vermek mümkün değil. Sadece koronavirüslü bir tatil yapabilmek söz konusu. Siyasetin buradaki görevi, toplumda aldatıcı bir güvenlik duygusu oluşmasının önüne geçmek. Bunun için de maske zorunluluğunun ve sosyal mesafe ile karantina kurallarının net bir biçimde ifade edilmesi, hatta gerekirse yasal zorunluluk haline getirilmesi gerekiyor."

Aynı konuyu sayfalarına taşıyan Heilbronner Stimme gazetesi, Almanya Sağlık Bakanı Spahn ve Robert Koch Enstitüsü Başkanı Lothar Wieler’in halkı devamlı olarak uyaran tavırlarının doğru olduğu görüşünde:

"Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn ve Robert Koch Enstitüsü Başkanı Lothar Wieler, halkı dikkatli olma ve hem hijyen hem de sosyal mesafe kurallarına dikkat etme konusunda uyararak doğru yapıyor. Şu sıralarda başlayan tatil sezonu Almanya ve birçok başka ülke için gerçek bir sınav olacak. İkinci bir pandemi dalgasına engel olunacak mı, yoksa sonbaharda ekonomi ve toplum açısından sonuçları korkunç olabilecek yeni bir kısıtlama dönemi tehlikesi yaşayacak mıyız? Alman Ballermann turistlerinin (ed. özellikle İspanya’nın Mayorka Adası’nda, sadece eğlence odaklı, bol alkol tüketilen tatil anlayışı) geçen haftasonunda gösterdiği asosyal tavırlar, tatile gidenlere dönük yapılan makul olma çağrısının yerine ulaşıp ulaşmadığı konusunda kuşku yaratıyor. Ischgl’den (ed. Avusturya’da kayak tatili merkezi. Salgının başında burada koronavirüs patlaması yaşanmıştı) bu yana biliyoruz ki, az sayıda parti turisti bu tehlikeli virüsü kitlelere bulaştırmak için yeterli olabiliyor. Rahatlatıcı bir perspektif değil bu."

Polonya'da Cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 51'lik oy oranıyla görevdeki Andrzej Duda kazandı. Duda, otoriter eğilimleri nedeniyle Avrupa'da geçen yıllarda eleştirilen bir isimdi. Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumunda şu satırları okuyoruz:

"İktidardaki milliyetçi-muhafazakar PiS partisi, adayı Duda'nın seçimi kazanmasıyla, üç yıl sonraki meclis seçimlerine kadar ülkenin otoriter bir devlete dönüştürülmesi sürecini devam ettirebilecek. PiS'in önde gelen yetkililerinin seçim kampanyaları sırasındaki, "medyaya çekidüzen verecekleri" gibi açıklamaları daha kötüsünün de geleceği endişesini doğuruyor. Duda'nın ikinci görev döneminde aniden hükümeti düzeltici bir rol üstlenmesini ummak yersiz… Duda'nın rakibi Trzaskowski ve muhalefetin, kazandıkları görece zaferi nasıl kullanacakları, Polonya'nın geleceği açısından büyük önem taşıyor. Özellikle genç nesilde pekçok taraftarı bulunan büyük liberal-demokrat cepheyi konsolide etmeyi başarabilecekler mi?"

Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumu ise şöyle:

"İktidar partisi PiS'in programında, yargı reformunun tamamlanması da bulunuyor. Yani Polonya'da hukuk devletinin sonunun getirilmesi. Medyaya karşı topyekûn saldırılar da devam edecektir. Duda bu tür kilit önem taşıyan konularda boyun eğmeye devam ederse Polonya demokrasisini yıkan biri olarak tarihe geçecektir. İş bu noktaya varır mı, biraz da muhalefete bağlı. Duda'nın seçimlerdeki rakibi Rafal Trzaskowski, dahil olduğu siyasi cephenin hatalarını kabul etmişti. Liberal-muhafazakarlar 2015 öncesinde iktidarda geçirdikleri sekiz yılda insanlara kapitalist sömürüyü arsızca dayatarak Polonya'da ekonomik mucizeyi ilerletmişlerdi. Sosyal politika adını hak edecek bir politikaları olmadan Polonya muhalefeti bir daha iktidar yüzü göremeyecektir."

DW/ET,BK,SSB

© Deutsche Welle Türkçe