1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İşsizlik sosyal çöküntü yaratıyor

Karin Lamsfuss19 Mart 2005

Almanya’da 5 milyonun üzerine çıkan işsizlik şu anda ülkenin en büyük korkusu haline geldi. Yaşanan maddi sorunların yanısıra, işsizlik ciddi bir sosyal ve psikolojik çöküntü anlamına geliyor. Karin Lamsfuss'un haberi...

https://p.dw.com/p/AabK
Almanya'da işsiz sayısı 5 milyonun üzerine çıktı...
Almanya'da işsiz sayısı 5 milyonun üzerine çıktı...Fotoğraf: dpa

İşsizlikten etkilenme kimilerinde günlük yaşamını organize edememeye kadar varıyor. İşsizliğin kadın ve erkeklerin sağlığını nasıl etkilediği araştıran Bremenli Sosyolog Cornelia Bormann, en fazla etkilenenlerin Almanya’nın batısında yaşayan erkekler olduğunu saptamış. Bormann, araştırmanın başında bunun aksini tahmin ettiklerini, ama beklentilerinin çıkmadığını söylüyor. Batıda her üç erkekten biri işsizlik yüzünden hasta olurken, doğuda bu yedide bir.

Cornelia Bormann bu sonucu iş dünyasına bakıştaki farklılığa bağlayarak “Alman Demokratik Cumhuriyeti zamanında devlet herşeyden sorumluydu, işsiz kalanlar bunu kendi sorunları olarak algılamıyordu. Bugün de işsiz kalanlar benzer şekilde düşünüyor, kendilerini suçlu görmüyor. Doğu eyaletlerindeki bir başka farklılıkta işsizliğin tüm sosyal sınıflarda yüksek olması” diyor.

Kimlik kaybetmek

Kendisini işi üzerinden tanımlayan, sosyal çevreleri iş yeri ile sınırlı olan insanlar işsizlikten en fazla etkilenenler. İşten çıkarılmak, kimliklerinin bir parçasını kaybetmek anlamına geliyor. Sosyologlar bu olgunun batılı ülkelerde yaygın olduğunu vurguluyor.

Amerikan rüyası olarak da adlandırılan, “yeteri kadar çaba gösterirsen, herşeyi başarabilirsin” anlayışı, işsizliğin sorumluluğunu bireye yüklüyor. İşsiz kalan suçlu oluyor. İşsizliğin sosyal sistemleri zorlaması onları işsizleri adeta toplumsal suçlu haline getiriyor.

Kadınlar mücadelede daha başarılı

Araştırmanın ilginç bir sonucu kadınların bu sorunla bireyselleştirmeden başa çıkabilmeleri. Bunlardan biri olan İris Banner, “Herkes bizi suçluyor. İş Bulma Kurumu’na gittim, ’52 yaşındasınız ve İngilizce bilmiyorsunuz, siz iş bulamazsınız’ dediler. Bu benim için bir sorun, ama kişisel sorunum değil. Şimdi başka şeyler yapmaya çalışıyorum, vaktim var, çocuklarla, gençlerle ilgileniyorum” diyor.

İris Banner, başvurduğu her yerden olumsuz yanıt alınca çok kötü olduğunu kabul ediyor. Ama 50 yaşın üzerindekilerin iş bulamamasının toplumsal bir sorun olduğunu biliyor. Kuşkusuz kadınların toplumsal rolleri bu kabullenmeyi kolaylaştırıyor. Sosyolog Cornelia Bormann, yaşamında mücadele vermek zorunda kalanların ve farklı işleri denemiş olanların daha cesaretli olduğunu söylüyor:

“Erkeklerin çoğu kendilerini işleri ile özdeşleştiriyorlar, o yüzden de işsiz kalınca hasta oluyorlar. Ayrıca hala ailenin geçimini sağlama sorumlulukları var. Çalışmayan kadın toplumsal açıdan da tepki görmüyor, ama bu erkeklerde aynı değil.”

Erkekler daha fazla etkileniyor

Klasik rol dağılımı işsizlikten erkeklerin daha fazla etkilenmesine neden oluyor. Sosyologlar, işsizliğin aşılamaması durumunda alternatif yaşam biçimleri üzerine düşünmek, yaşamın çalışmaktan ibaret olmadığının hatırlanması gerektiğini hatırlatıyorlar.