1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İki dini buluşturan sözlük

18 Ekim 2013

Hrıstiyanlık ve İslam dünyası arasında kavram karmaşalarının önüne geçmek için ‘İslamiyet-Hrıstiyanlık Kavramları’ adlı bir sözlük hazırlandı.

https://p.dw.com/p/1A1xp
Image #: 13543334 Egyptian protesters holds a Christian cross and the Koran, Islam's holy book, while others shout slogans at Cairo's Tahrir Square on March 11, 2011 as hundreds of Egyptians demonstrated against sectarianism, following religious clashes that left at least 13 people dead. UPI/Mohammed Hosam /LANDOV
Fotoğraf: picture-alliance/landov

Tek Tanrılı dinler, ortak bir kaynağa dayanmalarına rağmen tarihsel süreçte yayıldıkları toplumların kültürlerinden ve gelişiminden etkilenerek birbirlerinden önemli ölçüde ayrılmışlar. Hatta bu dinlerdeki benzer kavramlar bile zaman zaman farklı anlamlar içerebiliyor.

Hrıstiyanlık kökeninden hareketle dinler arası diyalog çalışmaları yapan Alman Eugen Biser Vakfı da, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile yürütülen diyalog sempozyumlarında kavramlar bazında iki dinin birbirlerini doğru anlamadıklarını tespit etmiş. Vakıf, bu tespitten hareketle Ankara Üniversitesi ile birlikte ‘İslamiyet-Hrıstiyanlık Kavramları’ adlı bir sözlük çıkarmaya karar vermiş.

Yedi yıl süren yoğun bir çalışmanın ardında meraklısıyla buluşan ‘İslamiyet-Hrıstiyanlık Kavramları Sözlüğü, iki din ve kültür arasında doğru diyaloğun kapısını aralamayı hedefliyor.

Sözlük iki din arasındaki klişeleri yıktı

Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Bilimleri Öğretim Üyesi Dr. Ayşe Başol da, Eugen Biser Vakfı’nda akademik personel olarak çalıştığı yıllarda sözlüğün oluşumuna hem Türkçe hem Almanca olarak katkı sağlamış. Başol, sözlüğün hazırlık çalışmaları esnasında akademisyenlerin ilginç tecrübeler edindiğini, bu çerçevede de bazı klişe ve önyargıların yıkıldığını ifade ediyor:

“Deneyimler konusunda şunu söyleyebilirim, belirli kavramların derinlemesine tartışılıp, açıklanmaya ihtiyaç duyduğunu fark ettim. Örneğin çokeşlilik maddesi ile ilgili ön algılamalar olduğunu gördük, yani Hrıstiyanlık’ta böyle İslamiyet’te böyle şeklinde bazı kabuller mevcuttu. Hrıstiyanlar, çokeşliliğin İslamiyet’te öncelenen, kabul gören bir şey olduğunu düşünüyorlardı. Oysa Müslümanların yazdıkları maddede, Kuran’ın böyle bir şeyi öncelemediği, bununla ilgili olan ayetin, öksüz yetim kız çocuklarının haklarını korumak amacıyla vahiy edildiği belirtiliyor. Dolayısıyla Hrıstiyan teologlar da, demek ki bu kavram düşündüğümüz gibi değilmiş dediler. Yani çalışmalarımız esnasında bu tür olaylara çok sık rastladık. Sözlük bir anlamda iki din arasındaki klişeleri yıktı.”

Aynı şekilde sözlüğün oluşumunda yer almış Alman yazarlardan Eugen Biser Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Richard Heinzmann da, başta İslamcılar nedeniyle kamuoyunda oluşan önyargıların ve klişe kavramların bu çalışmalarla su yüzüne çıktığını kaydediyor:

“Cihat kelimesinin öncelikli olarak askerî bir terim değil, kişinin nefsini terbiye ettiği, kişisel disiplini anlatan bir kavram olduğunu, ilk bu çalışmalar esnasında öğrendim. Daha önce kamuoyunda sıkça kullanıldığı gibi kutsal savaş anlamına geldiğini sanıyordum. Buna benzer daha pek çok kavram bulunuyor, son derece basit ama bilmediğimiz.”

Bildbeschreibung: A church and a mosque side by side in Beirut . Foto: Khaldoun Zein-Eddine / DW Angeliefert von Khaldoun Zein-Eddine am 12.10.2013
Beyrut'tan bir kareFotoğraf: DW/K.Zein-Eddine

İlahiyat öğrencileri ne düşünüyor?

Eugen Biser Vakfı’nın sözlüğü tanıtmak için düzenlediği, teoloji ve ilahiyat öğrencilerini bir araya getiren ‘Avrupa Konteksti içinde Hrıstiyanlık-İslam İlişkileri’ adlı seminerde de iki din arasında bu tür çalışmaların önemine dikkat çekiliyor.

Protestan Teolojisi Öğrencisi Christoph Schröder, diyalog için önce dinlerin birbirlerini anlamaları gerektiğini belirterek, sözlüğün bu konuda büyük katkı sağlayacağını söylüyor:

“Bence bu projede en dikkat çeken taraf, belirli teolojik kavramların hem Hrıstiyanlık hem de Müslümanlık perspektifinde ele alınmış olması, yani sözlüğün taşıdığı gerçek manada bir diyalog karakteri var. Ayrıca her iki tarafı memnun eden bir diğer nokta da sözlükte yer alan kavramların o dinin teologlarınca tanıtılıyor olması.”

Seminere katılan ilahiyat fakültesi öğrencisi Büşra Şengül de sözlüğün eşit şartlarda bir diyalog için ilk adım olduğunu belirterek özellikle okullarda ve üniversitelerde böyle bir kaynağa ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor:

“Güncel hayatta da şeriat, cihat ya da İslam ile ilgili birçok yanlış anlaşılmalar olduğu için iki din arasında aynı göz hizasında sağlam bir diyalog gerçekleşemiyor. Dolayısıyla konuşmalarımızda hem birbirimizi iyi anlayamıyoruz, hem de diyaloğumuz eksik kalıyor. Bu sözlük sayesinde eğer ben cihat ya da İslam dediğimde Hrıstiyanlar kastettiğimi anlayabiliyorlarsa o zaman tarafsız bir konuşma imkânı da doğacaktır. Bu nedenle üniversitede böyle bir kaynakla çalışabileceğimi düşünüyorum.”

A minaret of the Mohammed al-Amin Mosque and two crosses on top of the Maronite St George Cathedral are seen in downtown Beirut, Lebanon, Sunday, Sept. 17, 2006. Authorities in Lebanon, where Christians account for the highest percentage of population in any Arab nation, have tightened security outside churches as a precaution against possible attacks by militants angered by comments on Islam by the Pope. (AP Photo/Petros Karadjias)
Fotoğraf: AP

Sözlük herkese hitap etmeyi hedefliyor

Eugen Biser Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Richard Heinzmann da , ‘İslamiyet-Hrıstiyanlık Kavramları Sözlüğü’nün doğru bilgiyle diyaloğa bir kapı aralamayı hedeflediğini, bu nedenle de son derece sade bir dil kullanmaya özen gösterdiklerini aktarıyor:

“Sözlükte yer alan kavramlar, insanın komşusunu gerçek manada anlamasını sağlayan basit ama son derece gerekli bilgiler. Şayet biriyle dinî bir konuşma yapacaksınız, o kişinin neye, niçin inandığını bilmeniz gerekir, o zaman onun ritüellerini ya da ihtiyaçlarını anlayabilirsiniz. Bu elbette diyaloğun ikinci aşamasını oluşturuyor. Sözlüğün hedefi ise ilk aşamayı gerçekleştirmek, yani sağlam bilimsel temellere dayanan bilgiyi bilim adamlarına değil, geniş kitlelere ulaştırabilmek.”

©Deutsche Welle Türkçe

Haber: Özlem Coşkun

Editör: Ahmet Günaltay