1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İklim Konseyi Tayland’da toplandı

Joachim Hagen/DW, Ajanslar30 Nisan 2007

Küresel ısınmaya karşı alınabilecek önlemleri içeren, BM Dünya İklim Konseyi tarafından kaleme alınan raporun üçüncü ve son kısmı, Tayland’ın başkenti Bangkok’ta başlayan konferansın son gününde açıklanacak. Ancak asıl mesele siyasilerin bu tavsiyelere ne oranda uyacakları.

https://p.dw.com/p/AZOU
Konferanstan çıkacak rapor, G-8 ülkelerinin Haziran'daki zirvesinde de ele alınacak.
Konferanstan çıkacak rapor, G-8 ülkelerinin Haziran'daki zirvesinde de ele alınacak.Fotoğraf: AP

BM Dünya İklim Konseyi’nin uzun ve zahmetli çalışmalar sonucu hazırladığı dördüncü iklim raporunun üçüncü ve son bölümüyle ilgili görüşmeler, Tayland’ın başkenti Bangkok’ta başladı. Küresel ısınmaya dair mevcut bilimsel gözlemlerin yer aldığı ilk bölüm, 2 Şubat’ta Paris’ta açıklanmıştı. 6 Nisan’da Brüksel’de onaylanan ikinci bölüm ise daha ziyade küresel ısınmanın muhtemel etkilerini kapsıyordu. Bangkok’ta 4 Mayıs Cuma günü açıklanması öngörülen üçüncü ve son bölümse küresel ısınmanın yavaşlatılması ve etkilerinin azaltılması için alınabilecek önlemlere ilişkin tavsiyeleri içerecek.

Küresel ısınmaya karşı alınması gerek önlemler konusunda aslında iklim raporunu kaleme alan Dünya İklim Konseyi bünyesindeki yaklaşık 2 bin 500 uzman da hemfikir. Bu nedenle de Tayland’ın başkenti Bangkok’ta hafta boyunca sürecek tartışmaların odağında küresel iklim raporunun üçüncü ve son bölümünündeki tavsiyelerin yer alması beklenmiyor. Meselenin özünde, BM’e üye ülkelerin, rapordaki tavsiyelere ne ölçüde riayet etmeye hazır oldukları sorusu yatıyor. Bu nedenle de Cuma günü açıklanacak raporun asıl muhataplarının politikacılar olduğu belirtiliyor.

Taslak üzerinde değişiklikler

Bir hafta sürecek konferansa katılacak bilim adamları ve diplomatlar, dünyanın karbondioksit, metan ve diğer ısı tutan gazların artan seviyelerinin nasıl azaltılacağına dair hazırlanan rapor taslağına son şeklini verecek. Konferans boyunca üzerinde değişiklikler yapılması beklenen taslakta, ülkelerin, 2030'a kadar dünya genelinde emisyonları azaltacak siyasetler benimsedikleri takdirde iklimi koruyabilecekleri belirtiliyor.

Rapor taslağında kömür gibi karbon ağırlıklı yakıtlardan vazgeçildiği, enerji verimliliği artırıldığı ve tarım sektöründe reformlar yapıldığı takdirde emisyonların şimdiki seviyenin altına düşürülebileceği de ifade ediliyor.

Bangkok’taki toplantıya da katılan ve iklim raporunun hazırlanmasında önemli katkıları olan Alman Flensburg Üniversitesi’nde görevli enerji ve çevre yönetimi uzmanı Prof. Olav Hohemeyer, raporun ilk iki bölümüne ilişkin Paris ve Brüksel’de düzenlenen toplantılarda da tüm tartışmaların yine aynı eksende yapıldığını hatırlatıyor.

İtiraz hakkı ve enerji dağıtımı

Prof. Hohemeyer “Bangkok’taki görüşmelerin özünü yansıtacağından hareketle, politikacılara yönelik hazırlanacak bu özet belgeye ilişkin yine hararetli tartışmalar yaşanacak. Özellikle ABD, Çin ve Suudi Arabistan tarafından temsil edilen bir takım çıkar grupları, her zamanki gibi pişmiş aşa su katmaya çalışacaklardır. Bu nedenle politikacılar açısından bağlayıcılığı olan kesin ifadelerin raporda yeralmasını engellemek isteyecekler. Diğer taraftan özellikle bazı Avrupa ülkeleri ise bilim insanlarının bulgularının politikaya da uyarlanabilmesi için raporda daha açık ifadelerin yeralması yönünde çaba gösterecektir“ diyor.

BM İklim Raporu’nda yer alan maddelerin her biri, tüm ülkelerin onayına sunuluyor. Yani bir ülke, herhangi bir ifadeyi beğenmezse, buna itiraz edebiliyor. Bu durumda söz konusu ifade ya değiştiriliyor ya da tümüyle rapordan çıkarılabiliyor.

Prof. Hohemeyer, küresel ısınmayla mücadelede alınabilecek önlemlerin yeralacağı iklim raporunun üçüncü bölümünde en can alıcı noktanın, enerji üretimi olacağını vurguluyor: “Burada sözkonusu olan, enerjinin akıllı, tasarruflu ve verimli şekilde kullanımıdır. Bu, ilk basamağı teşkil ediyor. İkinci aşamada ise karbondioksit içermeyen enerji üretimi yeralıyor. Bunu başarmanın en iyi yolu da yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmekten geçiyor. Aslında fazlasıyla mevcut olan bu kaynakların tek olumsuz yönü oldukça pahalı olmasında yatıyor.“

"Nükleer santraller de çözüm değil"

Alman uzman, iklimin korunmasında nükleer enerjinin ise köklü bir alternatif olduğuna inanmıyor. Prof. Hohemeyer, sera etkisine neden olan karbondioksit ve benzeri gaz salınımının söz konusu olmaması nedeniyle bazı uzmanlar tarafından dile getirilen nükleer santrallerin yaygınlaştırılması fikrinin uygulamaya konulması durumunda, yeryüzündeki uranyum yataklarının, ham petrol rezervlerinden çok daha çabuk tükenebileceği uyarısını yapıyor.

Bu konferansta yayımlanacak rapor, sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu G-8'in Haziran'da yapacağı toplantıda ele alınacak.