1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İlk neslin öğretmenleri

24 Kasım 2011

İlk nesil Türk göçmenler Almanya’ya geleli 50 yıl oldu. Bu göçmenlere eşlik eden, Türkiye’den gelen öğretmenler de vardı. Köln’de 30 yıl öğretmenlik yapan Sefer Özden onlardan biri...

https://p.dw.com/p/12y4L
Fotoğraf: DW

1974 yılında Almanya’ya gelen Sefer Özden, memleketinden ayrılırken sıla hasretinin bu kadar uzun süreceğinden belki de habersizdi. Gazi Üniversitesi'nde Almanca Öğretmenliği bölümünde okuyan ve üniversite eğitiminin bitmesinin ardından Ankara’da, Kızılcahamam Lisesi’nde öğretmenlik yapmaya başlayan Özden’in Almanya macerası Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı bir yüksek lisans bursu ile başlar. Özden’in amacı, Almanya’da ihtisasını tamamlamak ve üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışmak üzere yeniden Türkiye'ye dönmektir.

Özden’in burs için başvurduğu yıllar, Türkiye’de de siyasi çalkantıların günlük hayatı derinden etkilemeye başlamış olduğu bir dönemdir. 1971 yılındaki askerî muhtıranın ardından ülkede sağ-sol çatışmaları artmış, baskılar çoğalmıştır. Özden, işte bu atmosferde, 1974 yılında tam da Kıbrıs çıkarmasının yapıldığı gün Almanya’nın o dönemki başkenti Bonn’a ilk adımını atar.

Ancak bulduğu ülke, pek de beklediği gibi değildir: “Bonn’da sınıf arkadaşlarım vardı elçilikte, ilk önce onlarda kaldık. Sonra bir ev bulduk ama rezalet bir ev. Beş altı merdivenle aşağı iniliyor, meğer çamaşır odası imiş. Işığı kapattığınız zaman sivrisinek istila ediyor. Kızılcahamam’da lise müdürüydüm geldiğimde; lacivert takım elbiseyle, kravatla geldik. Sonra böyle bir yer gördüğümüzde sükût-u hayale uğradık. Dedik, Almanya bu mu?” İlk izlenimler olumsuz da olsa, yaşam koşulları gittikçe zorlaşan Türkiye’ye dönmek de artık pek kolay değildir.

Sefer Özden im Männercafe
Fotoğraf: DW

“Kırk yılda çok şey değişti…”

Sefer Özden’in bursu iki yıl sonra kesilir. Almanya’da çeviri gibi ek işler yapmaya başlayan Özden’in eşi ve iki çocuğu da artık yanındadır. Ancak maddi sıkıntılar kadar, oturma izni, çalışma izni gibi bürokratik engeller de ailenin yaşamını zorlaştırmaya başlar. Ta ki Köln’de bir okulda yeniden öğretmenliğe geri dönme imkânı doğana kadar. 1976 yılında Köln'ün Chorweiler semtindeki “Heinrich-Böll Gesamtschule” okulunda Türkçe öğretmenliği yapmaya başlar.

Özden o günleri şöyle anlatıyor: “Zamanında hazırlık sınıfları vardı Türkiye’den yeni gelenler için, doğrudan Alman sınıflarına almıyorlardı. Bir nevi Türk sınıfları diyebiliriz. İki yıl orada çalıştım sonra buradaki Gesamtschule (karma okul) ihtiyaç duymuş, oraya geçtim. Orada da Almanya’da ilk defa olarak Türkçe'yi birinci yabancı dil, seçmeli ders olarak kabul ettirdik. Tabii Türkçe'nin bu şekilde okutulması çok yararlı oldu, sınıf geçmede, okul bitirmede etkisi oldu.”

Kırk yıl önce bugün Almanya’daki Türk toplumu da şu anda olduğundan daha farklı bir noktadaydı. Genelde Anadolu’nun çeşitli köylerinden Almanya'ya gelen ilk nesil göçmenlerin çoğu Türkiye’de de fazla eğitim almamış, Almanya’ya ise sadece çalışmak amacıyla gelmişti. Ancak göçmen alımının durdurulması ile birlikte Türkler de 70’li yılların başlarında Almanya’ya yerleşmeye ve ailelerini de yanına almaya başladı. Eğitim, bu ailelerin en önde gelen sorunlarından biriydi. Türkiye’den gelen çocuklar okullara uyum sağlamakta zorluk çekiyor, Almanca bilmedikleri için seviyelerinin çok altında okullarda eğitim görmeye mecbur kalıyorlardı. Öğretmen Sefer Özden’in o günlere dair izlenimleri şöyle: “Kırk sene evvel hiçbiri Almanca bilmiyordu, çocukları yoktu. Şimdi, çocukları yetişti. Biz burada ilk zamanlar hem Türkçe mektup yazıyorduk, hem de Almanca mektuplarını okuyor yazıyorduk. Türk çocuklar o zamanlar sadece ortaokula gidiyorlardı, Realschule (üst dereceli ortaokul) ya da Gymnasium (üniversiteye yönelik, iyi dereceli liseler) farkında değillerdi. Zamanla bu konuda epey mücadele yapıldı.”

“İntibak kolaylaştı”

Sefer Özden, kendi çalıştığı okulun müdürünün de sınıftan bazı öğrencileri iyi dereceli okullara yönlendirmesine karşı çıktığını ve bunun mücadelesini verdiğini söylüyor. Özden’e göre birinci nesil büyük zorluklar yaşadı. Ancak yıllar içerisinde Almanya’daki Türk toplumu büyük aşamalar kaydetti. “Şimdi her ailede, okula giden sayısı arttı, Almanca bilenler arttı, üniversitede okuyanlar arttı. Eski o zavallı toplumdan kurtuldu. Pek çok konuda belli aşamalara gelen insanlarımız var. Okullarda da önemli sorunlar ortadan kalktı. O zaman çok büyük derecede dil sorunu vardı ve Türkiye'den geliyorlardı, intibakları oldukça zordu. Şimdi o konuda daha rahatlar.”

Öğretmenlikten emekliliğe

Öğretmenlikle birlikte, Almanya’ya yerleşmek de kolaylaşır. Sefer Özden Heinrich-Böll okulunda tam 30 yıl Türkçe öğretmenliği yapar. Öğretmenliği boyunca çeşitli derneklerde, kuruluşlarda görev alan Özden, 2006 yılının sonunda emekliye ayrılır. Hayatı iki ülke arasında geçmiş, anadilini Almanya’da da öğretmeye devam etmiş, hayatının 43 yılını mesleğine adamış olan Özden başlarda emekliliğe alışmakta zorlandığını söylüyor: “Emekli olunca insan ilk zamanlar inanamıyor. Çünkü belli bir disipline, belli bir hayat akışına alışmış biri birdenbire boşlukta hissediyor kendini, birdenbire boşluk, yalnızlık hissine kapılıyorsunuz”. Özden o günden bu yana, Almanya’da emekli olan pek çok Türk göçmen gibi, yaz aylarını Türkiye’de, kış aylarını Almanya’da geçiriyor. Peki, uzun yıllar memleket hasretiyle yaşayan emekliler niçin temelli olarak Türkiye’ye dönemiyor? Özden’e göre bunun belli başlı nedenleri var: “Burada altyapı daha iyi, şehirlerdeki yaşam daha kolay, Almanya o açıdan belli bir seviyeye gelmiş durumda. Sağlık hizmetleri de rol oynuyor, ayrıca çocuklar da burada, onlar da dönmek istemiyor” sözleriyle Almanya'dan tam olarak kopamamasının nedenlerini açıklıyor 70 yaşındaki Özden.

Altern in der Fremde Sefer Özden Ören Türkei
Fotoğraf: privat


Gurbette yaşlılık

Özden'e göre, hangi yaşta olursa olsunlar, göçmenlerin karşı karşıya olduğu en büyük sıkıntı, aidiyet sorunu. Emekli öğretmen hislerini, “Ben nereye aitim? Almanya’ya mı aitim, Türkiye’ye mi aitim? Türkiye’ye ait olmak istiyorum, fakat oranın itici, güven vermeyen yönleri var. Buranın edemediğim tarafları var çok. O bakımdan bizim en büyük problemimiz de bu, hangi yaşta olursak olalım. Bu şizofren bir durum, ikiye bölünmüş durumdasın ve karar veremiyorsun" sözleriyle açıklıyor.

“İnsan hissettiği yaştadır” diyen Özden, emeklilik günlerini Köln’deki Türk kahvesinde arkadaşları ile tavla oynayarak, bulmaca çözerek, yürüyüş yaparak, eşi ve çocuklarına zaman ayırarak geçiriyor. Ancak Özden’in hobileri arasında, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformlarını kullanmak da bulunuyor. “Twitter’da siyasi şeyler yazıyorum” diyen Özden’in temelli olarak Türkiye’ye yerleşme hayali ise sona ermiş değil: “Temennimiz Türkiye'ye uygun bir sistemin gelmesi, gönlümüz Türkiye'den yana.”

İki ülke arasında gelgitler yaşayan, Almanya’ya gönülden bağlanamayan, ancak Türkiye’ye de dönemeyen ve Almanya’da yaşlanan ilk kuşak göçmenlerden yalnızca biri Sefer Özden.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber-Röportaj: Başak Özay, İrem Özgökçeler

Editör: Murat Çelikkafa