1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İngilltere'nin önerisi ne anlama geliyor?

Bernd Riegert / DW7 Aralık 2005

AB Dönem Başkanı İngiltere’nin, AB hükümet ve devlet başkanları zirvesi öncesinde, bütçe anlaşmazlığının giderilmesi için sunduğu öneri tartışılmaya devam ediyor. İngiltere ile Fransa arasında bir çekişmeye dönüşen bütçe konusundaki yeni önerinin ne anlama geldiğini DW Brüksel muhabiri Bernd Riegert irdeledi:

https://p.dw.com/p/AZsF

“Avrupa başkentlerinde şimdi, ‘İngiltere’nin bu işten çıkarı ne’ sorusuna cevap aranıyor. Bazı üyeler, özellikle AB’ye ödedikleri aidat ile aldıkları yardım denk olan ülkeler bu öneri ile hedeflerine vardılar. Bu ülkeler, bütçenin AB’yi ekonomik çapının yüzde 1’indin fazla olmamasını istiyorlar. İngiltere’nin önerisi bunun biraz üzerinde, ama eskisi kadar değil ve böylece tasarruf hedefi neredeyse tutturulmuş oluyor. Ancak Birlik’e yeni katılacak üyeler, önceden duyurulan teşviklerin %10 oranında kesintiye uğrayacağı önerisi ile kendilerini aldatılmış hissediyor. Şimdiye kadar bu desteği gören Batı ve Güney Avrupa devletlerinden İspanya, Portekiz, İrlanda ya da Yunanistan da bu durumdan etkilenecekler.

Yeni öneri ile İngiltere Başbakanı Tony Blair’in daha önceki hedeflerinden vazgeçtiği söylenebilir. Blair, dönem başkanlığını devraldığı yaz başındaki zirvede, bütçenin modernize edilmesi gerektiğine vurgu yapmıştı. Birlik’in önceliklerini belirlemesi gerektiğini belirten İngiltere Başbakanı, kaynakların daha fazla eğitim, araştırma ve istihdama ayrılmasını buna karşılık rekabet gücü fazla olmayan tarım sektörüne ödenen teşvikin azaltılmasını önermişti. Blair’in bu saptaması aslında doğruydu ancak diğer üyelerden aradığı desteği bulamadı. Üye ülkelerin çıkarları, Birlik ruhundan ağır bastı.

Tüm bunların neticesinde 2007-2013 dönemi için ağır tasarruf önlemlerinin öngörüldüğü bir acil çözüm planı ortaya çıktı. Son öneri, bütçenin çerçevesini AB Komisyonu’nun öngördüğü gibi 1 trilyon euro olarak değil, 847 milyar euro civarında tutuyor. Bütçenin en büyük gider kalemi, dokunulmazlıkları bir türlü sona ermeyen, yaklaşık %40’lık tarım teşvikleri yerine Doğu Avrupa’ya yapılan yardımlardan kısıntı yapılıyor. Ayrıca araştırma ve geliştirme, komşu ülkelerle ortak projeler ve üye adaylarına yönelik yardım kalemleri azaltılıyor.

Maalesef bütçe tartışmaları, artık ‘mantıklı amaçlar için akılcı harcamalar’ ekseninde değil de dağıtımın nasıl olacağına ilişkin süregelen bir iktidar mücadelesine dönüşmüş durumda. Bu çağdışı dağıtım mekanizmasının Avrupa için hala bir mantığının olup olmadığı ya da proje finansmanının başka ne gibi yollarla yapılabileceği gibi unsurlar kimsenin aklına gelmiyor.

Bu arada İngiltere haklı olarak diğer üyelerin öfkesini çekiyor. Bir zamanlar elde ettiği düşük aidat ayrıcalığını bugün ekonomik açıdan güçlü olmasına rağmen sürdürmek istemesi anlaşılır değil. Öte yandan, Blair, eğer bu indirimden vazgeçseydi, İngiltere’nin Brüksel’e 2013 yılına kadar yaklaşık 17 milyar euro ilave ödeme yapması gerekecekti. Tabii böyle bir girişim, Başbakan’ın görevden hemen çekilmesini gerektirirdi. İngilizler yeni öneriye göre, Londra’nın aidatının küçük oranda da olsa arttırılmasını bile ‘ihanet’ olarak algılıyor.

Çiftçilerinin tarım teşviklerinden faydalandığı Almanya ve Fransa da aynı ölçüde inatçı. Berlin ve Paris’e göre; tarım kutsaldır, o kadar! Bu durumdan en çok, Birlik’e katılıma cazip ekonomik teşvikler için onay veren küçük ülkelerin halkları etkilenip mağdur olacak. Polonya’da artık Avrupa ile ilgili projelerin ya da Anayasa’nın onay almasını beklemek hayal olur.

Romanya ve Bulgaristan’ın üyelikleri bütçe çerçevesine girdi. Diğer Balkan ülkelerinden adaylar içinse Brüksel’den gelen paralarda ciddi bir azalma olacak. Büyük bir lokma olan Türkiye’nin üyeliği ise 2007-2013 bütçesinde öngörülmüyor.

Bu sorun, 2011 yılında tartışılmaya başlanacak yeni bütçe görüşmelerine bırakılıyor. Ama Türkiye hükümetinin de yeni üyelerin aldığı desteği bile alamayacağı fikrine alışması gerek. Politikanın faturası söz konusu olduğunda Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye’nin Birlik’e katılmasını kuvvetle destekleyen İngiltere’ye güvenilemeyeceği anlaşılıyor.“