1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İnsan Hakları Konseyi’nin karnesi kötü

10 Aralık 2008

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, yapısı ve çalışmalarından ötürü sık sık eleştiriliyor. Deutsche Welle'den Ulrike Mast Kirschning, iki yılı geride bırakan BM İnsan Hakları Konseyi'nin çalışmalarını araştırdı.

https://p.dw.com/p/GCqx
Fotoğraf: AP

Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 15 Mart 2006'da yapılan BM Genel Kurulu'nda İnsan Hakları Konseyi'nin kuruluşunu ilan etmişti. Konsey, İnsan Hakları Komisyonu'nun görevini devralacaktı. Konsey üyeliğine seçilen 47 ülke, bu tarihten itibaren insan haklarını dünya genelinde desteklemek ve denetlemekle yükümlü oldu. Ancak Konsey'e yönelik şüpheler, ülkelerin üyeliğe seçilmeleriyle başladı. Suudi Arabistan, Zimbabve ve Çin gibi insan hakları ihlalleri ile gündeme gelen ülkelerin Konsey'de bulunması tepkilere neden oldu. İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Heiner Bielefeldt, Konsey'in icraatlarının da sorunlu başladığını belirtiyor: "İlk birkaç ayın ardından elimizdeki sonuçlar düşündürücü. Biraz uç bir örnek vermek gerekirse Mısır, Hollanda'nın ölüm cezasını tekrardan uygulamayı düşünmesi teklifinde bulundu ve bu konu öneriler listesine alındı. Tabi ki bu çok saçma."


“Bazı insan hakları ihlalleri görmezden geliniyor”

Gerçi bu öneri daha sonra listeden çıkarıldı, ancak gündemi bunun gibi tartışmalar işgal ettiği için, örneğin Zimbabve veya Kongo'daki insan hakları durumuyla ilgili alınacak kararlara bir türlü sıra gelmiyor. Bir diğer tartışma konusu da Konsey tüzüğünde yapılan değişiklik sonucu temsilci dağılım oranlarının da değişmiş olması. Afrika ve Asya 13'er, Doğu Avrupa ise 6 kişiyle temsil edilirken; Batılı ülkelerin temsilci sayısı 7'ye, Latin Amerika'nınki ise 8'e geriledi.

Konsey'in çalışmalarını yakından takip eden "İnsan Hakları Forumu"ndan Theodor Rathgeber'e göre, İnsan Hakları Komisyonu zamanından beri bazı insan hakları ihlallerinin görmezden geliniyor olması da büyük bir sorun teşkil ediyor: "Bunun nedeni, davacı konumunda bulunanların Batı'nın başlıca ülkeleri olması. Dolayısıyla örneğin onlar ABD'deki insan hakları ihlallerine veya Guantanamo'daki tutuklu kampına değinmedikçe, bu konuları bizim tek taraflı olarak gündeme getirme şansımız yok."

Ancak Konsey'de iyileşme sağlanması yönünde umutlar var. Yakında tüm üye devletler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ya da Birleşmiş Milletler Statüsü gibi konularda yaptıkları çalışmalarla ilgili rapor sunmaya başlayacaklar. Bu kontrol mekanizması, İnsan Hakları Konseyi'nin en büyük yeniliklerinden biri olacak. Uzmanlara göre hükümetlerin ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerine dayanan raporların işlenmesiyle ilgili ilerlemeler de umut vadediyor.


Raportörler için yeni kural

Öte yandan insan hakları sisteminin temel taşı olan raportörler için yeni bir kural getirildi. Buna göre, herhangi bir insan hakkı ihlaliyle karşılaşıldığında, bunu kamuoyuna duyurmadan önce ilgili hükümetle görüşmeleri gerekiyor. Bu da insan hakları ihlallerine ilişkin araştırmaların şeffaflığını tartışmalı hale getiriyor. Bu nedenle sivil toplum kuruluşlarına düşen görev her geçen gün artıyor. İnsan hakları savunucusu Rathgeber ise BM'de en azından söz hakkına sahip olduklarını söylüyor: "1-1,5 saat süren tartışmalarda bize 20 ila 30 dakika söz hakkı veriliyor. Bu Birleşmiş Milletler'in genel sistemi düşünüldüğünde benzersiz bir durum. Bu arada, karar metinleri konusundaki tartışmalara ve özel raportör seçimlerine resmi anlamda olmasa da katılabiliyoruz"