1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irak’ta kargaşa ve umut yan yana

DW5 Şubat 2005

Gazeteci Tülin Daloğlu, Irak seçimlerini izlemek amacıyla yaklaşık 1 hafta Bağdat’ta kaldı. Daloğlu, seçimler sonrasında Irak’ta ortaya çıkan durum, bölgedeki İran etkisi ve Kürtlere bakış konularında Deutsche Welle’nin sorularını yanıtladı.

https://p.dw.com/p/Aaxx
Seçimler Iraklıların büyük bölümünde heyecana neden oldu
Seçimler Iraklıların büyük bölümünde heyecana neden olduFotoğraf: AP

- Sizi Irak’tan Kuveyt’e götüren uçağın saldırıya uğradığını öğredik. Önce bu saldırıyı anlatır mısınız?

DALOĞLU: Bağdat’tan Kuveyt’e Amerikan C-130 tipi bir uçakla geliyorduk. Bir anda uçak hızlı tırmanışa geçti. Hızlı tırmanış, daha sonra hızlı düşüşe dönüştü. Uçağın çizdiği bu zikzakların, bir ateşten ve saldırıdan korunma amaçlı olduğunu anladık. Ve sağ salim Kuveyt’e iniş yaptık. Kuveyt’e indikten sonra da bize bir roket saldırısından korunmak için uçağın manevralar yaptığı açıklandı.

- Irak’taki izlenimleriniz?..

DALOĞLU: Irak’a geçen hafta Çarşamba günü vardım ve 1 hafta kaldım. Irak’a tarihi seçimlere şahitlik etmek ve seçime giden günlerde özellikle Bağdat sokaklarının nabzını tutmak için gittim ve gittiğime de değdi. Çünkü giderken kafamda canlandırdığım birçok tabunun Bağdat’tan ayrılırken hemen hepsinin yıkılmış olduğunu söyleyebilirim. Bunların başında, öncelikle şu geliyor: Şiddet, saldırı, teröristler, direnişçiler ve Amerikan askerleri arasındaki mücadeleye yönelik. Ama bununla birlikte, Bağdat sokaklarına geçtiğiniz zaman, bölge bölge çok aksi tehlikelerle karşılaşıyorsunuz. Ama kimi bölgelerde de tam güvenlik sağlanmış durumda; Amerikan askerlerinin kontrolü var. Bağdat sokaklarında gördüğüm bütün Iraklıların Amerikalılara büyük bir nefret duygusu içersinde bakacaklarını ve onların hepsinin ülkelerinden çıkmalarını isteyeceği kanaati vardı, Bağdat’a gitmeden önce... Bugün Bağdat’tan ayrılırken, o kanaat, o tabu kafamda yıkılmış durumda. Bağdat sokaklarında öyle anlar oluyor ki... Bir köşede Amerikan askeri konvoyuna tüküren Iraklıyı gördükten sonra, hemen bir başka köşede bu tavrı hiç onaylamayan, kafasını iki yana sallayan başka bir Iraklı görüyorsunuz. Öteki taraftan, Iraklıların, Bağdatlıların bilmediğim yüzü, gelip arada teşekkür eden Iraklıların olması. Niçin teşekkür ediyorlar? Bağdat’ta bulunduğum hafta, seçim haftasıydı. Seçim haftası olduğu için Iraklılarda, Bağdatlılarda çok büyük bir heyecan vardı.

- Seçimler, Irak’ın geleceğine dönük herhangi bir umut veriyor mu?

DALOĞLU: Bu sorunun cevabını ancak önümüzdeki günlerde söyleyebiliriz. Bağdat sokaklarında tuttuğum nabza göre şunu söyleyebilirim: Bu insanlar 30 küsur yıl Saddam’ın baskısı altında korkuyla yaşayan, pasifize olan insanlar. Şimdi çok ciddi anlamda radikal dinci bir terörün korkusu altındalar. Ve bu terör, kolay bir terör değil. Çünkü baş kesmeler var. Sokak duvarlarında Arapça “eğer oy verecek olursanız oy veren her birinizin başı kesilecektir” yazıları vardı. Bir başka duvarda kadınlara yönelik tehditler gördüm. “Başı açık her kadının başı kesilecektir” yazıyor orada da. Dolayısıyla, bu insanlar büyük bir korku altında yaşıyor. Ama bu korkuya rağmen, her köşe başını döndükleri duvarda bu büyük şiddet içeren, korku içeren yazıları okumalarına rağmen, sandıktan kaçmadılar. Benim bulunduğum bölgede sandığa gidenlerin çoğu kadındı. Hepsinin başı örtülüydü, hepsi o siyah şadırların içindeydiler, ama sandığa gittiler ve oy kullandıktan sonra da ellerinde Irak bayraklarını sallaya sallaya sokaklarda yürüdüler. Ancak güvenlik koşulları makul bir şekilde sağlanmadığı müddetçe çok fazla iyimser olmak, geleceğe dair seçimlere anlam yüklemek mümkün değil.

- İran’ın Irak siyasetine dönük gölgesini siz nasıl değerlendirdiniz?

DALOĞLU: Şiilerle konuşarak biraz nabız yoklamaya çalıştım. Birkaç şeyhle konuştum. “Biz kesinlikle İranlılar gibi değiliz, biz daha farklıyız. Biz hem Arabız, hem Iraklıyız. Biz İranlı olmak istemiyoruz” diyorlar. Ve en önemlisi şunu ön plana çıkartıyorlar: “Necef, yani Şiilerin Mekkesi. Bizim İranlılara karşı fazla tavizkar olmamız gerekmiyor. Ama şu anda İran bize muhtaç olacak. Biz niye kartları değiştirelim” diyorlar. Onların gözüyle baktığınızda İran’ın onları kazanma adına bir takım girişimleri var. Fakat şunu da söylüyorlar: “Şu anda Irak’ta en çok kazanım sağlama yolu, para vermek. Şu anda İran Irak içerisinde çok ciddi anlamda para dağıtıyor. Ve bu dağıttığı paralarla da Iraklıları kendi siyasetinin tarafında kullanmak istiyor. “ En büyük korkuları da bu. Çünkü Irak’ta güvenlik olmadığı için herkes satın alınabiliyor, “herkes herşeyi yapabiliyor” deniyor. Bu da sokaktaki Iraklının en büyük kaygısı olarak öne çıkıyor.

- Iraklı Kürtlerin son çabalarını değerlendirdiğinizde nasıl bir şekillenme görüyorsunuz?

DALOĞLU: Bağdatlılarla bunu konuştuk. Onlardan bana gelen izlenim şu: Birincisi, “Sünni ve Şii ayrımı dışarıdan bakıldığında çok abartıyorsunuz, siz olmadık şeyleri bize empoze etmek istiyorsunuz” diyorlar. İkincisi, Kürtlerle ilgili olarak da Arap ve Kürt arasında bir ayrım var. Bundan belli ölçüde rahatsızlar. Kürtlerin son 11 sene içinde yapmış olduğu, kendi bölgelerinde yaratmış oldukları istikrar ve yönetimi, altyapıdaki gelişmişliklerini takdir eden ve onlardan yararlanmak isteyen Arap-Iraklı da var. Ve hiçbiri, ülkelerinin parçalanmasına tasvip eder gözle bakmıyor. Hepsinde ortak kanaat şu: “Bu ülke ayrılmadan, bir bütün olarak devam edecek.”