1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irak'ta yeni hükümetin önü açıldı

Peter Philipp6 Nisan 2005

Irak Kürtleri’nin liderlerinden Celal Talabani beklenildiği üzere meclis tarafından Irak Devlet Başkanlığı’na seçildi. Talabani’nin yardımcılıklarına eski geçici devlet başkanı Gazi El Yaver ile Şii maliye bakanı Adil Abdül Mehdi getirildiler. Böylece iki ay önce genel seçimin yapıldığı Irak’ta yeni hükümet arayışının son aşamasına girilmiş oldu. DW’den Peter Philipp’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZxJ

Biraz daha sürseydi, 30 Ocak seçimlerinden sonra ülkesinin demokratikleşeceğine inanan son Iraklı da ümidini kaybedecekti. Irak parlamentosu nihayet hükümet kuruluşunun önünü açtı ve, ekim sonunda Irak’ı yeni anayasaya, en geç yıl sonunda da anayasal seçimle meşru parlamentoya kavuşturacak süreci başlatmış oldu.

Bu yolun açılması Şiiler’in Birleşik Irak İttifakı ile Kürt gruplarının seçim ittifakının uzlaşmalarıyla mümkün oldu. Şiiler ve Kürt’ler 275 üyeli mecliste üçte ikinin üzerindeki çoğunluğa sahip olduklarından, Başbakan’ı atamakla yetkili tek organ olan devlet başkanı ile iki yardımcısını belirleme imkanına kavuşmuşlardı.

Şiiler ve Kürtler Saddam Hüseyin rejiminin aşağılayıp ülke yönetiminden uzak tuttuğu halk gruplarıydı. Bu bakımdan, koalisyon kurmakta neden bu kadar geciktikleri, sorulmaktaydı. Bunun nedeni, en mükemmel demokrasilerde bile ezici çoğunlukla küçük azınlıklar arasında denge sağlamayı zorlaştıran faktörlerde aranmalı.

Seçimde Şiiler oyların %47’sini toplamış, Kürtlerin oy oranı ise %25 olmuştu. Kürtler’i, sadece devlet başkanının seçilmesinde rol oynayabilecekleri, basit çoğunluk yeterli olduğundan hükümeti tek başına Şiiler’in belirleyebileceği düşüncesi rahatsız etmekteydi. Bu nedenle bir dizi şart öne sürdüler. Müstakbel Başbakan Caferi’nin Irak’ı Şiileştirmemesi, Kerkük’ün Kürt denetimine verilmesi, Peşmergenin dağıtılmaması ve Kürt bölgesine geniş özerklik tanınması gibi. Önce petrol bakanlığını, sonra da devlet başkanlığını istediler.

Son istekleri yerine geldi. Ancak devlet başkanına sadece temsili yetkiler verildiğinden Kürtler nüfuzlarını kaybetmekten korkuyor ve pozisyonlarını sağlama almaya çalışıyorlar. Ama Sünni azınlık gibi onlar da sözlerinin Şiiler çoğunluk kadar geçmeyeceğini biliyorlar. Nüfuzunu anayasa üzerinden garanti altına almayı denemelerinin yararı olmayacaktır. 1961 Kıbrıs anayasasında, Türk toplumuna veto hakkı kazandırma girişimleri de sonuçsuz kalmıştı.

Irak halkı bundan ders almalı, dini ve etnik farkların ülke tarihinde hiçbir zaman belirleyici rol oynamadığını hatırlamaladır. En kısa zamanda bütün halk gruplarını temsil eden siyasi partiler kurulmalıdır. Etnik ve mezhebi aritmetiğin uyandırdığı, endişe, dezavantaj ve şüpheler ancak bu suretle bertaraf edilebilir.