1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran kuşku yaratıyor

Peter Phillip / DW10 Eylül 2004

İran’ın nükleer silah geliştirme çabası olduğuna dair kuşkular sürüyor. Ancak İran kuşkulu faaliyetini sürdürürse, Tahran’ı BM Güvenlik Konseyi’nde nükleer silahları yasaklayan anlaşmalara aykırı hareket etmekten mahkumiyet ve yaptırımlar bekliyor. Peter Philipp’in analizi...

https://p.dw.com/p/Ab8d
İran'ın nükleer faaliyetlerini askeri amaçlı kullanmasından endişe ediliyor...
İran'ın nükleer faaliyetlerini askeri amaçlı kullanmasından endişe ediliyor...Fotoğraf: AP

Kitle imha silahları tehdidi, Ortadoğu’da yeni bir silahlı çatışma olasılığı mı doğuruyor? Irak’ta bu tehdidin aslı olmadığı ortaya çıktı. Ama İran’da durum farklı görünüyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın da kısa süre önce onayladığı gibi, Molla rejiminin çeşitli nükleer faaliyeti askeri amaçlı bir kullanımın hedeflendiği kuşkusunu yaratıyor.

İran bu kuşkulu faaliyetini sürdürürse, Tahran’ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde nükleer silahları yasaklayan anlaşmalara aykırı hareket etmekten mahkumiyet ve yaptırımlar bekliyor.

İran zaman kazanmaya çalışıyor

”Hep aynı şey” diye şikayet ediyor bir İngiliz diplomat ve devam ediyor; ”Tahran üzerinde baskı ne zaman artsa, son dakikada çark ediyor.” Amaç, baskıyı azaltmak ve zaman kazanmak. Ama asla sorunları temelinden çözmek değil. Yumuşama sağlandıktan sonra tekrar zıtlaşma başlıyor. Ta ki, işler aynı noktaya gelene kadar. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın önümüzdeki pazartesi günü bir kez daha İran’ın nükleer enerji politikasını ele almasından hemen önce olan da bu.

İngiltere, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının Tahran’ı atom silahları ek protokolünü imzalamaya ve uranyum zenginleştirmemeye ikna etmesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Avrupalılar, gurur içinde başarılarını anlatıyor ve daha o tarihte ”İran vakası”nı BM Güvenlik Konseyi’ne getirmeyi arzulayan Washington’un kozlarını elinden aldıklarına inanıyordu.

Avrupa erken sevindi

Fakat Avrupa’nın erken sevindiği zamanla ortaya çıktı. Tahran gizlice uranyum zenginleştirmek için çalışmalarını sürdürdü ve olayı bir ”ulusal onur meselesi” haline getirdi. Sadece şubat ayında seçimleri kazanan muhafazakarlar değil, hala reformcu olarak görülen Devlet Başkanı Muhammed Hatemi de dışarıdan her türlü müdaheleye karşı çıktı ve İran’ın nükleer enerjiyi sivil amaçlarla kullanma hakkına sahip olduğunda ısrar etti. Uranyum zenginleştirilmesi de buna dahil.

Avrupalılar bir anda ayaklandı ve kendilerini Tahran tarafından aldatılmış hissetti. Bunun üzerine oradan gelen yanıt şuydu: ”Avrupalılar, uzlaşmacı tavrı nedeniyle İran’a teknik bilgi vermeye söz vermişti, ama bunu yapmadılar.” Avrupalılar, İran’ı izlediği politika nedeniyle eleştirene ve hatta kasıma kadar bir ültimatom sözleri edilene kadar gerginlik yine tırmandı.

Tabii böyle bir ültimatom, tehdit oluşturmaktan çok, sorunu erteleyici bir nitelik taşıyacak. Politikasını değiştirdiği takdirde Avrupalılar, İran’a, Amerikan başkanlık seçimlerinden önce bir çatışmayı önleme şansı tanıyacak.

ABD’de muhafazakarlar baskı yapılmasını istiyor

Washington’un Irak deneyimleri ne kadar olumsuz olursa olsun, muhafazakarlar, İran’a baskı yapılmasında ısrarlı. Irak’ta olduğu gibi İran’ın da BM Güvenlik Konseyi’nde mahkum edilmesini talep ediyorlar ve bunun ardından askeri bir harekatı da olasılıklar dahilinde görüyorlar. Bu çevreler, son günlerde İran’ın nükleer silah yapma çabası içinde olduğu şeklindeki kampanyasını yoğunlaştıran İsrail hükümetiyle yakın ilişki içinde.

İran devamlı nükleer enerji programının sivil amaçlı olduğunu vurgularken, İsrail, İran’ın askeri niyetleri olduğundan emin. İsrail’in savunma amaçlı ”Arrow” füzelerinin denemesi başarısız oldu. Şimdi gazeteler, Kudüs’ün Washington’dan, İran nükleer tesislerine saldırmak için yeşil ışık aldığını yazıyor. Bu da iki ülke arasında tehditler savrulmasına yetiyor.

UAEA gelişmelerden rahatsız

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı merkezinde bu gelişmeler hiç de memnuniyet yaratmıyor. Tahran en azından geçmişte kuruluşla işbirliği yapıyordu. Buna karşılık İsrail, sözkonusu anlaşmaları dahi imzalamadı. Tahran üzerindeki baskı artar, hatta Güvenlik Konseyi aracılığıyla çok büyütülürse, İran bugüne kadar verilen tüm emekleri boşa çıkaracak bir adım atıp, imzaladığı tüm anlaşmalardan çekilebilir ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı müfettişleriyle her türlü işbirliğini reddedebilir.