1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran nükleer hedefinden geri adım atmıyor

19 Ekim 2009

Viyana'da düzenlenecek müzakerelerde, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum ihtiyacı ele alınacak. Ancak İran, yurt dışından alım yapsa bile ülke içinde uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam edeceğini açıkladı.

https://p.dw.com/p/KADH
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

İran’ın nükleer programı epeydir uluslararası gündemi en çok meşgul eden konular arasında yer alıyor. Bugün Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın ev sahipliğinde yapılacak görüşmelerde İran, BM’nin veto hakkına sahip beş ülkesi ve Almanya ile bir araya geliyor. Görüşmelerde, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum ihtiyacının karşılanması konusu ele alınacak. İran, daha önce yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyaç duyduğunu bildirmiş ve İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, bu ihtiyacı dışarıdan karşılamak istediklerini belirtmişti. İran’dan yapılan son açıklamada, dışarıdan zenginleştirilmiş uranyum alınması halinde bile, ülkedeki çalışmalara son verilmesinin söz konusu olmadığı belirtildi. Öte yandan, bu görüşmeler ABD ile İran arasında 30 yıl sonra yapılan ilk doğrudan görüşmeler olması açısından da büyük önem taşıyor. ABD Başkanı Barack Obama, selefi George Bush’un tehditkâr politikası yerine daha çok öneri ve müzakereleri kapsayan bir tutum izliyor.

Obama yönetimi, ihtilaf halinde oldukları ülkelerle diyaloğu ilke edindi. Bunlar arasında İran da bulunuyor. Bu bağlamda ABD; Almanya, Fransa, İngiltere, Çin ve Rusya ile birlikte, 30 yıl sonra ilk kez İran ile doğrudan müzakerelere katılıyor. Ancak ABD Başkanı Obama, bu görüşmelerle ilgili çok büyük hayallere kapılmaması gerektiğini vurguladı:

"Şimdi, müzakere masasına geri dönme zamanıdır. Bu, zor olacak ve zaman alacak. Ancak ben, görüşmelerle ilgili önceden bir hükümde bulunmak istemiyorum. Sadece, mevcut sorunların bir kaç ayda çözülemeyeceğini açıkça belirtmek istiyorum.“

ABD'den ikili strateji

Washington ikili strateji takip ediyor. Bir yandan aba altından sopa gösterirken, diğer yandan da zeytin dalı uzatıyor. Örneğin, Tahran’a tüm nükleer tesislerini, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetçilerine açması için baskı yaparken, öte yandan da ülkede uranyum zenginleştirme çalışmalarına son verilip bunun yurt dışına taşıması halinde, mali yardımda bulunabileceğinden söz ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, şunları söylüyor:


"Biz, İran’ın BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve artı Almanya ile işbirliği yapması, nükleer tesislerindeki denetimlerde yükümlülüklerini yerine getirmesi ve daha doğrusu tüm tesislerini açması taraftarıyız. Bu sayede, ne yaptıkları konusunda hiçbir şüphe kalmaz.“

İran’ın kutsal şehri Kum yakınlarında yeni ortaya çıkarılan yer altı tesisi de bunlar arasında. İran tesisin varlığını inkâr etmiyor ancak, tesisin askeri amaçlara hizmet ettiği yönündeki iddiaları reddediyor.

ABD’nin İran ile müzakere stratejisinde Rusya da önemli bir role sahip. Siyasi gözlemcilerin tahminlerine göre, Obama Avrupa’daki füze kalkanı projesinden, acil bir durum halinde, Moskova'dan İran’a karşı daha sert bir tutum talep edebilmek için vazgeçti.

Rusya ve Çin’in önemi

Öte yandan Washington yönetimi, İran’ın müzakereleri bloke etmesi ya da vaatlerini yerine getirmemesi halinde kullanılmak üzere daha sert yaptırımlar hazırlıyor. Hillary Clinton, 13 Ekim’deki Moskova ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, şöyle konuşmuştu:

"İran’ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlar için kullanma hakkı var, atom bombası yapmak için değil. Rusya da bu konuda bizimle aynı fikirde.“

Geçtiğimiz onyıllarda, Rusya, İran'ın en önemli silah tedarikçisiydi. Çin de İran’ın en önemli ticari ortağı ve aynı zamanda enerji sevkiyatında da en önemli ülke. Dolayısıyla, İran’a karşı daha sıkı yaptırımlar, sadece bu iki ülkenin onayıyla mümkün olabilir.

Daniel Scheschkewitz / Çeviri: Başak Sezen

Editör: Ahmet Günaltay