1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

210910 Iran Rüstungsindustrie

21 Eylül 2010

Nükleer programı nedeniyle uzun süredir Batı dünyasıyla gerginlik yaşayan İran, bir taraftan da milli savunma sanayiini güçlendirmeye çalışıyor. DW'den Peter Philipp, İran'ın savunma sanayiini mercek altına alıyor:

https://p.dw.com/p/PIK4
Fotoğraf: AP

Buşehr'deki nükleer reaktörün resmî açılışının hemen akabinde Tahran yönetimi, bu kez de insansız uçak geliştirmeyi başardığını duyurdu. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ülkesinin savunma sanayiinde yaptığı bu atılımları överken, hasımlarına gözdağı vermeyi de ihmal etmedi. "Silah endüstrimiz öyle teknolojiler geliştirmeli ki, topraklarımıza girmek isteyenlere, daha planlarını gerçekleştirme fırsatı vermeden darbe indirip onların ellerini kollarını bağlayabilelim" diyen Ahmedinejad, milli savunma sananayiindeki faaliyetlerine kararlılıkla devam edeceklerinin altını çizdi.

ABD ile çıkar ittifakı

İran milli savunma sanayiinin temelleri Şah döneminde atıldı. Elindeki Amerikan silahlarının bakım ve onarımı için küçük çapta tesisler kuran Şah rejimi, bir yandan da kendi silahlarını üretmenin hesaplarını yapıyordu. Özellikle füze geliştirme konusuna yoğunlaşan Tahran'a o dönemki Washington yönetimi arka çıkmayı reddedince devreye önce İsrail girdi. İran İslam Devrimi'nden sonra ise bu kez Moskova'daki komünist rejim Tahran'a füze yapımı konusunda destek verdi.

Şah döneminde İran, ABD ile en sıkı ilişkilere sahip Ortadoğu ülkesi konumundaydı. Siyasi, ekonomik ve özellikle de askerî bir "çıkar ittifakı" mahiyetindeki bu ortaklık, o yıllarda ABD ile İsrail arasındaki ilişkilerden bile daha ileri düzeydeydi. Hatta İran'ı "ABD'nin bölgedeki şerifi" olarak tanımlayanlar bile vardı. Washington yönetiminin, İran'ın savunma sanayiini geliştirmesi amacıyla bu ülkeye toplam 40 bin kişilik personel yardımında bulunduğu rivayet edilir.

İslam Devrimi sonrası yeni arayışlar

1979'daki İran İslam Devrimi ile birlikte Tahran-Washington hattındaki çıkar ittifakı da tarihe karıştı. En önemli silah tedarikçisini kaybeden Tahran'daki yeni molla rejimi, silah satın alabileceği başka kaynaklar aramaya başladı. Özellikle 1980-88 arasındaki İran-Irak savaşında Tahran'ın savunma harcamaları rekor düzeye ulaştı. Bu arada ABD'de "İran Kontra Skandalı" patlak verdi. Molla rejimiyle yıldızı her ne kadar barışmasa da İsrail ile birlikte İran'a el altından silah satan Washington yönetimi, buradan elde edilen geliri Nikaragua'daki iç savaşın taraflarından biri olan "Kontra" güçlerine aktardı. ABD'nin İran'a ayrıca Güney Kore, Arjantin ve Güney Afrika üzerinden de mühimmat ve yedek parça sattığı ortaya çıktı.

Sekiz yıl süren İran-Irak savaşı sona erdikten sonra hem Washington hem de Tahran, böyle bir alışveriş hiç vuku bulmamış gibi davranmayı tercih etti. Savaş yorgunu İran'ın elinde kalan silahların büyük bölümü ya eskimiş ya da kullanılamaz duruma gelmişti. Tahran, bir an önce modern silahlara kavuşabilmek için arayışlarına yine hız verdi. Batılı ülkeler ve Sovyetler Birliği doğrudan silah satışı yapmayı reddetseler de savunma sanayilerini süper güçlerin yardımıyla güçlendiren Kuzey Kore ve Pakistan gibi ülkeler, bu silahların bir bölümünü doğrudan İran'a sattı.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte pek çok Sovyet silah uzmanı değim yerindeyse "işsiz" kalınca İran bundan yararlandı ve silah endüstrisini bu uzmanların yardımıyla geliştirmeye çalıştı. Ayrıca "İslamî atom bombasının babası" olarak adlandırılan Pakistanlı Abdülkadir Han da Tahranlı mollalarla yakın bir işbirliği içine girdi. Diğer taraftan İran, kendi uzmanlarını yetiştirmeye gayret etti ve seçtiği yetenekli bilim insanlarını, başta Kuzey Kore olmak üzere savunma sanayiinde mefase katetmiş bazı ülkelere "staja" gönderdi. Batılı ülkelere gönderdiği uzman adayları aracılığıyla da dolaylı yollardan yedek parça ve bilgi birikimine ulaşmaya çalıştı.

Kendi silahını kendin üret!

İran savunma sanayii en büyük mesafeyi, bu alandaki sorumluluğun İran Devrim Muhafızları'nın devredilmesinden sonra katetti. Tüm bu çalışmalar semerisini 1990'lı yılların başından itibaren vermeye başladı. Bugün İran, tank, denizaltı ve savaş jetleri dâhil pek çok ağır silah ve askerî aracı kendi imkanlarıyla üretiyor. Hatta 2006 yılından buyana silah ihraç eden ülkeler arasına katıldı. Hâlihazırda en az 57 farklı ülkeye silah sattığı öne sürülüyor. Bu ülkelerin listesi tam olarak bilinmiyor. ABD, Irak'taki Şii milislerin elinde İran menşeili silahlar bulunduğunu iddia ederken, İsrail ise Lübnan'daki Hisbullah ve Gaze Şeridi'ndeki Hamas militanlarının silah ve mühimmatlarını yine İran'dan tedarik ettiğini savunuyor.

ABD ve İsrail ayrıca İran'ı nükleer silah geliştirmeye çalışmakla da suçluyor. Ancak bugüne kadar bu iddiaları doğrular nitelikte herhangi bir kanıt mevcut değil. Tahran yıllardan beri bu yöndeki suçlamaları geri çeviriyor. Ancak söz konusu modern silah ve teçhizat olduğunda İran yönetiminin pek çekimser davrandığı söylenemez. Tahran yönetimi, savunma sanayiindeki en ufak bir ilerlemeyi dahi "büyük bir ulusal başarı" olarak lanse ediyor. Nitekim İran Savunma Bakanı Ahmed Vahidi, yerli malı kısa, orta ve uzun menzilli füze sistemlerinden övgüyle söz ederken, yeni geliştirilen insansız uçağın da bugüne kadar yapılmış olanların en mükemmeli olduğunu belirtiyor.

© Deutsche Welle Türkçe


Peter Philipp / Murat Çelikkafa

Editör: Ahmet Günaltay