1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İskoçya için kader anı

Klaus Jansen18 Eylül 2014

İskoçya'daki bağımsızlık referandumunda oy kullanma işlemi başladı. 4,3 milyon İskoç, sandık başına giderek ülkenin geleceğini şekillendirecek.

https://p.dw.com/p/1DF5q
Fotoğraf: Reuters/Paul Hackett

İskoçya'da bugün tarihi bir gün. Birleşik Kraliyet bünyesinde özerk yönetilen ülkede bağımsızlık için referandum yapılıyor. Bir kesim Londra'dan bağımsız bir İskoçya'nın kendi başına daha etkili ve güçlü olacağına inanırken, diğer kesim Birleşik Krallık'tan ayrılmanın ekonomik açıdan felaket anlamına geleceğini düşünüyor. Seçim sonuçlarının yarın sabaha karşı açıklanması bekleniyor.

Peki halk ne düşünüyor? Kanada'da yaşayan Audry Painsarnault referandum için eşi ve çocuklarıyla İskoçya'ya geldiğini söylüyor. Üzerinde, "Hayır" yazan bir pankartla İskoçya'nın Büyük Britanya'dan ayrılmaması için propaganda yapan Painsarnault, duygularını şu

"Referandum deneyimimiz var. Eşim de İskoç asıllı. Bu yüzden referanduma katkımız olsun istedik. Yardım etmek için dört çocuğumuzu da alarak geldik. İnsanları, nasıl oy verirlerse versinler önemli değil, seçime gitmeleri konusunda ikna etmek istiyoruz. Elbette tercihlerini 'hayır' olarak kullanmalarını isterim. Çünkü Birleşik Krallık böyle daha iyi" sözleriyle dile getiriyor.

Anketlere göre bağımsızlık karşıtları, ayrılmayı isteyenlerden az farkla önde. Ancak yüzde 8 oranında olduğu tahmin edilen kararsız bir seçmen kitlesi var. Ve bugünkü seçimlerin kaderini biraz da onların tavrına bağlamak mümkün.

Duygu mu mantık mı

Londra'da ticaretle uğraşan İskoç asıllı Ben Walker de İskoçya'nın Büyük Britanya'dan kopmasına karşı olanlardan. Ona göre Birleşik Krallığı oluşturan İskoçya, İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda ittifakı zarar görmemeli. Olaya duygusal bakılmaması gerektiğini ifade eden Walker, "Duygusallık elbette güzel. Ben İskoçum ve burada okula gittim. Ülkeme bağlıyım. Ancak mantığım bağımsızlığı kolayca hazmedemeyeceğimizi söylüyor. Bir uçuruma atlamış oluruz. Birçok şey kötüleşir. Neden başarılı bir ülkeyi bozup dağıtalım ki. Büyük Britanya mükemmel değil, Almanya, Fransa gibi bir çok demokratik ülkenin yaşadığı sorunları o da yaşıyor. Bağımsızlık ve sınırsız bir milliyetçilikle bu sorunlar çözülmez" diye konuşuyor.

Referandum öncesinde iki kesim arasındaki gerginlik de iyice arttı. Birliği savunan politikacı Ed Miliband, Edinburgh'da fiili saldırıya maruz kaldı. Ayrılıkçıların lideri konumundaki Alex Salmond hakkında ise bir gazete, "Devlet kurup kendi de başına geçecek" diye yazdı.

Evet cephesi de hareketli

Hayırcıların cephesinde bunlar yaşanırken Evetçiler de ise farklı durum pek farklı değil. İskoçya'nın bağımsızlığı için mücadele eden üniversite öğrencisi Rachel Blair yoğun bir propaganda dönemi geçirdiklerini belirterek, şunları söyledi:

"Şu anda Londra'daki hükümetimizi buradaki insanlar kendilerine çok uzak buluyor. Biz, burada, insanlarımızın yakınında bir hükümetimiz olsun istiyoruz. Çok sayıda sorunumuz var bizim burada. Beş çocuktan biri yoksulluk içinde yaşıyor. Aileler gıda yardımına muhtaç durumdalar. Onlara yardım edebilmek için kendi kaynaklarımızdan kendimiz yararlanmalıyız."

Bu gelişmeler yaşanırken Kraliçe II. Elizabeth suskunluğunu korudu. Sadece, "İnsanlar tercihlerinin sonuçları üzerinde iyi düşünmeli" demekle yetindi. Sonuçta o bağımsızlığını elde etse bile İskoçya'nın kraliçesi olarak kalmaya devam edecek. En milliyetçi İskoçlar dahi kraliçelerinden vazgeçmeye niyetli görünmüyor çünkü.

©Deutsche Wele Türkçe

Bernd Riegel