1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Weiterhin hohe Hürden vor Zypern-Lösung - Expertengespräch in Berlin

20 Temmuz 2009

Türkiye’nin Adaya askeri müdahalesinin 35’nci yıldönümü vesilesiyle Kıbrıs meselesi Berlin’de de tartışıldı. 2010 yılının gerek Brüksel gerekse Kuzey Kıbrıs açısından önemli gelişmelere açık olduğu belirtildi.

https://p.dw.com/p/Isqq
Fotoğraf: AP

Bundan 35 yıl önce Kıbrıs Cumhurbaşkanı’na yapılan darbe, garantör devlet Türkiye’yi adaya askeri müdahale yapmak zorunda bırakmış ve Kıbrıs 1974 yılında bölünmüştü. Adanın yeniden birleşmesi amacıyla toplum liderleri arasında ve uluslararası platformda yapılan görüşme ve müzakereler şimdiye kadar sonuç vermedi. 2008 sonbaharında başlatılan son diyalog girişimi kapsamında Kıbrıs Devlet Başkanı Dimitris Hristofyas ile Türk toplum lideri Mehmet Ali Talat düzenli olarak buluşarak birleşme şartlarını müzakere ediyorlar. Alman Friedrich Ebert Vakfı’nın Berlin’deki merkezinde düzenlenen bir toplantıda Kıbrıs hükümet sözcüsü Stefanos Stefanu dış politika uzmanlarıyla toplumlararası görüşmelerdeki son durumu tartıştı.


Çözüm temposu artmalı

Kıbrıs’ın Rum ve Türk toplumları 1977 yılında iki idari bölgeli birleşmiş Kıbrıs formülü üzerinde uzlaşmışlardı. Kıbrıs Rumları yeni Kıbrıs’ı merkezi devletin geniş yetkilerle donatıldığı bir federasyon olarak yorumlarken Türk toplumu, merkezi yönetimin yetkilerinin sınırlandığı iki özerk devlet talep ediyordu. Bu örnek, çözüm bekleyen sorunların ne kadar zor olduğunu göstermeye yeter. Kıbrıs uzmanı gazeteci Niels Kadritzke tempoyu arttırıp bir an önce sonuca ulaşılmasını gerektiren iki önemli faktörden söz ediyor:

“2010 ilkbaharında Kuzey Kıbrıs’ta devlet başkanlığı seçimi yapılacak. Tahminlere göre yeni bir başkan seçilecek ve Hristofyas’ın muhatabı artık Talat olmayacak. Ayrıca Avrupa Birliği yıl sonunda, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin devam edip etmeyeceğine Ankara Protokolü’ndeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğine göre karar verecek. Görüldüğü kadarıyla, Türkiye yükümlülükleri yerine getirmeyecek.”

Türkiye ile AB arasında imzalanan Ankara Protokolü, Türkiye’nin, Kıbrıs dahil olmak üzere bütün AB üyelerine hava ve deniz limanlarını açmasını öngörüyor. Ama Ankara, Kıbrıs’ın Rum kesimini bütün Kıbrıs’ın meşru temsilcisi olarak kabul etmiş olacağı gerekçesiyle bunu istemiyor. Oysa Kıbrıs Rum yönetimi uluslararası alanda bütün Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak kabul ediliyor.

AB-Türkiye-Kıbrıs bağlantısı

AB yıl sonunda yayınlayacağı ilerleme raporunda Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili yükümlülüklerini yerine getirmediği kanaatine varırsa, Türkiye’nin üyelik sürecinin askıya alınması söz konusu olabilir. Kıbrıs hükümet sözcüsü Stefanu Berlin’deki toplantıda, Türkiye’nin AB üyeliğinin Kıbrıs tarafından desteklendiğini, ancak Türkiye’nin bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve Ankara Protokolü’nün de buna dahil olduğunu söyledi. Sözcü aynı zamanda toplumlararası görüşmelere zaman sınırlaması getirilmesine karşı olduklarını da dile getirdi:

“Bir an önce çözüme kavuşmaya çalışıyoruz ama süre konmasına karşıyız. Çünkü süre dolana kadar çözüm çıkmazsa, gündeme ‘şimdi ne olacak?’ sorusu gelir. O zaman muhtemelen üçüncü bir taraf devreye girerek Kıbrıs’a çözüm empoze etmek ister. 1959 Anayasası gibi 2004 Planı da dayatıldığı için biz Kıbrıslılar buna güvenmiyoruz.”


Ya Hristofyas dışındakiler çözüme nasıl bakıyor?

Kofi Annan’ın Kıbrıs Planı Türkler tarafından onaylanmış, Rumlar ise birleşme planını ret etmişti. Çoğu uzman yeni Kıbrıs planının eski BM Genel Sekreteri’nin önerilerinden farklı olamayacağını söylüyor. Rumların kuzeye dönüşü, mülkiyet hakları, Türk birliklerinin mevcudiyeti ve Türkiye’nin müdahale hakkının korunması gibi Rumlar tarafından eleştirilen hususların değişeceği sanılmıyor. Öte yandan birleşik Kıbrıs’ın Türk ve Rum toplumlarına veto hakkı tanıyan bir karma hükümet tarafından yönetilmesi de gündemde. 1959 Anayasası gibi Annan Planı’nda da yer alan bu şartın yerine gelmesi iki toplumun da samimiyetle bunu arzulamasına bağlı. Berlin’deki Bilim ve Siyaset Vakfı’nın Türkiye uzmanı Heinz Kramer, Rum Devlet Başkanı’nın çözüm gönüllülüğünün koalisyon ortakları tarafından paylaşılmadığı görüşünde:

“Hedeflerinin ve üzerinde durduğu uzlaşma imkanlarının koalisyon ortaklarıyla Rum Ortodoks Kilisesi zirvesi tarafından benimsenmediği izlenimini kazandım. Bay Hristofyas’ın görüşlerini ve uzlaşma pazarlığında ulaşacağı noktaları kabul ettirme şansı acaba var mı?”

Berlin’deki toplantıda yanıtsız kalan bu soruya şu günlerde Kıbrıs’ta da kimsenin cevap verebileceği sanılmıyor.


Panajotis Kouparanis / Çeviri: Ahmet Günaltay

Editör: Hülya Topcu