1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kırım'la yetinecek mi?

19 Mart 2014

Kırım'ı Ukrayna'dan kopararak topraklarına bağlayan Rusya Federasyonu krizin tırmanmasından sorumlu tuttuğu Batı'ya 'hodri meydan' dedi. Cenk Başlamış'ın haber-analizi...

https://p.dw.com/p/1BSBc
Fotoğraf: Reuters

Bayram sevincini de aşan bir çoşkuyla ellerindeki beyaz-lacivert-kırmızı bayrakları heyecanla sallarken “Rusya!...Rusya!...”diye bağıran kalabalığı görenler ilk anda çekişmeli bir spor karşılaşmasının ortasına düştüklerini sanabilirdi. Oysa, görkemli Kremlin Sarayı’nın Georgiyevski salonunun kristal avizeleri altında toplanan takım elbiseli yüzlerce kişi aslında tarihi bir anın tanıklarıydı. Parlamenterler ve üst düzey bürokratlardan oluşan kalabalığın herhalde tamamı karşılarında kendinden son derece emin şekilde konuşan kişinin o anda tarihe geçtiğini düşünüyor olmalıydı...

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Kırım ve Sivastopol’ün Rusya Federasyonu'na katılmasını kabul ettiğini açıklayan konuşması gerçekten de tarihiydi. 1954 yılında Rusya’dan alınarak Ukrayna'ya verilen Kırım’ın yeniden Moskova'ya bağlanma kararı aldığı referandumun üzerinden daha 24 saat bile geçmemişti. Başta Putin, salondaki herkes “tarihi bir adaletsizliğin giderildiğini” düşünüyordu.

Putin'in 45 dakika süren ve defalarca alkışlarla kesilen konuşması, Rusya’nın Kırım’ı neden ilhak ettiğini, daha doğrusu Moskova açısından meselenin aslında sadece Kırım olmadığını ortaya koyan örneklerle doluydu. Yugoslavya, Irak ve Libya’da yaşananları hatırlatan Putin, “biz Rusya olarak Batı ile hep diyalog ve eşit ilişkiler istedik. Ama onlardan karşılık görmedik. Arkamızdan kararlar aldılar, dolaplar çevirdiler, bizi aldattılar”dedi. “Arap baharı kışa döndü, 2004 yılında Ukrayna’da da aynı senaryoyu tekrarladılar” diye konuşan Putin, NATO ile işbirliğine hazır olduklarını, ancak ittifakın “kapılarına dikilmesine” kesinllikle karşı çıktıklarını söyledi.

Putin’in değindiği konular tam da Rusya’nın dış politikasını temelini oluşturuyor ve Kremlin’in korkularını ve Batı’ya duyduğu güvensizliği yansıtıyor. Ruslar, Batı’ın NATO’nun yardımıyla kendilerini kuşatmaya, böylece güçlenmelerini engellemeye çalıştığını düşünüyor. Rus yönetimi, ABD’nin “Arap Baharı” ve Ukrayna’daki “Turuncu Devrim” benzeri halk ayaklanmalarını Rusya’da da kışkırtmaya çalıştığına inanıyor.

Kırım’ın önemi

Putin’in sözleri aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’da Moskova yanlısı yönetimin değişmesinin hemen ardından neden “fili durum” yaratak Kırım’ı ele geçirdiğini de açıklıyor. Rusya, Batı yanlısı bir Ukrayna ile komşu olma, hatta Karadeniz donanmasının bulunduğu Sivastopol’de NATO ile burun buruna gelme tehlikesine karşı, kendisi için stratejik önem taşıyan Kırım’ı ele geçirerek durumu eşitlemeye çalıştı. Yani, Rusya için Kırım’da yaşayan Ruslardan çok yarımadanın kendisi önemli.

İlhakın 3 sonucu

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yardımcı Doçent Şener Aktürk, gelinen noktada ABD ile Rusya arasında “Soğuk Savaş”ın bitmesinden bu yana en büyük krizin yaşandığını düşünüyor. Gelişmeleri yorumlamasını istediğimiz Aktürk’ün tespitleri şöyle:

“Kırım’ın ilhakının Avrupa merkezli uluslararası sistem için üç muazzam sonucu var. Birincisi, 1945’ten bu yana ilk kez Avrupa kıtasında işgal ve ilhak yoluyla siyasi sınırlar değişmiştir; bu, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin kritik bir prensibi olan her ülkenin toprak bütünlüğünün korunması ilkesinin açık bir ihlalidir. İkincisi, Kırım’ın ilhakı nükleer silahsızlanma çabalarına vurulmuş çok ciddi bir darbedir, çünkü Ukrayna 1994’te toprak bütünlüğünün ABD, Rusya ve İngiltere tarafından garantiye alınması karşılığında yüzlerce nükleer silahını Rusya’ya teslim etmişti, buna rağmen toprak bütünlüğüne saygı gösterilmedi ve Kırım Ukrayna’dan koparıldı. Üçüncüsü, Kırım’ın ilhakıyla Rusya 18. yüzyıldan 1991’e kadar olduğu gibi bir kez daha Karadeniz’de bir numaralı askeri ve siyasi güç oldu ki, bu da Türkiye başta olmak üzere NATO üyelerinin son yirmi yıldır Karadeniz’de kazandıkları üstünlüğün kaybolmasına ve son yüzyıllarda olduğu gibi bir kez daha Rusya’dan potansiyel olarak askeri tehdit algılamalarına sebep olacak.”

Tatarlar tepkili

Artık Kırım’ın Ukrayna'ya dönmesi zor görünüyor. Peki, bundan sonra ne olacak?

Rusya’nın Kırım’ı ele geçirmesi tehlikeli bir sürecin başlangıcı olabilir. Kırım’ın tarihsel sahibi olan Tatarlar Rus hakimiyetinde kesinlikle yaşamak istemiyor. Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Başkanı Celal İçten Skytürk 360 kanalına, Ruslara karşı mücadele edeceklerini söyledi. Tatar Türkleri içinde sayıları az da olsa radikal unsurların bulunması çatışma olasığını gündeme getiriyor. İçten ayrıca, Kafkasya’daki diğer Müslüman toplulukların Ruslara karşı Tatarları destekleyeceğini düşünüyor. Rusya ise, bu tehliye karşı Tatarlara, Ukrayna yönetiminin 23 yıl boyunca vermediği dil ve temsil hakkı alanında “cömert” sözler veriyor.

Bu noktada, Tatarların haklarına sahip çıkmak, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmak, Batı ile ortak hareket etmek ve Rusya ile ilişkilerini bozmamak gibi birbiriyle çelişen dört zorlu görev üstlenen Türkiye için de durum son derece kritik. Gelişmeler Türkiye’yi daha net ve katı bir tutum almaya zorlayacak görünüyor.

Ukrayna parçalanıyor mu?

Fiilen zaten bölünmüş bir ülke olan, Kırım’ın kopmasıyla toprak bütünlüğü zedelenen Ukrayna’nın daha da parçalanması tehlikesi var. Koç Üniversitesi'nden Aktürk, ”Rusya, eğer isterse, Kırım’ı ilhak ettiği gibi nispeten kolay bir şekilde Ukrayna’nın en doğusundaki Luhansk ve Donetsk illerini ve hatta biraz daha zor olmakla birlikte muhtemelen Kharkiv ve Zaporijiya illerini de işgal ve referandum yoluyla ilhak edebilir. Gerçi ben bunu yapmayacaklarını düşünüyorum...”diyor.

İstikrarsız ve bölünmüş bir Ukrayna Batı’yı soruna çok daha fazla müdahil edeceği için Rusya’nın bu noktada duracağı varsayılabilir.

Saatli bombalar

Ama ortada daha büyük bir sorun var: Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana taşlar hala yerine oturmadı. Günümüzde, eski Sovyet yöneticilerinin uyguladığı “böl yönet” taktiğinin sonucu pek çok yerde “etnik saatli bombalar” var.

Henüz dış kamuoyuna fazla yansımadı ama ayrılıkçı Rusların Moldova içinde kurduğu Transdinyester Cumhuriyeti Rusya’ya katılmak için başvuruda bulundu. Bölgede 1990'larda çatışmalar yaşanmış, Transdinyester 2006 yılında düzenlediği referandumla Rusya’ya katılma kararı almıştı.

Yine Moldova sınırları içinde yer alan Gagavuz Özerk Cumhuriyeti de Pazartesi günü kendi ordusunu kurma kararı aldı. Hristiyan Gagavuz Türklerinin yaşadığı bölgede şubat başında yapılan referandumdan Moldova’nın bağımsızlığını kaybetmesi durumunda cumhuriyetin bağımsızlığını ilan edebileceği kararı çıkmıştı.

Şu anda Rusya ile Batı ilişkilerinin krize girdiği tehlikeli, hatta potansiyel olarak çatışma riski de taşıyan bir süreç yaşanıyor. Uluslararası dengeleri değiştirmesi olasılığı yüksek bu süreç sırasında eski Sovyet topraklarında taşların biraz daha yerinden oynaması söz konusu.

Yakındaki en tehlikeli tarih, Ukrayna’da başkanlık seçimlerinin yapılacağı 25 Mayıs.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber-Analiz: Cenk Başlamış

Editör: A. Günaltay