1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Kabul merkezleri, eziyet kamplarına dönüştü”

14 Nisan 2009

AB’nin, kaçak göçün transit ülkelerinden Libya’da kurduğu “kabul merkezleri” eleştiri konusu oldu. İnsan hakları örgütleri AB’yi, göç sorununu Afrika'ya havale etmekle, kötü koşulları görmezden gelmekle suçluyor.

https://p.dw.com/p/HWli
Fotoğraf: AP GraphicsBank

Daha iyi bir yaşam hayaliyle Avrupa’ya kaçak yollardan gelmeye çalışanların bir kısmı henüz ayak basmadıkları kıtanın güney kıyılarında hayatlarını kaybediyor. AB yöneticileri ize

Uluslararası Af Örgütü’nün çalışmalarına göre son 20 yılda Akdeniz ve Atlantik Okyanusu’nda 9 bin kaçak göçmen boğularak hayatını kaybetti. Gerçek sayının ise bundan çok daha yüksek olabileceği belirtiliyor.

Ölümü göze alarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken hayatlarını kaybedenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. İtalya’daki Göç Konseyi’nin Alman Başkanı Christopher Hein, Avrupa’ya yasal ve güvenli seyahat etme imkânı tanınmaması nedeniyle trajedinin önüne geçilemediğini söyledi.

Kabul merkezi mi eziyet kampı mı?

Einwanderer in Spanien
Fotoğraf: AP

Birkaç yıl önce AB, kaçak göçün ana transit ülkelerinden Libya’da “kabul merkezleri” oluşturdu. Avrupalı siyasetçilerin “kabul merkezleri” olarak adlandırdıkları bu tesislerle göçün daha düzenli bir şekilde yapılması hedeflendi. Hein, bu merkezlerin gerekli olduğunu söylemekle birlikte şu noktaya dikkat çekti: “Bu merkezlerin nasıl göründükleri, nasıl yönetildikleri önem taşıyor. Bu merkezlerdeki insanların ne tür özgürlükleri, güvenceleri ve hakları var? Bu merkezde ne kadar süreyle kalmaları öngörülüyor? Ve bu merkezlerden çıkıldığında nasıl bir perspektife sahip olunduğu önemli.”

Illegaler Einwanderer in Tarifa, Spanien
Fotoğraf: AP

Bu merkezlerden kurtulmayı başararak İtalya’ya gelen göçmenler bambaşka bir gerçeklikten söz ediyor. Kötü muameleye tabi tutulduklarını aktarıyorlar. Fortress Europa adlı mülteci örgütü de Libya’nın güneydoğusunda İtalya’nın mali katkısıyla kurulan kamplardaki insanlık dışı koşullara dikkat çekiyor. Christopher Hein da, “Kamplara gitmiş kişilerin bildirdiklerini ve kamplardan bir şekilde çıkmayı başarmış olanların söylediklerini biliyoruz. Koşullar çok kaygı verici” diye konuştu.

İngiltere ve Almanya öncülük etti

Göçmen kabul kampları fikri ilk kez İngiltere tarafından gündeme getirildi. Ardından 2004 yılında dönemin Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily, Kuzey Afrika’da kabul merkezlerinin inşa edilmesini önerdi. Ancak Schily, kamplardaki kararların yargı denetimine tabi tutulmasına gerek görmedi. Hedef, çetelerin önüne geçerek insanların boğulmasını engellemekti.

“Kampın hapishanelerden farkı yok”

Illegale Einwanderer in Portugal
Fotoğraf: AP

Faslı göç uzmanı Mohammad Ammarti ise farklı görüşte ve AB'ye tepkili. Kabul merkezlerinin, AB dış sınırlarındaki denetimlerin güçlendirilmesi hedefi ve Birlik’in mülteci ve göç politikaları kapsamında kurulduğunu aktaran uzman, “Bunlar Afrika'dan gelen ve istenmeyen göçmenlerle sığınmacıların Avrupa'dan uzak tutulmasını sağlayan keyfi önlemlerdir” dedi.

Göç uzmanı Mohammad Ammarti, AB'yi göç sorununu Kuzey Afrika’daki transit ülkelerin sırtına yüklemekle suçladı. Libya’nın Cenevre Mülteciler Konvansiyonu’nu imzalamadığına dikkat çeken Ammarti’ye göre Avrupa ülkeleri, insan hakları örgütlerinin baskısından kurtulmak için bu ülkeleri kullanıyor. Ammarti şu dikkat çekici değerlendirmeyi aktardı: “Bu kabul merkezleri, göç sorunu çözmenin ne gerçekçi ne de insani bir yolu. Dahası bu kampların hapishanelerden farkı yok. Bu kamplarda göçmenlere eziyet edilerek zorla ülkelerine geri gönderiliyor.”

Chamselassil Ayari / Çeviren::Değer Akal

Editör:Ahmet Günaltay