1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadın hakları için tarihi karar

11 Haziran 2009

Türkiye, aile içi şiddete uğrayan kadını korumadığı ve ayrımcılık yaptığı gerekçesiyle AİHM tarafından cezalandırıldı. Karar, tüm Avrupa için emsal niteliğinde. Artık aile içi şiddet, özel yaşam kapsamında görülemeyecek

https://p.dw.com/p/I7KY
Fotoğraf: picture-alliance / dpa / DW-Montage

Strasbourg’dan Kayhan Karaca’nın haberi:

Bugün 37 yaşında olan ve Akgün soyadını taşıyan Nahide Opuz, eski kocası Hüseyin Opuz ile 1995 yılında evlenmişti.

Evliliğinden kısa süre sonra, Avrupa'da on binlerce kadın gibi aile içi şiddet kurbanı oldu. Kocası kendisini ve annesini darp etti, bıçakladı, hatta arabayla ezmeye kalktı.

Symbolfoto Gewalt gegen Frauen
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

Nahide Opuz kocasından davacı oldu, ancak davalı koca delil yetersizliğinden salıverildi. 2001 yılı Ekim ayında eşini 7 bıçak darbesiyle yaraladı. Bu suçtan da para cezasıyla kurtuldu.

Nahide Opuz'un polis ve savcılıklara yaptığı şikayetler somut sonuç vermedi. Hatta kocasının tehditleri üzerine, savcılıklara yaptığı bazı şikayetleri geri çekmek zorunda dahi kaldı. Son çare olarak kaçmayı denedi. 2002 yılında annesi ve 3 çocuğuyla Diyarbakır’dan İzmir’e taşınırken yolu kocası tarafından kesildi. Kendisini korumaya çalışan annesi, burada çıkan kavgada, kocası tarafından öldürüldü.

Hüseyin Opuz, bu cinayetten 15 yıl hapse mahkûm edilse de 2008 yılında serbest bırakıldı.

Nahide Opuz, aynı yıl, bu olayları, insan hakki ihlali olduğu gerekçesiyle Strasbourg Mahkemesine taşıdı.

Kadına karşı ayrımcılık

Symbolbild Gewalt gegen Frauen
Fotoğraf: picture-alliance / Lehtikuva

Eski kocasının kendisi ve annesine yönelik davranışlarına duyarsız kalan Türk polis ve adli makamlarının, yani devletin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkı, kötü muamelenin önlenmesi, adil yargı ve ayrımcılıkla ilgili maddelerini ihlal ettiğini söylüyordu. Bu ayrımcılığın kadın kimliği nedeniyle yapıldığını gündeme taşıdı.

Türk hükümeti, bu iddialar karşısında, 7 Ekim 2008 tarihinde Strasbourg'da yapılan duruşmada, davanın kadına karşı şiddet davası olmadığını savundu ve davanın reddini istedi. Hükümet, davacının iç hukuk yollarını yeterince kullanmadığını, sığınma evlerine başvurmadığını ve kendisine ayrımcılık yapıldığına dair Türk mahkemeleri önünde dava açmadığını da söylüyordu. Ancak Ankara’nın bu savunması mahkemede yankı bulmadı.

Mahkeme tarihinde bir ilk

Symbolbild Gewalt gegen Frauen in Spanien
Fotoğraf: DW / picture-alliance / Godong

50 yıllık tarihinde aile içi şiddetle ilgili olarak ilk kez bu denli somut bir davayı inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Nahide Opuz'un iddialarının hemen hepsine olumlu yanıt verdi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yaşama hakkı, kötü muamelenin önlenmesi ve ayrımcılıkla ilgili maddelerinin ihlal edildiğine hükmetti.

Mahkeme, yaşama hakkıyla ilgili maddenin ihlaline gerekçe olarak, devletin, Nahide Opuz'un annesinin hayatını korumaktaki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasını gösterdi.

Kötü muameleyle ilgili maddenin ihlaline gerekçe olarak ise, yine devletin, davacıya yönelik tehditler konusunda pasif kalmış olmasına işaret etti.

Kararda, aile içi şiddet, mahkeme tarihinde ilk defa, “kadına karşı bir tür ayrımcılık olarak” değerlendirildi.

Aile içi şiddet, özel yaşam olamaz

Internationaler Tag gegen Gewalt an Frauen
Fotoğraf: dpa

Mahkeme, Türk hükümetinin, "aile içi şiddet özel yaşamdır karışamayız" tezini de geri çevirdi. İnsan yaşamını korumak söz konusu olunca özel yaşama karışılır mesajı verdi.

Ankara’nın, karar gereği, 6 ay içinde davacıya 30 bin euro manevi tazminat, 6 bin 500 euro da mahkeme masrafı ödemesi gerekiyor.

Fakat kararın, tazminat hükmünün ötesinde daha kapsamlı boyutları var.

Mahkeme bu kararıyla, tarihinde ikinci kez Ankara’yı vatandaşlarına ayrımcılık yapmaktan mahkum etmiş oldu. Ankara bundan birkaç yıl önce, kızlık soyadlarıyla ilgili bir davada kadın vatandaşlarına ayrımcılık yapmaktan hüküm giymişti.

Tüm Avrupa için yeni içtihat

Mahkeme kulislerinde dikkat çekilen en önemli nokta ise kararın sadece Türkiye değil tüm Avrupa için yepyeni bir içtihat olduğu.

Zira, bu kararla birlikte ilk defa bir Avrupa ülkesi Strasbourg mahkemesi önünde aile içi şiddetle ilgili bir davada mahkum olmuş oldu. Kararın, mahkemenin bağlı olduğu Avrupa Konseyi tarafından aile içi şiddete karşı hazırlanmakta olan Avrupa sözleşmesine ışık tutucu nitelikte olacağı da gizlenmiyor.

Kararın, Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi ülkelerinin adalet bakanlarının gelecek hafta Norveç'te aile içi şiddet konusunu tartışmak üzere düzenleyecekleri konferanstan hemen önce çıktığının altını çizmekte de yarar var.

Kayhan Karaca / Strasbourg (DW)

Editör: Ayhan Şimşek