1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadınlar şiddete başkaldırıyor

11 Mart 2015

Türkiye’de kadınlar haftalardır protesto gösterileri düzenleyerek, eşitlik ve kadına yönelik şiddetin bitmesini istiyor. Hükümetin bu konudaki tavrı ise çelişkili bulunmaya devam ediyor.

https://p.dw.com/p/1EogU
Fotoğraf: dapd

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her ne kadar kadına şiddete karşı olduklarını sık sık dile getirip, hükümeti şiddeti engellemeye yönelik alarma geçirse de, ülkede kadına yönelik şiddet ürkütücü bir tablo çiziyor. Medyada haftalardır hemen her gün kadına şiddet haberleri yer alıyor. İstanbul’da binlerce kadın bu şiddeti protesto etmek için Dünya Kadınlar Günü’nde sokaklara döküldü.

Haber portalı Bianet'te yazan sosyolog Çiçek Tahaoğlu, bu tabloda hükümetin tutumunun da rolü olduğunun altını çiziyor. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu'nun ‘'Kadının tek kariyeri annelik olmalıdır'' sözlerini hatırlatan Tahaoğlu, DW'ye verdiği röportajda hükümetin kadınları kendi kaderlerini belirleyebilme yetisi olan bireyler olarak görmeye hiç niyeti olmadığına dikkat çekti.

Toplumsal değişim: başarısız

Erdoğan uluslararası platformlar da dahil olmak üzere kadına şiddete tepkisini sıkça dile getiriyor. 2011'de Erdoğan başkanlığındaki Türk Hükümeti ‘Kadına Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke oldu. Bugün de bu anlaşma cinsel şiddetin ve zorla evliliklerin engellenmesinde bir başucu rehberi olarak görülüyor.

Hükümetin kağıt üzerindeki istekliliği, toplumsal bir dönüşümü sağlayacak uygulamaları beraberinde getirmedi. Kadına karşı şiddet tablosu özellikle son dönemde korkunç boyutlara ulaştı. Bianet'in raporuna göre, Türkiye'de 2014 yılında öldürülen kadın sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 25 artış göstererek 281'i buldu. Hatta bu resmi rakamlar dışında kadına şiddet oranının gerçekte daha da yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Çoğunluğu kadın 2 milyon kişinin Twitter üzerinden #sendeanlat sloganıyla başlatılan aksiyona katılarak, kendi yaşadıkları şiddet vakalarını paylaşmaları bu tahmini destekler nitelikte. Dört duvar arasında, otobüste, kamuya açık yerlerde ya da işyerinde… Ortaya çıkan tablo Türkiye'de kadınların günlük hayatta yaygın olarak cinsel tacize uğradığını ve şiddet gördüğünü ortaya koyuyor. Kadınlar şu ana dek yalnızca aile ve arkadaş çevresine anlatabildikleri bu olayları, şimdi sosyal medya üzerinden kimliklerini açıklamak zorunda kalmadan herkesle paylaşıyorlar.

Kadınların isyanı

Kadınların bu protesto dalgası Şubat ayında Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmesiyle başladı. Özgecan Aslan, bir minübüs şoförünün kendisine tecavüz etmeye çalışması üzerine kendisi kurtarmaya çalışmış ancak karşı koyması nedeniyle katil zanlısı şoför genç kızın ellerini keserek, cesedi yaktığını itiraf etmişti. Zanlı cesedi ortadan kaldırmak için arkadaşı ve babasından yardım almıştı. Hükümet, bu cinayete sert tepki gösterirken, Davutoğlu suçlulara en ağır cezanın verileceği sözünü verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da davayı bizzat takip edeceğini açıkladı. Kısa süre önce Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yayınlanan ve Erdoğan'ın da kamera karşısına geçtiği bir kamu spotu ise hükümetin birçok tartışmalı açıklamasında olduğu gibi yine yeni bir tartışma başlattı. Spotta kadın bir ‘‘Anne, kardeş, eş, arkadaş‘‘ olarak tanımlanıyor.

Düzgün kadınlar ve diğerleri ayrımı

Çiçek Tahaoğlu tam da böyle bir tanımda temel bir problem olduğu görüşünde. ‘‘Hükümet 'düzgün kadınlar ve 'diğerleri' olarak görülen kadınlar arasında bir uçurum yarattı. Bu görüşe göre yalnızca en az üç çocuk yapan, yemek pişiren, kocasına ve çocuklarına bakan kadın ilk kategoriye giriyor. Yani bu algıya göre bu kadınlar ailelerini kariyerlerine tercih edenler. Böylece de hep bir mağdur pozisyonunda kalıyorlar. Kalanların da hemen hepsi 'kolay' kadınlar.‘‘

© Deutsche Welle Türkçe

Daniel Heinrich