1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Karikatür krizinde Türkiye'den beklentiler

Baha Güngör13 Şubat 2006

Karikatür krizinde arabulucu olarak Türkiye'nin adı öne çıkarken Almanya Dişişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier yarın Ankara'da temaslarda bulunacak. DW Türkçe Servisi'nden Baha Güngör konuyla ilgili yorumunda Türkiye'nin arabuluculuk rolü ile ilgili beklentileri değerlendiriyor:

https://p.dw.com/p/AZr5

Karikatür krizinde bir kez daha pekçok cephenin arasında kalan Türkiye şimdiye kadar mantıklı bir tutum sergiledi. Türkiye'nin önde gelen gazetecileri Avrupa'daki kitle gazetelerinden meslektaslarıyla ittifak kurarak, Batı ve İslam dünyası arasında zaten zor şartlar altında yürütülmeye çalışılan diyaloğun tehlikeye girmemesi için sağduyu çağrısında bulundu. Türk hükümeti de çok sayıda Müslüman ülkenin yönetimlerine mektup yazarak bu ülkeleri krizde ılımlı davranmaya çağırdı, diğer yandan Avrupalılar'ı da ortamı daha fazla germemeleri konusunda uyardı. Hazreti Muhammed karikatürlerinin Avrupa medyasında basılması konusunda Türkiye'de de protestolar oldu, ama barışçı bir şekilde kaldı.

Neredeyse karikatür kriziyle eşzamanlı olarak Trabzon'da 16 yaşında bir genç, bir Katolik rahibi öldürdüğü zannıyla tutuklandı. Katil zanlısı, rahibi karikatürlerin yayımlanmasının öcünü almak için öldürdüğünü söylese de siyasi gözlemciler cinayetin nedeninin ancak mahkeme sürecinde ortaya çıkmasını bekliyor.

Türkiye'nin bir ayağı siyasi, kültürel ve tarihi olarak Doğu'da, diğer ayağı ise Batı'da. Türkiye’yi özel kılan da işte bu özelliği. Batı ve İslam dünyası arasında bir köprü olarak gerçekte başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir konuma sahip. Türkiye ayrıca Müslüman bir ülkenin Avrupa modeli bir demokrasi yönünde başarılı bir şekilde ilerleyebileceğinin de önde gelen örneği. Türkiye, Avrupa’nın siyasi ve ekonomik kurumlarına da köklü bir şekilde dahil olan bir ülke. NATO üyesi olan Türkiye aynı zamanda Müslüman halkıyla İslam dünyasının da bir parçası. İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri'nin oybirliğiyle seçilmis bir Türk olması da Müslüman ülkelerin Türkiye'yi kültürlerarası bir aracı olarak kabul etme isteklerinin bir göstergesi.

Ancak karikatür krizinde arabuluculuk yapması konusunda Türkiye'den aşırı beklentiler içine girilmemelidir. Kavgalı taraflar asgari noktalarda bile uzlaşmaya hazır değillerse en iyi arabuluculuk girişimi bile daha başından başarısızlığa mahkumdur. İki tarafın böyle bir uzlaşmaya ne kadar hazır oldukları sorusu ise şimdiye kadar karanlıkta kaldı. Hem İslam dünyasındaki protestolar ne kadar gerçek olsa da aynı zamanda siyasi amaçlara da alet edilmiştir.

Bu koşullar altında ümit edilebilecek tek şey, gerçek protestolarla yönlendirilen protestoların ayrımına Batı’nın da varabilmesidir. Modern çağın en önemli kazanımlarından biri olan ve uğruna çetin mücadeleler verilerek elde edilen basın özgürlüğünün diğer kültürlere karşı önyargıların tasdiki için kötüye kullanılmasına son verilmelidir.

Türkiye kendisiyle siyasi ve ekonomik olarak yakın ilişkiler içindeki Müslüman ülkeler üzerinde tabii ki yumuşatıcı bir etki yaratabilir. Ancak karikatür krizini sona erdirecek, şapkadan çıkarılacak bir sihirli reçeteye Türkiye de sahip olamaz. Türkiye'nin arabuluculuktaki başarısıyla AB'ye üyelik isteği birbiriyle baglantılandırılmamalıdır. Bu sadece büyük bir adaletsizlik değil, aynı zamanda Türkiye’nin karikatür krizinde Avrupa'daki diyalog yanlılarıyla aynı saflarda yer aldığını da gözden kaçırmak olur.