1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kehanet doğru çıktı

17 Mayıs 2013

Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkardı. Bu gelişmeyle, sermaye akışının artması beklenirken, asıl etkinin doğrudan yatırımlardan alınan payla ortaya çıkacağı belirtiliyor.

https://p.dw.com/p/18Zwu
Fotoğraf: dapd

Türkiye'ye, 21 yıl aradan sonra ilk kez uzun dönemli yabancı para cinsinden iki kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir notu verildi. Fitch’in 5 Kasım 2012’de bu notu vermesinden sonra gerek ekonomi çevrelerinde, gerekse finans piyasalarında uzun zamandır beklenen ikinci karar, kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’ten geldi. Türkiye’nin kredi notunu bir basamak artışla Ba1’den Baa3’e yükselten kuruluş, kararına gerekçe olarak kamu finansmanındaki ve ekonomik verilerdeki iyileşme ile dış kırılganlıktaki azalmayı gösterdi.

Moody’s'in notunda sıklıkla ekonomide dış kırılganlığın azaldığı vurgusu göze çarpıyor. Dış kırılganlığı azaltmada hükümetin enerji politikaları tarafında aldığı aksiyonların olumlu karşılandığını açıklayan Moody’s, riskler tarafında da iki noktanın altını çiziyor: Kamu finansmanının kötüleşmesi, sermaye hareketlerinin tersine dönmesi ve dış kırılganlığın artması.

İlk kez 1992 yılında rating kuruluşlarından S&P, Türkiye’nin kredi notunu BBB seviyesine yükseltmiş, Kasım 2012’de ise diğer bir kuruluş Fitch, Türkiye’ye ikinci kez yatırım yapılabilir ülke notu olan BBB- notunu vermişti. Moody’s'in bu kararı, uzun süredir beklenti niteliğinde olumlu bir rol oynuyordu.

Fon akışı hızlanacak

Peki, bu not ne anlama geliyor? Öncelikle not artırımının, Türkiye ekonomisindeki başarılı performansın sonucu olduğuna işaret ediliyor. Dolayısıyla analistler, not artırımı sonrası borçlanma maliyetlerinin düştüğüne işaret ediyor. Ayrıca asıl etkinin orta ve uzun vadede özellikle reel kesimde gözlenmesi bekleniyor.

Türkiye, bu notla özellikle uzun vadeli uluslararası yatırım fonları ve finansal fonların yatırım kriteri olarak belirlediği “en az iki kredi derecelendirme kuruluşundan yatırım yapılabilir nota sahip olma şartını" yerine getirmiş oldu. Böylece daha önce bu kriter nedeniyle yatırım yapmayan bazı uluslararası yatırımcıların da yatırımlarını yönlendirmesi bekleniyor. HSBC Stratejisti Fatih Keresteci, “Bu da Türkiye ekonomisinin artık dünya süper ligine girdiğinin bir göstergesidir” diyor.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, nota ilişkin hem borçlanma yükünün azaltılacağı, hem de uzun vadeli büyümeye katkıda bulunacağı açıklamasıyla, deyim yerindeyse “bayram havasına” katılanlardan oldu.

Kamuoyunda not artışını diğer kuruluşlara görece olarak daha geç sağlaması nedeniyle “sıfırcı hoca” olarak bilinen kuruluştan gelen bu karar, yatırım kuruluşları tarafından da olumlu karşılandı. Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED, kararın Türkiye’nin yatırım iklimini destekleyecek önemli bir karar olduğunu belirterek, “Not artırımının uzun vadede Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımı çeken ilk 10 ülke arasına girme ve uluslararası yatırımlardan aldığı payı yüzde 1’den yüzde 3’e çıkarma yolunda önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz” açıklamasında bulunuyor.

Türkiye’de bir süre önce bir bankanın çoğunluk hisselerini satın alarak bölgesel genişlemeye giden Kuveyt’in en büyük bankalarından Burgan Bank’ın Yatırım Bölümü Makroekonomik Araştırmalar Başkan Yardımcısı Haluk Bürümcekçi de iyimser: “Kredi notunun reel sektörün maliyetlerinin azalması anlamında faydası olacaktır.” Avrupa’da borsalarda zirveler görülürken, reel ekonomideki durgunluğun çelişki yarattığını hatırlatan Bürümcekçi, “Türkiye için bu durum geçerli değil. Kamu borcunun düşük olması, uygun finansman koşulları Türkiye için avantaj yaratıyor” diyor.

'Doğrudan sermaye yatırımı için not yetmez'

Öte yandan kısa vadeli sermaye akımlarının artışı, cari açığın finansmanında olumlu etki etse de uzun vadede doğrudan yatırımlar, istihdam yaratan büyümenin kritik noktası olarak gösteriliyor.

USA Türkei Erdogan Obama 16.05.2013
Fotoğraf: Reuters

Not artırımının Erdoğan-Obama görüşmesi sonrasında geleceğini 2012 Aralık ayında öngören Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi ise orta ve uzun vadede Türkiye’ye notu nedeniyle gelemeyen fonların geleceğini doğruluyor: “Asıl etkisinin ise doğrudan dış sermaye yatırımlarının (foreign direct investment, FDI) artışı şeklinde olması gerekir. Türkiye bu pastadan yeteri kadar pay alamıyor. Ancak bunun gerçekleşmesi için not artırımı yetmez” diyen Gelberi, yabancı sermayenin artışı için yabancı şirketlerin en çok şikayet ettiği hukuk sistemindeki sorunların giderilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Ekonomist Uğur Gürses de “Peki, doğrudan yatırım için kolları kim sıvayacak?” sorusunu soranlardan.

Türkiye’nin 1989 yılında sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle başlayan yabancı sermaye girişi, 1991 yılında kredi notu sürecinin başlamasına neden olmuştu. Bu tarihten itibaren Türkiye, dünya para piyasasından borçlanmasını artırmıştı. Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Erinç Yeldan da, ithalata dayalı sanayileşmenin sürdürülmesi, istihdam dostu olmayan spekülatif büyüme sonucu işsizlik risklerini hatırlatarak “Yeni bir krize en yakın ekonomi, uluslararası finans sermayesinin en gözde konumunda olan ekonomidir” uyarısında bulunuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Kıvanç Özvardar/İSTANBUL

Editör: Ercan Coşkun