1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kerkük'te çatışmanın dinamikleri

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
16 Ekim 2017

Irak ordusunun Kerkük'e yönelik harekatı gözleri Kuzey Irak'a çevirdi. Ortaya çıkan çatışma tablosunda taraflar sadece Bağdat ve Erbil mi? Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen olaylara daha geniş bir pencereden bakıyor.

https://p.dw.com/p/2ltIV
Militäreinsatz in Kirkuk
Fotoğraf: picture-alliance/abaca

Kerkük'te ne oluyor?

Kerkük'te Cumartesi günü başlayan çatışma öncesi manevralar Pazar gecesi çatışmaya dönüştü. Kentten gelen ilk haberler Irak ordusunun sınırlı bir çatışmadan sonra kentin çevresindeki kritik yerleri ele geçirdiği ve hedeflediği askeri üs ve petrol sahalarına yöneldiği yönünde. Kerkük'teki çatışma Irak'ta Araplar ve Kürtler arasında uzun süreli bir savaşın başladığını düşündürebilir. Fakat bu kadar iddialı bir yorum için biraz erken. Olan bitene daha dikkatli bir bakış, aslında oyun içinde oyun olduğunu gösteriyor.

Doç. Dr. Serhat Erkmen
Doç. Dr. Serhat Erkmen Fotoğraf: privat

Çatışmanın dinamikleri neler ve tarafları kimler?

Kerkük ve Tuzhurmatu merkezli çatışmaların Kürt-Arap, Sünni-Şii ya da  Kürt-Türkmen savaşı olarak nitelenmesi için henüz çok erken. Çatışma süreci gelecekte bunlardan birine ya da birkaçına evrilebilir. Fakat en azından şimdiki çatışmaların üç temel dinamiği ya da üç temel tarafı bulunuyor: Erbil-Bağdat; KDP-KYB ve KYB -KYB.

1. Erbil-Bağdat dinamiği: Temel aktörleri Haydar Ibadi ve Mesut Barzani. Her ikisi de siyasi olarak büyük risk almış durumda. Ibadi, gelecek yıl yapılacak seçimlerde başarılı olabilmenin yolunun İran ve ABD'nin desteğini almak ve Irak kamuoyunda "bölünmeye izin vermeyen lider" olarak kabul edilmekten geçtiğini düşünüyor. Bu nedenle adımlarını gürültü çıkarmadan ama güçlü biçimde attı. İran, Türkiye ve ABD'yle ilişkileri sıcak tutarken orduyu ve milis güçleri mobilize etti.

Barzani ise referandumda elde ettiği başarının kendisi için yaratabileceği sorunların farkındaydı. Bu nedenle, bölge ülkelerine karşı yumuşak bir üslup kullanırken, Bağdat'a karşı sertlik dozu düşük sözlerle ancak kararlı adımlarla geri adım atmayacağını gösterdi. Fakat, Barzani'nin Ibadi'ye göre iki dezavantajı bulunuyor: Müttefikleri zayıf ve askeri güçleri dağınık. Bu nedenle her ikisi de gerginliğe hazırlanırken avantajlı olan taraf Ibadi'ydi. Bu ilişkiyi Bağdat ve Erbil olarak da okumak mümkün. Çatışma eğer Musul'un kuzeyindeki düzlüklere ve Sincar'a doğru genişlerse bu faktör daha fazla ön plana çıkacaktır.

Kerkük'te peşmerge güçleri savunma pozisyonunda
Kerkük'te peşmerge güçleri savunma pozisyonundaFotoğraf: Getty Images/AFP/A. Al-Rubaye

2. KDP-KYB dinamiği: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) en köklü ve güçlü iki partisi arasında referandum, Kerkük'ün geleceği ve Bağdat'la ilişkiler konularında derin görüş ayrılıkları bulunuyor. Ancak bu görüş ayrılıklarının nedeni ideolojik ya da stratejik değil. KDP'nin güçlenmesi açıkça KYB'nin aleyhine işliyor. İki parti arasında 2012'den bu yana çok hassas bir denge oyunu var. KYB bu oyunda yolun sonuna gelindiğini düşünüyor. Bu nedenle, etki alanlarını kaybetmemek için KDP'den farklı politikalar izliyor. Referandumdan sonra KYB'nin üst düzey isimleri Barzani'den farklı olarak Bağdat ile görüşmelerin Irak Anayasası'na göre olması gerektiğini savunuyordu. Çatışmaların başlamasından kısa süre önce yapılan bu yönde açıklamalar KYB'nin Kerkük konusunda farklı bir politika izleyeceğini gösterdi.

3. KYB'nin iç dinamiği: KYB uzun süredir iç çalkantılardan muzdarip bir parti. Fakat, bu sorunlar son dönemde iyice belirginleşti. İki gündür çatışmayı izleyenler IKBY'nin başkan yardımcısı ve KYB Genel Sekreteri olan Kosrat Resul'un kendisine bağlı peşmergelerle Kerkük'e girdiğini ve Kerkük Valisi Necmettin Kerim'in halkı sokaklara davet ettiğini gözlemlemiştir. KYB politbüro üyesi olan Vali Kerim, Mart ayından itibaren Irak merkezi hükümetiyle köprüleri atarken, KYB içindeki destekçilerinin çoğunu kaybetti. Hatta, referandumun hemen öncesinde Bağdat tarafından Vali Kerim'in görevden alınması hamlesinin ardında KYB'nin olduğu görülüyordu. Nitekim, farklılık o kadar belirginleşti ki, çatışmanın başladığı saatlerde Kerkük'te KYB bürosunun en etkili isimleri olan Rızgar Ali ve Aso Mamand halka eve dönün çağrısı yaparken Vali Kerim halkı silahlarıyla sokağa direnmeye davet ediyordu. KYB içindeki ayrılık sadece birkaç yerel politikacı arasındaki ayrıma indirgenemez. KYB'nin ağır silahlı birlikleri çatışmaya girmedi. Şeyh Cafer gibi ortada bulunan isimler dahi dengeyi gözlemeyi tercih ettiler. Bir anlamda KDP ile işbirliği yaptığı için parti tarafından eleştirilen Kosrat Resul ve Necmettin Kerim gibi isimleri tam anlamıyla yalnız bıraktılar.

Irak ordusuna ait zırhlı araçlar Tuzhurmatu'da toplandı.
Irak ordusuna ait zırhlı araçlar Tuzhurmatu'da toplandı.Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Al-Rubaye

İlk geceki çatışmalar neyi gösteriyor?

Pazar gecesi Kerkük'te yaşananlar, 31 Ağustos 1996'da Erbil'de yaşananlara benziyor. O tarihte KDP, Saddam Hüseyin ile anlaşarak Irak ordusunun Erbil'e girmesine engel olmamış, şehirde KYB lehine olan dengeler Irak ordusunun çekilmesinden sonra KDP lehine değişmişti. Sonrasında Erbil KDP'nin kontrolüne girmişti. Bugün, yaşananlar da bir anlamda o günlere benziyor. Irak Ordusu ve Haşdi Şabi güçleri Kerkük'ün güney ve batısındaki askeri üsleri ve petrol sahalarını hedef aldığını açıkladı. Bu bölgede Irak Ordusunun hedef aldığı Bai Hasan petrol sahası 2014'ten beri KDP'nin kontrolünde. Askeri üsler ise KDP'nin kalbine giden yolları kontrol eden askeri üsler. Yani bir anlamda Irak ordusunun ilk hamleleri KDP'nin Kerkük'teki gücüne yönelik. Elbette çatışmaların bir süre sonra biçim ve içerik değiştirmesi beklenebilir. Şimdilik, KYB'nin güçlü birlikleri çatışma sahasından ya çekildi ya da uzak duruyor. Buna karşılık, KDP, Kerkük'teki teşkilatını, Zerevani'yi ve Erbil civarından getirdiği peşmergeleri çatışma sahasına sürüyor. Bunlara ek olarak PKK da yaptığı açıklamalarla sahada yerini almaya çalıştığını gösteriyor.

Türkiye, İran ve ABD'nin rolü

İlk gecenin dikkat çeken üç aktörü daha var: İran, ABD ve Türkiye. Tahran'ın işini içinde olduğu açık. İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani günlerdir Süleymaniye ve Kerkük'te görülüyordu. Süleymani'nin Haşdi Şabi'ye danışman olarak atandığı gün Kerkük'te operasyonun başlaması, İran'ın süreç içerisindeki rolünü ortaya koyuyor. Türkiye sessiz ve sadece izliyor. Ancak sessizliğinin temel nedeni, işleri istediği yönde gelişiyor olması olabilir. Nitekim, Türkiye'nin temel beklentisi Kerkük'ün tekrar Bağdat'ın denetimine girmesiydi. ABD ise son derece zayıf bir karşılık verdi. Çatışmadan duyulan endişe ve IŞİDle mücadele söylemi üzerinden "ben şimdilik izliyorum ama dengeleme yapabilirim" mesajını okumak mümkün.

Bundan sonra dikkatle izlenmesi gereken süreç, KDP'nin Kerkük'te ne kadar ısrarcı olacağı, bu çatışmanın Kürtler arasında daha derin ayrılıkları yaratıp yaratmayacağı, ABD ve Rusya'nın tavrı ve çatışmanın diğer tartışmalı bölgelere yayılıp yayılmayacağıdır. Bu göstergeler bize çatışmanın tam bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğini işaret edecektir. 

Serhat Erkmen

© Deutsche Welle Türkçe

Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapmakta.