1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

KHK’lı kayıplara ne oldu?

1 Ağustos 2019

Türkiye’de KHK ile ihraç edilen ve Şubat'ta ortadan kaybolan kişilerin işkence ve kötü muameleye uğradığına dair endişe artıyor. Aileler, sivil toplum ve siyasetçilerden hükümete "Olay aydınlansın" çağrısı yükseliyor.

https://p.dw.com/p/3N7Pv
Fotoğraf: DW/H. Köylü

"Kaybolmadı, kaçırıldı. 19 Şubat’tan beri oğlumuz Mustafa Yılmaz’ı arıyoruz. Aramadık yer bırakmadık. Bütün kapılar yüzümüze kapandı. Meclisten sadece beş vekil ilgilendi bizimle. İnsanlık nerede, vicdan nerede?"

Bu sözler altı aydır kayıp olan Mustafa Yılmaz’ın annesi Nevim Yılmaz’a ait. Yılmaz, oğlunun “durduk yere” ortadan kaybolduğunu söylüyor. “Suçu neydi, günahı neydi” diye iç geçiren, oğlunu bulmak için İçişleri ve Adalet bakanlıkları başta olmak üzere her yere başvurduğunu anlatan Nevim Yılmaz, oğlunun halen ortaya çıkmamış olmasından ötürü derin endişe içinde.

Mustafa Yılmaz, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) işinden ihraç edilenlerden biri. Tıpkı onun gibi kararnameyle ihraç edilen altı kişi, 2019’un Şubat ayında ortadan kayboldu.

Sümeyye Yılmaz, İsmail Yılmaz, Nevim Yılmaz
Sümeyye Yılmaz, İsmail Yılmaz, Nevim YılmazFotoğraf: DW/H. Köylü

Kayıpların aileleri, sivil toplum örgütleri ve siyasetçiler bu kayıpları 15 Temmuz darbe girişiminin planlayıcısı olarak gösterilen Fethullah Gülen bağlantılı kişilere dönük soruşturmalara bağlıyor. Aileler, bu kayıpları ‘kaçırma’ olarak nitelese de, resmi yetkililere seslerini duyuramadıklarını kaydediyor.

Sosyal medya aracılığıyla olayı duyurmaya çalışan ailelerin durumunu meclis gündemine de taşıyan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, ailelerin endişeli bekleyişlerinde altı ayın geride kaldığını söylüyor. Gergerlioğlu, “Dört kişi bulundu ama nasıl bulundu? Birden bire emniyette gözaltında oldukları ortaya çıktı. Nedenini ve nasılını bilmiyoruz. İki kişi ise halen kayıp” derken, olayın bir ‘kaçırılma’ olduğunda ısrarlı.

Gergerlioğlu “Ortadan kaybolanların mahallelerine gittim, görgü tanıklarıyla konuştum. Kendilerini polis olarak tanıtan kişiler gelmiş, bu insanları kaçırmış. Aileler de buna tanık olmuş. Emniyet bunu ısrarla kabul etmiyor” diyor.

“Devlet içinde özel bir ekip”

İnsan Hakları Derneği, Ankara Barosu başta olmak üzere birçok hak savunucusu kuruluş altı aydır kayıp olan kişilerin nerede ve nasıl tutulduklarına ilişkin İçişleri Bakanlığı’ndan bilgi talep ediyor. İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, “TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun, İçişleri ve Adalet bakanlıklarının devreye girmesini istedik. Cumhuriyet savcılarınca açılmış soruşturma dosyalarının tamamlanmasını bekledik. Fakat bir türlü konu aydınlatılamıyor” diyor.

Türkdoğan, hükümet ve emniyet yetkilileriyle yaptıkları görüşmeler ışığında konuya ilişkin şöyle bir değerlendirme yaptıklarını söylüyor:

“Görüyoruz ki, bu kaçırılma olayı devlet içinde özel bir ekip tarafından yapılıyor. Ve o ekibe bir türlü dokunulamıyor. Türkiye’de faili meçhullerin arttığı yılları herkes hatırlıyor. O yıllar 1980’li, 1990’lı yıllardı. O yılları yeniden yaşamak istemiyoruz. Devlet içindeki çete yapılarıyla ilgili yeni raporlar istemiyoruz” diyor.

Dört kişi nasıl bulundu?

Salim Zeybek, Gökhan Türkmen, Erkan Irmak, Yasin Ugan, Özgür Kaya ve Mustafa Yılmaz geçen Şubat ayının farklı günlerinde kaybolmuşlardı. Altı aydır kendilerinden haber alınamayan bu altı kişiden dördünün ailelerine 28 Temmuz akşamı polisten telefon geldi. Ailelere; Salim Zeybek, Özgür Kaya, Erkan Irmak ve Yasin Ugan’ın Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında oldukları bildirildi.

HDP’li Gergerlioğlu, savcılığın aylardır kendilerinden haber alınamayan dört kişinin aileleriyle ve avukatlarıyla görüşmesine izin verildiğini söylediğini ancak bunun doğru olmadığını teyit ettiklerini dile getiriyor.

Gergerlioğlu, “Avukatlarıyla görüştürmüyorlar. Aileler de polis eşliğinde görüşüyor. Gözaltında işkence ve kötü muamele olduğuna dair duyumlarımız da her geçen gün artıyor” diyor.

Aile avukatlarından Emir Seydi Kaya, dört kişinin birdenbire emniyette ortaya çıkmasının bile olaya ilişkin şüpheleri artırdığını söylüyor. Kaya, “Kaçırılmanın nasıl gerçekleştiği, kimlerin sorumlu olduğu, bugüne kadar nerede oldukları ve ne tür uygulamalara maruz kaldıkları etkili bir soruşturma yürütülerek ortaya çıkartılmalı. Sorumlu kişiler hakkında da yasal işlem yapılmalı” çağrısında bulunuyor.

Avukat Emir Seydi Kaya ve Sümeyye Yılmaz
Avukat Emir Seydi Kaya ve Sümeyye YılmazFotoğraf: DW/H. Köylü

“Yaşayan ölü gibiyim”

Dört kişi gözaltında, peki diğer iki kişi nerede? Bu soruya hükümet ve emniyet yetkililerinden yanıt gelmemesi ailelerin endişesini artırıyor.

Halen kendisinden haber alınamayan iki kişiden biri olan Mustafa Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz “Çaresizim, yaşayan ölü gibiyim” diye konuşuyor. Yılmaz, “Eşimin bulunması için etkin bir soruşturma yürütülmediği ortada. Demek ki devletin içinde bir örgütün elinde eşim. Türk hükümetinin ve tüm dünyanın bize yardım etmesini bekliyorum” diyor.

HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, olayın aydınlatılması için konuyla ilgili soruşturma yürüten mevcut savcının mutlaka bu dosyadan çekilmesi gerektiğini söylüyor. Gergerlioğlu, “Türkiye faili meçhuller konusunda zaten sabıkalı bir ülke. Bu skandal kayıp, kaçırma olayının üstü örtülmemeli” diyor ve hükümet yetkilileriyle temaslarını yoğunlaştıracağına dikkat çekiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de kaçırmalar ve gözaltında işkence konusuyla ilgili 15 Temmuz 2016’dan sonra yayımladığı raporunda, “zorla insan kaçırmaların belgelendiğini” duyurmuştu. Örgüt, Türk yetkililere “Polis gözetimi altında işkence vakalarının Türkiye’ye geri dönmüş olduğuna ilişkin deliller arttıkça, hükümetin acilen bu iddiaları soruşturması ve bunu durdurması gerekli” çağrısı yapmıştı.

Hilal Köylü / Ankara

©Deutsche Welle Türkçe