1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Kimyasal hadım çözüm değil"

21 Şubat 2018

Hükümetin kimyasal hadım yaptırımı çocuk istismarına karşı mücadelede ne kadar gerçekçi? Sorunun çocuk adalet sisteminin işlememesi olduğunu savunan uzmanlar hadımın değil önleyici tedbirlerin sonuç getireceği görüşünde.

https://p.dw.com/p/2t5xt
Symbolbild - Leere Kinderschaukel
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/A. Burgi

Adana'da 12 Şubat'ta 3 yaşında olduğu belirtilen bir kız çocuğunun istismara uğradığının ortaya çıkmasıyla çocuklara yönelik cinsel istismar tartışması bir kez daha Türkiye'nin gündemine taşındı. Sosyal medya üzerinden, aralarında tanınmış isimlerin de bulunduğu birçok kişi, sivil toplum kuruluşu ve siyasetçi çocuk istismarına karşı sessiz kalınmaması çağrısında bulundu ve yeni yasal düzenlemeler yapılması istendi. Ayrıca "Çocuk Susar Sen Susma" kampanyası başlatıldı.

Tepkiler üzerine hükümet cephesinden de açıklama geldi. Bu konuda çalışma yapması için altı bakanın görevlendirilerek bir komisyon kurulduğu belirtildi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ayrıca yeni yasal önlemler çerçevesinde kimyasal hadım seçeneğinin gündemde olduğunu açıkladı.

Ancak sadece 2016 yılında 21 bin 189 çocuğa yönelik cinsel suç vakası olduğunu söyleyen Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Emrah Şahin'e göre cezalar tek başına yeterli değil. Tartışmaları DW Türkçe'ye değerlendiren avukat Şahin, "En büyük sorunumuz çocuk adalet sisteminin işlememesi. Türk Ceza Kanunu'na bir iki tane madde ekleyip çıkarmakla değil, çok ciddi anlamda çocuk adalet sistemi içinde çocuk kanunu yapılarak bu işi çözmek lazım" diyor.

"Cezaları arttırıp hapse atmakla bu iş bitmez"

Anwalt Emrah Sahin
Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Emrah ŞahinFotoğraf: privat

Çocuğa ilişkin hükümlerin çok dağınık olduğuna dikkat çeken avukat Şahin, Medeni Kanun'da, Çocuk Koruma Kanunu'nda, Sosyal Hizmetler Kanunu'nda ve Türk Ceza Kanunu'nda çocuklara ilişkin yasalar bulunduğunu ve hepsinin de birbirleriyle çelişen hususlar içerdiğini belirtiyor ve ekliyor: "Burada yasayı uygulayanlar da bir noktadan sonra keyfi karar vermeye başlıyorlar. Hayat görüşü nasılsa ona göre takdir oluşturuyor." 

Çocuk Koruma Kanunu'nun uygulamasında bu tarz sorunlar olduğuna işaret eden Avukat Emrah Şahin, bu nedenle ceza yasalarının artırılıp faillerin hapse gönderilmesiyle sorunun bitmeyeceği görüşünde. Çocukların sadece cinsellikle istismar edilmediğine işaret eden Avukat Şahin, "Farklı istismar şekillleri de var. Sadece cinsel ilişki ve birliktelik oluyormuş gibi baktığımızda çok dar düşünmüş oluruz" diyor.

"Hadım yönetmeliğinin yürütmesi durduruldu"

Bu nedenle hükümetin kimyasal kastrasyon yaptırımının tek başına yeterli olamayacağını savunan Avukat Emrah Şahin, hükümetin konuya yönelik açıklamalarının toplumun tepkisini yatıştırmak üzere yapıldığını düşünüyor.

Avukat Emrah Şahin, daha önce devlet tarafından çıkarılan hadım yönetmeliğinin, Türkiye Psikiyatri Derneği'nin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yaptığı başvuru neticesinde Danıştay 10. Dairesi tarafından yürütmesinin durdurulduğunu hatırlatıyor.

Hadımın bir seçimlik hak olarak verildiğine dikkat çeken Şahin, faillerin cezadan sıyrılmak için kimyasal hadımı seçebileceklerini ve bunun da insan vücudunun dokunulmazlığını ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa'ya aykırı olduğunu belirtiyor.

"Meclis'te daimi çocuk komisyonu gerekli"

Avukat Şahin'e göre faillere verilecek cezalar caydırıcı ancak aynı zamanda akılcı da olmak zorunda. Öncelikle istismarı önleyici tedbirlere ağırlık verilmesi gerektiğini belirten Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Şahin, atılabilecek en önemli adımın da TBMM'de kurulacak daimi bir çocuk komisyonu olduğunu savunuyor.

Çocuklarla ilgili çıkarılan yasaların Meclis Adalet Komisyonu'nda değerlendirildiğine dikkat çeken Şahin, "Çocuk konusunda, bir yasa çıkartmak için bu konuda ihtisas yapmak gerekiyor. Çünkü bu işin içinde psikolojisi var, pedagojisi var, çocuk yasalarını bilmek lazım. Çocuğun yargılanma usulü farklıdır. Buna vakıf olmayanlar tarafından yapılan yasalar ne kadar başarılı olabilir ki" diyor.

Avukat Emrah Şahin, kaide olmamakla birlikte elindeki çok sayıdaki örneğe dayanarak cinsel istismar mağduru olmuş bir çocuğun gelecekte bir pedofil olabileceğini belirterek uzun vadeli adımlara ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Her dört çocuktan biri istismar ediliyor

Prof. Dr. Yildiz Akvardar
Türkiye Psikiyatri Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yıldız AkvardarFotoğraf: privat

Türkiye Psikiyatri Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yıldız Akvardar ise çocuklara yönelik cinsel istismarın gerçek boyutlarının ancak buzdağının görünen yüzü kadar bilindiğini vurguluyor.

DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede bu konuda güvenilir verilerin toplanmasının güçlüğüne dikkat çeken Akvardar, vakaların sadece onda birinin bildirildiğini söylüyor. Akvardar, elde ettikleri bilgiler ışığında neredeyse her dört çocuktan birinin cinsel istismar yaşadığını ifade ediyor.

Çocukların her yerde istismara maruz kaldığını belirten Prof. Akvardar, "Öğretmeni, yakın aile büyüğü, ailenin bir dostu olan bir kişi ya da bir yabancı tarafından istismara uğradığı durumda, güven duygusunun oluşması mümkün değil. Güven duygusu gelişmeyen birinin birey olması çok zor. O yüzden her türlü kişiliğe ilişkin gelişimi olumsuz etkilenir" diyor.

Prof. Akvardar toplumsal koşullar, cinselliğe karşı tabular ya da cinselliğin uygun şekilde yaşanmıyor olması farklı sapkınlıkları beraberinde getirdiği görüşünde. Prof. Akvardar, bu nedenle her istismar vakasının ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve her istismarın bir pedofili vakası olmadığını söylüyor.

Çocuklara yönelik istismarda erken yaşta evliliklerin de kapsama dahil edilmesi gerektiğini vurgulayan Türkiye Psikiyatri Derneği Başkan Yardımcısı, istatistiklere göre 18 yaş altı genç kızların kendi yaş gruplarından erkeklerle evlenmediklerinin görüldüğünü hatırlatıyor.

Erken yaşta evlilik kararının ekonomik ve toplumsal sebeplerle aileler tarafından verildiğini belirten Prof. Akvardar, "Olan çocuğa oluyor. Çocuk, eğitimden, sosyalleşmeden ayrı kalıyor, küçük yaşta farklı bir aileye gidip onları benimsemesi gerekiyor. Erken yaşta anne olmak durumunda kalıyor ve böylece tüm yaşantısı etkileniyor" diyor.

Gezal Acer

© Deutsche Welle Türkçe