1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Krizin daha başındayız'

3 Mart 2016

Avrupa’dan “Sığınmacıların geçişini durdurun” çağrısı alan Ankara, AB ile işbirliğinin kalıcı çözüm getirmesini istiyor. Hükümet yetkilileri ve uzmanlar zirveye ilişkin beklentileri DW Türkçe’ye değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/1I6Ta
EU Türkei Gipfel in Brüssel
Fotoğraf: Reuters/Y. Herman

Zirve öncesi Ankara- AB hattındaki diplomasi trafiği hız kazandı. Zirveye sığınmacıların çalışma, eğitim, sağlık gibi alanlar başta olmak üzere hayatlarının her yönünü etkileyecek konular üzerinde neler yapılabileceğine ilişkin özel bir eylem planıyla katılmak isteyen Ankara’ya özellikle Almanya’nın destek verdiği belirtiliyor. Ankara’nın zirveden temel beklentileri neler? AB Bakan Yardımcısı Ali Şahin DW Türkçe’nin sorusunu yanıtlarken, bu beklentileri net bir dille Avrupa Birliği’ne ilettiklerini belirtti. Şahin, “Şimdi bu beklentilerimize yanıt almak istiyoruz. Zirve bu yüzden çok kritik” dedi ve beklentilerini şöyle sıraladı:

“Vize serbestisi bekliyoruz”

“* Türkiye üzerinden geçip de Yunanistan’dan kaçak yollarla Avrupa’ya giriş yapmış olan sığınmacıların geri kabulünü gerçekleştirmeye başladık. Yani; Geri Kabul Anlaşması devreye girdi. Geri Kabul Anlaşması'nın uygulanması da vize serbestisinin temel şartlarından biriydi. AB ile Ekim ayında girdiğimiz –vize serbestisi sürecinin- sonlandırılmasını istiyoruz. Yani AB’den daha güçlü mesajlarla vize serbestliği konusunda Türkiye’ye destek vermesini bekliyoruz.

Symbolbild deutscher Reisepass EU Europa Reisefreiheit Deutschland
Fotoğraf: Fotolia/m.schuckart

*Asıl beklentimiz; mültecilerle ilgili Avrupa’da artan şiddetli reaksiyonların son bulmasıdır. Avrupa kendi inandığı, benimsediği insan hakları değerlerine geri dönmeli ve Yunanistan ile Makedonya sınırlarında olduğu gibi kendi bölgesindeki ciddi dramlara son vermelidir. Mültecilerin insan olduğu unutulmamalıdır.

*Türkiye’ye yapılacak 3 milyar euroluk yardımın projelere bağlanmış olması mantıklı değildir. Zaman gittikçe daralmaktadır ve yardımın projeler kanalıyla aktarılacak olması işleri yavaşlatacaktır. Nisan’da 1.5 milyar euroluk dilimin serbest bırakılmasını bekliyoruz.

*NATO ne kadar Ege’de devriye görevi yaparsa yapsın, polisiye önlemlerin sığınmacıların Avrupa’ya kaçışını önlemekte çok da etkin olamayacağı görülmüştür. Bu bir insani olaydır. Ve temel çözüm Suriye’de savaşı bitirmektir. Avrupa Birliği; Suriye’deki ateşkes sürecini dikkatle izlemeli ve Esad’sız bir çözüm için Türkiye’nin tezlerine destek vermelidir. “

Yunanistan, Almanya, Türkiye ve Fransa liderleri 29 Kasım'da Brüksel'de düzenlenen zirvede.
Yunanistan, Almanya, Türkiye ve Fransa liderleri 29 Kasım'da Brüksel'de düzenlenen zirvede.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/O. Hoslet

“2 milyon 688 bin mülteci var”

TBMM AB Uyum Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Kasım Gülpınar da DW’nin “Zirve, sığınmacı krizinde yeni bir işbirilği kapısı aralayabilir mi” sorusunu yanıtlarken “AB’nin elini taşın altına koyması gerekiyor” diye konuştu. Gülpınar, “Peki, ne yapmalı AB?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“3 milyar euroluk yardımın projeler üzerinden aktarılacağı söyleniyor ancak yine de hiçbir hareket yok. Türkiye milyarlarca harcama yapmış, siz neyin hesabını yapıyorsunuz diye sormak mantıklı. Çünkü mültecilerle ilgilenilmiyor hep siyasi hesaplar yapılıyor. Bir bakıyorsunuz Türkiye’ye insan hakları eleştirileri yağıyor, bir bakıyorsunuz Türkiye’nin demokrasiden uzak olduğu söyleniyor. Suriye’de kalıcı çözüm olmadan mülteci sorununun bitmeyeceği biliniyor ancak Türkiye’nin Rusya’yla karşı karşıya kalmasına sadece seyirci kalınıyor. Neden AB, Rusya karşıtı konuşmuyor diye de sormak gerekiyor. Bugün Türkiye’de son rakamlarla 2 milyon 688 bin mülteci var. Ve bu sorunun çözümünün siyasi olduğu kabul edilmeli artık. AB’den gerçek, samimi mesaj bekliyoruz. Şu da bilinmeli ki; mültecilerin yarısını gönderseniz de gitmez. Ve işin yükünü çeken Türkiye. Oysa ki bu sığınmacı sorununun ekonomik, terör boyutu var. Türkiye’nin nasıl bir yük kaldırmaya çalıştığı bu zirvede de anlaşılmazsa durum hepimiz açısından çok kötü olacak.”

Syrische Flüchtlinge aus Kobane in einem Flüchtlingslager in der Türkei
Fotoğraf: Getty Images/K. Cucel

“Krizin daha başındayız”

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Murat Erdoğan ise DW’ye “Krizin daha başındayız” dedi ve tarafların gerçekçi olmayan beklentiler içinde olduğu tespitini yaptı. “Türkiye AB’ye –Esad’ı, Rusya’yı durdurun-diyor. Ama AB, Esad’sız çözüm olmayacağını düşünüyor. AB, Türkiye’ye yapacağı maddi yardımı çok fazla şarta bağlıyor. Bu yardımın nasıl aktarılacağının bile bilgisi yok ortada ve böyleyken Türkiye’ye –mültecileri durdurun- çağrısı yapıyor” diyen Erdoğan, “Taraflar otursun ve entegre göç yönetimi sistemi geliştirsin. Başka yolu yok. Aksi durumda kriz daha da büyüyecek” uyarısında bulundu.

Erdoğan’a göre 28 üyeli AB’nin sadece 8 üyesinin mülteci kabul etmesinin üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Erdoğan, dünya genelindeki yaklaşık 50 milyon mülteciden sadece 1.5 milyonunun Avrupa’da olduğunu, bunların 1 milyondan fazlasının da Almanya’da bulunduğunu hatırlatıyor. Erdoğan, “Son iki ayda Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşan mülteci sayısı ise 120 bini aşmış durumda, bu rakam günde 2 bin kişiye denk geliyor. Avrupa Türkiye’ye ne kadar yardım yaparsa üzerindeki baskının azalacağını düşünüyor ama yanılıyor. Merkel bu işi daha iyi anlamış durumda. Türkiye’yle iyi bir işbirliği olmazsa krizin daha da tırmanacağını biliyor. Diğer AB liderlerinin de bunu anlaması gerekir. Zirve gerçekten kritik” dedi.

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Metin Çorabatır da DW’ye “Türkiye ile AB’nin bildiği bir şey var. Bu kriz ortak çözülecek. Merkel de bu yüzden tam bir liderlik örneği sergiliyor. Tarafların etkili bir anlaşma için zirve iyi bir fırsat olacak” değerlendirmesini yaptı. “Avrupa’yı sarsan ve çözülmezse daha da sarsacak olan bir kriz yaşıyoruz ama Avrupa’dan ortak ses çıkmıyor” diyen Çorabatır’a göre, tarafların polisiye önlemlerden çok krizin insani boyutu üzerinde durmaları gerekiyor. Çorabatır, “İnsanca yaşam arayışı sığınmacıların da hakkı. Tüm tarafların buna katkı sağlaması gerekir. Maddi pazarlıklardan çok sığınmacıların hayat koşullarını iyileştirecek düzenlemelere ihtiyaç var” dedi.

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü