1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Kumun Tadı' Berlinale’de

10 Şubat 2014

Türkiye Sineması, seçilen dört uzun ve bir kısa metraj film ile 64'üncü Berlin Film Festivali’nde çok güçlü bir şekilde temsil ediliyor. Berlinale seyircisiyle buluşan ilk yapım, Melisa Önel imzalı “Kumun Tadı” oldu.

https://p.dw.com/p/1B5vp
Fotoğraf: Berlinale

'Kumun Tadı' Berlinale’de

Bu yıl, Türkiye Sineması açısından özel bir anlam taşıyor. Türkiye Sineması’nın ilk eseri olarak kabul edilen “Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı belgeselin 100'üncü yıldönümü ve Türk filmleri birer birer izleyicilerin beğenisine sunuluyor. Bu yıl Türkiye'den Berlinale'ye kabul edilen filmlerin ilki Forum bölümünde gösterilen Melisa Önel filmi “Kumun Tadı” oldu. Karadeniz sahilinde geçen film, bir yandan insan ticaretinin soğuk ve acımasız yüzünü gösteriyor, diğer yandan ise bu işin içinde olan ve mutsuzluğun içine batmış bir adam ile çevresindekilerin karanlık bir portresini çiziyor.

Başvuru doğrudan Forum'a

2008 yılında da Berlinale'de geleceğin sinemacılarını biraraya getiren Yetenek Kampüsü'ne katılmış olan Melisa Önel, filmin dünya prömiyerinin Berlinale gibi köklü ve büyük bir festivalde yapılmasının, ilk geri dönüşlerin buradaki seyirciden gelmesinin kendisi için çok değerli olduğunu belirtiyor. Özellikle deneysel filmlere ağırlık verilen Forum bölümünün programında yeralmanın da ayrı bir önem taşıdığını vurgulayan yönetmen, festivalde doğrudan bu bölüme başvurduklarını, zira “Kumun Tadı”nın da sinemada farklı anlatımları aradığını, çok düz, öyküleyici bir dili olmadığını belirtiyor.

Filmin başrollerinden biri de doğaya ait

Berlinale 2014 Filmszene Kumun tadı (Seaburners)
Fotoğraf: Berlinale

Melisa Önel'in “Kumun Tadı” filminde insan kaçakçısı rolünde Timuçin Esen, gitgelli bir ilişki yaşadığı ve bölgede botanik alanında araştırmalar yapan orta yaşlı yabancı uyruklu Denise rolünde de Hırvat aktris Mira Furlan var. Filmin başrollerinden biri de doğaya ait. Birçok sahnede aktörler flu çıkarken, içinde bulundukları doğa keskin hatlarıyla ön planda. Ayrıca dalgalarıyla sahili döven deniz de neredeyse karanlık bir tehditi andırıyor. Yönetmen, “Doğa filmin ilk düşüncelerinden. Yani ortada bir film yokken, ortada doğa ve insanların ona karşı duruşu vardı” diyor. “Denizin doğal bir sınır olması, çağlar boyunca öteki tarafına geçilemiyor olması durumundan yola çıktık aslında. Filmde de denizi ve doğayı, hem fiziksel bir sınır, hem de bir metafor olarak kullanmak istedik” şeklinde konuşan Önel, “Her karakterin atlaması, geçmesi gereken bir sınır var gibi. Bu mülteciler durumunda, gerçekten geçilmesi gereken bir sınır, işte Denise karakterinde de, kendi yaşıyla alakalı bir sınır. Ve dolayısıyla aslında tüm karakterler belirli sınırların eşiğinde ve deniz de bunu sembolize ediyor” diyor.

Anlatım aidiyet duygusuna odaklı

“Kumun Tadı” filmindeki karakterler, hem insan tacirleri, hem de bu tacirlere para verip kaçak olarak Avrupa'ya gitmek isteyenler, hepsi bir sıkışmışlık içinde, bulundukları yere ait değiller ya da kendilerini oraya ait hissetmiyorlar. Fotoğrafçılıktan gelen yönetmen de çalışmalarında hep aidiyet duygusunu irdelediğini, insanın kendi bedeni, cinsel kimliği veya bulunduğu mekanla bağlantılı olarak aidiyet duygusuna odaklandığını söylüyor. “2009 yılında yaptığım 'Ben ve Nuri Bala' isimli belgeselde, Esmeray isminde Türkiye'de çok aktif olan feminist transseksüel bir aktivistin hayatını anlatıyordum, daha ziyade o kendisi anlatıyordu, diyebilirim ve o noktada da onun kendi bedenine, bir isme ve bulunduğu mekana aidiyetini sorguluyordum” diyen Önel, ardından gelen “Kumun Tadı”nda da tekrar bu temaları irdeleyerek, konuyu bir nevi devam ettirdiğini kaydediyor.

Filmin adı önce İngilizce konmuş

Melisa Önel'in, hem fotoğrafçılık, hem de belgesel çalışmalarına damgasını vuran aidiyet konusunu beyazperdeye taşıdığı “Kumun Tadı” adlı ilk uzun metraj filmi, İngilizce “Seaburners” yani bir anlamda “Deniz Yakıcıları” adını taşıyor. İşin ilginç tarafı, filmin adı önce İngilizce konmuş. Önel, yapım öncesinde araştırma yaparken özellikle Afrika'dan Avrupa'ya geçmeye çalışan insanların hikayeleri ve edebiyata yansıyışı üzerine çeşitli kaynakları, eserleri incelemiş ve burada sınırı yani denizi geçerken insanların sıklıkla pasaportlarını ve kimliklerini yaktıklarına dair bilgiler dikkatini çekmiş. Buradan çıkan “Seaburners” adı, aslında varolan bir kelime değil. Bunun Türkçeye doğrudan bir çevirisi de yok, dolayısıyla Önel ve ekibinin başka bir isim bulması gerekmiş ve her karakteri bir şekilde denizle iletişime sokan bir isim olsun diye, filmin adı, “Kumun Tadı” olarak belirlenmiş.

Melisa Önel'in Berlinale'nin Forum bölümünde gösterilen başarılı yapımı “Kumun Tadı” filminin festivalden ödülle dönüp dönmeyeceği ise cuma günü belli olacak.

©Deutsche Welle Türkçe

Haber: Aydın Üstünel / Berlin

Editör: Ercan Coşkun