1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kuzey Kore ikilemi

Rainer Sollich / DW16 Mart 2005

ABD ile Güney Kore’nin yapacağı ortak askeri tatbikatın istila hazırlığı olduğunu savunan Kuzey Kore, bu tavra nükleer silahlarını artırarak tepki göstereceğini ilan etti. Ancak Kuzey Kore’nin silah sayısını artırmaya elverişli teknolojiye sahip olup olmadığı bilinmiyor. Bu yüzden de Kuzey Kore’nin nükleer tehditlerine İran’la olduğundan farklı tepkiler geliyor. DW’den Rainer Sollich’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZxk

“Bu teşebbüsün başarılı olup olmayacağı belli değil. Ama Amerikalılar ile Avrupalılar, en azından İran’ı nükleer faliyetlerden alıkoyma hedefiyle ortak strateji belirleyebildiler. Duruma göre, “dövebilirim de sevebilirim de” politikasının klasik araçları...

Bu politika, İran üzerinde etkili olabilir. Kuzey Kore için strateji geliştirmek ise çok daha zor. Sadece dev komşuları Çin ve Rusya’nın jeostratejik çıkarlarını ilgilendirdiğinden değil ama aynı zamanda, düzenli aralıklarla Pyönyang’dan gelen savaş tehditlerinin ciddilik derecesi kestirilemediği için de.

Asıl ikilem burada yatıyor. Kuzey Kore’nin, iddia ettiği gibi çoktan nükleer silah sahibi olmadığını kimse iddia edemez. Ancak Kuzey Kore yönetiminin uluslararası müzakerelerden karlı çıkmak, yani fazla gıda ve enerji yardımı alabilmek için blöf yapıyor da olabilir.

Kuzey Kore dünyadan tecrit edilmiş de olsa, diktatör Kim Jong İl dünya politikasının yabancısı değil. Irak Savaşı ve Soğuk Savaş yıllarının nükleer silahlanma yarışından gereken dersi almış. Nükleer silah bulunduran bir ülkeyi kimsenin tehdit edemeyeceğini ya da savaş açma cesaretini gösteremeyeceğini biliyor. Nükleer silah sahibi olduğunu iddia etmek da işe yarayabiliyor. Kuzey Kore’nin nükleer iddialarının doğruluk derecesi ortaya çıkarılamadığı müddetçe, Pyönyang yönetimi, mükemmel bir kalkana ve vereceği siyasi tavizlerin fiyatını arttırma imkanına sahip olacak.

Bu durumda Kuzey Kore’nin nefret ettiği Amerikan yönetimine diplomatik kanalları kullanmaktan başka çare kalmıyor. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bu amaçla önümüzdeki hafta Pekin’e gidecek. Rice’ten bir gün sonra da Kuzey Kore Başbakanı’nın Çin başkentini ziyaret edecek olması tesadüf sayılmasa gerek.

Fakir bir devletteki baskı rejiminin atom silahlarına sahip olması, sadece bölgesel güvenlik ve istikrarı tehlikeye sokmakla kalmaz. Bir an önce harekete geçilmesi şarttır. Rejimin kısa zamanda değişmesi beklenemeyeceğinden tek çıkar yol Pyöngyang’ın iptal ettiği altılı müzakerelere yeniden başylanmasıdır. Tayvan’a yönelttiği askeri tehdit yüzünden eleştirilen Pekin yönetimi altılı görüşmeleri başlatabilirse, büyük bir dipllomatik başarı elde etmiş olur. Öte yandan, Çin yanıbaşında yeni bir nükleer güç doğmasını da arzu etmez.

Çin Halk Cumhuriyeti, doğu Asya’nın güvenlik ve istikrarından ne kadar sorumluluk duyduğunu kanıtlama fırsatını yakaladı. Siyasi baskı yapma imkanları da yok değil. Hele, Kuzey Kore’nin Çin’in enerji sevkiyatına tamamen bağımlı olduğu düşünülecek olursa."