1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ders alınmadı mı?

Boehme Henrik Kommentarbild App
Henrik Böhme
14 Ağustos 2015

Henrik Böhme, "Kim para istikrarını terk ederse ihracat avantajı yakalar. Ama hepsi aynı şeyi yaparsa kur savaşları kısa zamanda ticari savaşa dönüşür" diyor.

https://p.dw.com/p/1GFN9
Symbolbild Währungen Währungskrieg
Fotoğraf: imago/Birgit Koch

Meşum ‘Para savaşları' yeniden konuşulmaya başlandı. Bu kavram dünya ekonomisinin karanlık yıllarında, ABD'deki büyük depresyon sırasında ortaya atılmıştı. 1930'lu yıllarda dünya ticaret devleri ABD'de ortaya çıkan virüsten korunmak için milli paralarının dış değerini manipüle etmeye başlamışlardı. Amaç, kendi ürünlerini ucuzlatıp dışarıya daha rahat satabilmekti. Ancak herkes kendini düşündüğü için devalüasyon yarışı diğer olumsuz faktörlerle birlikte bütün dünyayı ekonomik krize sürüklemişti. Sonunun nereye vardığı herkesin malumudur.

Günümüzün çok daha küreselleşip kenetlenmiş olan dünya ekonomisinde ‘para savaşları' başlatmakta bir yere varılamaz. Lehman bankasının iflası dünyayı finans felaketine sürüklediğinde büyükleri dünya ekonomisini uçurumdan kurtarmak için el ele vermişlerdi. Bunda bir ölçüye kadar başarılı olundu da. Lakin, krizin itfaiyecisi rolünü üstlenen 20'ler Grubu'ndan geriye bir şey kalmadı. Artık herkes kendini kurtarmaya bakıyor.

Aslında hepimiz sırça köşkte oturuyoruz

Hepimiz aynı teknede yol alıyoruz ama akla hemen kur savaşları geliyor. Çin Merkez Bankası bir hafta boyunca Yuan'ın dış değerini düşürmeye çalıştı. Oysa yukarıda da belirtildiği gibi bu yeni bir yöntem değildi ve belli aralıklarla ısıtılıp önümüze konmasına alışmıştık. 2010 sonbaharında Brezilya'nın maliye bakanı dünya ülkelerini kur savaşları karşısında uyarırken farklı bir saik ile hareket etmişti. O yıllarda Brezilya parasının dolar kuru hızla yükselmekteydi. Uyarının muhatabı, Amerikan şirketlerinin ihracatını kolaylaştırmak için bütün gücüyle Dolar'ı ucuzlatmaya çalışan Amerikan Merkez Bankası idi.

İki yıl sonra aynı manevrayı Japonya yaptı. Japonya Merkez Bankası para birimini ucuzlatmak için piyasayı Yen'e boğdu. Bu politikanın faturasını ihracat yapısı Japonya'ya benzeyen Güney Kore ödedi. Son örnek ise Avrupa Merkez Bankası. Merkez bankası astronomik boyutlardaki tahvil alım programıyla enflasyonu yukarıya çekemeye çalışıyor. Bunun kestirme yolu para biriminin dış değerini düşürmek. Nitekim Euro son yılların en düşük kurunda seyrediyor. Avrupa Merkez Bankası istediğini elde etti ama ceremesini, Frank'ın aşırı değer kazanması yüzünden İsviçre çekiyor.

Acısı mutlaka bir başkasından çıkar

Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı. Herkes milli egoizmiyle hareket ederken aynı reçeteyi uygulayıp aşırı gevşek para politikasıyla ekonomisini canlandırmaya çalışırsa, olacağı budur. Piyasayı paraya doyurmak ve faizleri sıfıra dayamak. Her ülke aynı yola başvurursa enflasyonist politikaların etkisi buharlaşıp gider. Ardından daha sert önlemler gelir ve ticari himayecilik başlar. Bir bakarsınız, kur savaşları ticaret savaşlarına dönmüş.

Aynı uyuşturucu gibidir. Bağımlıyı (milli ekonomiler) uyuşturucudan mahrum bırakırsanız (faizleri arttırma duyurusu) sancılar başlar. Olmaz; başka yollar denenmeli. Önde gelen aktörler, örneğin 20'ler Grubu ortak bir yol üzerinde anlaşıp para politikalarını koordine etmelidir. Tanık olduğumuz yarışı kimse kazanamayacaktır. İzlenen yol yeni bir küresel finans krizine zemin hazırlamaktadır. Lehman skandalından ders alınmadı mı?

© Deutsche Welle Türkçe

Henrik Böhme