1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Mısır'daki radikal dinci gruplar

Peter Philipp30 Temmuz 2005

Geçtiğimiz günlerde bombalı saldırıların düzenlendiği Mısır, terörizmle mücadeledeki kararlığını göstermek için bu hafta bir zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Zirvede terörle mücadele konusu masaya yatırılacak. Mısır sadece son dönemlerde değil, yıllardır terör saldırılarına sahne oluyor. Ülkede çok sayıda radikal dinci grubun bulunduğu, biliniyor. Peki bu gruplar nasıl ve ne zaman ortaya çıktı? Neden bu kadar güçlendiler?

https://p.dw.com/p/Aafj
Mübarek ülkesinin sonuna kadar terörizmle mücadele edeceğini vurguluyor
Mübarek ülkesinin sonuna kadar terörizmle mücadele edeceğini vurguluyorFotoğraf: AP

Suudi Arabistan’da ne zaman Usama Bin Ladin hakkında konuşulsa, laf önce El Kaide liderinin artık Suudi olmadığına gelir. Daha sonra ise radikal ideoljisini Ayman El Zevahiri’den aldığı iddia edilir. Ayman El Zevahiri Mısırlı. İslami terörün kökü de Suudi Arabistan’a değil, Nil’e dayanıyor.

Müslüman kardeşler örgütü

Bu yüzyılın başlarında Mısır’da şimdiki El Kaide örgütünün temelleri atıldı. 1920’li yıllarda Hasan El Banna, Müslüman Kardeşler örgütünü kurdu. Örgüt o dönemlerde Arap dünyasını sömüren ülkelere başkaldırdı ve İslami kuralların hakim olduğu bir düzen kurmayı hedefledi. Bu örgütün üyeleri sadece sömürge güçler tarafından değil, aynı zamanda sömürge ülkelerinin gidişi sonrasında iktidara gelen Arap ülkelerindeki iktidarlar tarafından da izlendiler, baskı gördüler.

Fikir babası idam edildi

Müslüman Kardeşler örgütü Cemal Abdül Nasır’ın Devlet Başkanlığı sırasında yasaklandı ve o dönemki fikir babası Sayid Qutb, Nasır’ın emriyle 1966 yılında idam edildi. Qutb, şiddet yanlısıydı. Taraftarları idollerinin idam edilmesiyle, Mısır’daki rejime karşı ancak şiddet kullanılarak mücadele edilebileceğinnden bir kez daha emin oldular. Militanlar yeraltına çekildi ve bu dönemde Müslüman Kardeşler örgütü dışında farklı örgütler de ortaya çıktı.

Mısır Devlet Başkanı Sedat'a suikast

Şiddeti savunan bu gruplar, Mısır Devlet Başkanı Enver El Sedat’ın 1979 yılında İsrail’le Camp David’de barış anlaşmasını imzalamasına ve dönemin Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a girmesine tepki duyuyordu. Bu iki gelişme vatana ihanetle suçlanan Devlet Başkanı Sedat’ın 1981 Ekim’inde öldürülmesine neden oldu. Hem saldırgan, hem de ona yardımcı olanlar yargı önüne çıkarılarak idam edildi. Ancak saldırının planlayıcısı Ayman El Zevahiri, Afganistan’a kaçmayı başarıyordu. İyi bir aileden gelen Zevahiri Hindikuş’ta farklı Arap ülkelerinden gelen, kendisi gibi düşenen ve Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan Müslümanlar’ı buldu. Bu kişiler o dönemde ABD’nce destekleniyordu. Zevahiri’nin burada tanıştığı kişilerden biri de Usame Bin Ladin’di.

Afganistan'da militanlar ülkelerine döndü

Sovyetler’in Afganistan’dan çıkarılmasıyla, burada savaşan birçok Arap ülkesine döndü. Birçoğu Cezayir ve Mısır’dan geliyordu. Her iki ülkede de giderek güçlenen İslami terör, ülke rejimlerini hedef alıyordu. Hiçbirşeyden korkmayan ve ilk etapta suçsuzları hedef alan terör Cezayir’de vatandaşları, Mısır’da ise turistleri hedef alıyordu.

Mısır’da düzenlenen saldırılarda hedef ABD ile işbirliği yapan hükümeti zor durumda bırakacak turizmin darbe almasıydı. Turizm ülkeye en fazla döviz getiren branştı. Bu önemli mali kaynak darbe alırsa, o zaman ekonomi de kötüye gidecek, zor durumda kalan halk hükümete başkaldıracaktı.

Mısır'da dine yönelenler arttı

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve Mısır halkı teröristlerin umduğu gibi hükümete karşı çıkmadı. Güvenlik güçleri son yıllarda terörizmle başarılı mücadele ettiler. Ama ülkede giderek daha fazla insan dine yönelmeye başladı. Bu da geçtiğimiz yıllarda açıkça gözlenen radikalleşmeyi doğurdu. Hem Mısır, hem de diğer Arap ülkelerinde ideolojik olarak fanatik genç insanların sayısı arttı. Gazze’den, Guantanamo’ya, Kabil’den Rabat’a kadar kan dökülen provakasyonlar yaşandı. 11 Eylül, Madrid ve Londra saldırıları, Batı’dan nasıl öç alındığının örnekleri oldu. Üstelik bu saldırılarla sadece Batı’ya değil, Batı’yla işbirliği yapan diğer Arap ülkelerindeki yönetimlere de, örneğin Hüsnü Mübarek yönetimine de nasıl intikam alınacağı gösterilmiş oldu.