1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Muhaliflerden Patriot talebi

27 Mart 2013

Arap Birliği zirvesinde ilk kez Suriye’nin resmî temsilcisi olarak yer alan Suriye muhalefeti, NATO ülkelerinin Türkiye’de konuşlandırdığı Patriot füze savunma sisteminin, kendilerini de korumasını talep etti.

https://p.dw.com/p/184jx
Fotoğraf: Reuters

Arap Birliği’nin zirveleri, uzun yıllar Arap kamuoyu tarafından sevilmeyen diktatörlerin uzun uzun konuştuğu, ardından toplu fotoğraf çektirdiği ve çok az ülkeyi ilgilendiren sonuçlarla ayrıldığı toplantıları ifade ediyordu. Kahire’de bulunan El Ahram Siyasi Araştırmalar Merkezi’nden Mutaz Selami, Arap Birliği’nin 1945 yılındaki kuruluşundan itibaren uzun yıllar Arap halkından ziyade rejimlerin organizasyonu olarak görüldüğünü kaydediyor.

Ancak 24’üncü kez toplanan bu yılki zirveden çıkacak sonuçlar, artık tüm dünya kamuoyunu ilgilendiriyor. Zirvenin iki ana gündem maddesi bulunuyor: Bunlardan ilki Suriye muhalefetinin birliğe alınması ve bir diğeri de Suriye'ye bir askerî müdahalede bulunulup bulunmayacağı.

"Patriotlar bizi de korusun"

Suriyeli muhalifler, birkaç kez ertelenen zirveden bir hafta önce, geçiş hükümeti kurmayı başardı ve Irak, Cezayir ve Lübnan’ın çekincelerine rağmen zirvede ülkenin resmî temsilcisi olarak yer aldı. Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen Arap Birliği zirvesi, Suriye muhalefetinin gövde gösterisine döndü. Görevinden istifa edeceğini açıklayan Suriye Muhalif ve Devrimci Ulusal Güçler Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatib başkanlığındaki delegasyon, zirvede alkışlarla karşılandı. El Hatib, iki günlük zirve toplantısının açılışında NATO’nun Türkiye’de konuşlandırılan Patriot füze savunma sisteminin, Suriye’nin kuzeyine doğru çekilerek, kendilerini de Esad’ın hava saldırılarına karşı savunmasını istedi.

ABD’nin Suriye’deki krizde daha büyük rol oynamasını talep eden El Hatib, bu isteğini ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’e ilettiğini kaydetti. Koalisyon Başkanı, Kerry’nin bu talebi değerlendirme sözü verdiğini belirtti ve amaçlarının NATO birliklerinin Suriye’de çatışması değil, buradaki insanları korunması olduğunu ifade etti.

Bölgesel güç olma mücadelesi

Arap Birliği’nin Suriye sorununda daha büyük bir rol üstlenmesini isteyenler, sadece Arap politkacılar değil. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de Arap Birliği’nden Suriye’de on binlerce insanın ölümüne neden olan iki yıllık savaşa son vermelerini talep etmişti. Ancak uzmanlar, bu konuda Arap Birliği’nde bir vizyon eksikliği bulunduğunu düşünüyor. Zira bölgedeki güçlü ülkeler Suriye'nin geleceğine kendi çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalışıyor.

Hamburg Üniversitesi Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü Başkanı Michael Brzoska şunları kaydediyor: "Başta Katar ve Suudi Arabistan olmak üzere pek çok ülkenin isyancılara silah ve malî destek yardımında bulunduğu biliniyor. Türkiye’nin Suriyeli muhalifleri mühimmat açısından ne ölçüde desteklediği ise tam bilinmiyor. Lübnanlı silah tüccarları da Suriye'ye silah sevk ediyor. Ayrıca muhtemelen Batılı ülkeler de istihbarat servisleri aracılığıyla silah sevkiyatında bulunuyor, ancak bu konuda elde fazla bilgi mevcut değil."

Uzmanlara göre; 2011 yılında bölgede patlak veren isyanların ardından Mısır ve Suriye‘nin kendi iç sorunlarına odaklanması ve Irak’ın gücünün da zaten yıllardır zayıflamış olması nedeniyle bölgede eli güçlenen Suudi Arabistan ve Katar, Arap Birliği’nin yardımı ile Şii İran’a karşı bölgesel bir güç olmaya çalışıyor. Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'ndan Ortadoğu uzmanı Asiem El Difraoui "Suudi Arabistan, Esad rejiminin yıkılması ile İran’ın bölgedeki gücünün zayıflatılmasını umuyor“ diyor. El Difraoui, her zaman Suudi Arabistan tarafından yutulma korkusu ile yaşayan ve aslında Suudiler’in rakibi olarak görülen 300 bin nüfuslu Katar’ın da İran konusunda rakibi ile hemfikir olduğunu düşünüyor.

"Riskli bir oyun"

Prof. Michael Brzoska
Prof. Michael BrzoskaFotoğraf: privat

Kahire’de bulunan El Ahram Siyasi Araştırmalar Merkezi’nden Mutaz Selami, ancak Esad rejimi yıkılmazsa Suriye ile İran arasındaki ittifakın güçleneceğini belirtiyor. Siyaset bilimci Selami, “Bu da Suriye rejiminin Körfez ülkelerine karşı daha saldırgan tavır alması ve sorunları bu ülkelere ihraç etmesi anlamına geliyor” diye konuşuyor. Zira Esad, Körfez ülkelerinin Suriyeli muhaliflere verdiği desteğin cezasını çekeceğini söylemişti. Selami, karışıklıklar nedeniyle Arap Birliği’ndeki gücü zayıflayan ülkelerin, bu gelişmeler karşısında karışık duygular beslediğini düşünüyor. Ortadoğu uzmanı, Tunus, Libya ve Mısır’da halk arasında Suriyeli muhaliflere karşı büyük bir sempati söz konusu iken, yine de Suudi Arabistan ve Katar’ın iç meselelere karışmasına yönelik eleştirilerin giderek arttığını söylüyor. Her iki ülke de İslamcı siyasi partilere malî destek vermekle suçlanıyor.

Bilim ve Politika Vakfı'nın Ortadoğu uzmanı Asiem El Difraoui, her iki ülkenin de çıkarları için çok riskli bir oyunu sürdürdüğünü belirtiyor. El Difraoui, "Irak örneğinde hepimiz gördük. Suudi cihat savaşçıları orada çok aktiftiler. Ama ülkelerine döndükten sonra Suudi Arabistan’daki terör kampanyalarında bizzat yer aldılar" diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Hülya Schenk